Ben sorular sorup cevap vermesini bekliyordum Ateş'se ahırın içinde dolanıp bir şeyler arıyordu. "Ateş neden öleceğim ya?" Hala cevap vermeyince az önce tutmaya çalıştığım korku gözyaşlarım dökülmeye başlamıştı. "Ölmeyeceğimi söylemiştin." Yerde bulduğu bir şeyle yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. "Ölmeyeceksin zaten." Elinde kelepçelerin renginde bir anahtar sallıyordu.Koşarak hafifçe eğilerek benim boyuma geldi ve kelepçeleri çıkartıp kanayan bileklerimi inceledi. Benim konuşmama fırsat vermiyor hayvanlar beni yakalamadan önce düşürdüğüm poşete içinden dökülen şeyleri tekrar dolduruyordu. "Neden çıkarttın sen bu kelepçeleri? Öldüreceksin değil mi beni?" Korkudan mantıklı konuşamıyor ağzıma geleni söylüyordum. Oysa beni ciddiye almayıp yaptığı işe devam ediyordu. "Ayrıca sen nasıl yaptın onu, hayvanları yönetmek dışında bir de kendinde dahil insanları mı iyileştiriyorsun?" Bunu söylerken onu dürtüp bana bakmasını sağlamaya çalışıyordum en sonunda sabrının sonuna geldiğini belli eder bir şekilde bağırdı. Sesinin yüksekliğinden hayvanlarda ürkmüştü.
"Ya sus! Aptal mısın sen görmedin mi ben mi yaptım bunu? Sen yaptın." İyileşen parmağını bana doğru sallıyordu. Bunu kendim yaptığımı bende çok iyi biliyordum ama kabullenemiyordum. Başkalarında görünce korktuğum şeyin bende de olduğunu algılayamıyordum. Bende artık direnmeyi bırakmış bir şekilde dizlerimin üzerine çöktüğümde ağlamaya başladım. Hıçkırıklarım ahırın içinde yankılanıyordu.
Ateş beni hızla kollarımdan tutup kaldırdığında poşeti elime verdi. "Hemen gitmezsen yakalanırsın. Yakalanırsan-" Güçlükle yutkunup devam etti. "Ölürsün."
O beni sırtımdan itekliyor kapıya yönlendiriyordu benim bundan on dakika önce koşarak kaçacak ayaklarımsa kalmak için direniyordu. "Benim de gücüm var diye niye beni öldürsün ki? Sizi öldürmüyor."
Bir cevap almadan gitmeyeceğimi farkettiğinde sinirle homurdandı. "Çünkü gücünü kullanacak."
Bir an ağzım aşağıya doğru sarktı. Ateş bunu sesi titreyerek söylemişti.
"Ama o gayet sağlıklı görünüyordu ayrıca gücümü kullanınca ben neden ölüyorum ya? Sen ölmüyorsun." Beni iyice kapıya doğru ittiğinde dışarı çıkmamak için yere çöktüm. "Duyduğuma göre birisi varmış, onun için değerli birisi. Kim olduğunu bilmiyorum bana bunu önceden de söylememişti biz-" Derin bir nefes aldı gözünde canlanan bir anı onun lafını bölmüştü. "Biz arkadaşken de bana anlatmamıştı."
"Tamam iyileştireyim o zaman onu bıraksın peşimi."
"Boş boş konuşma ölürsün diyorum anlamıyor musun?"
"Sen ölmüyorsun ama." Boş konuştuğumu bende biliyordum ama beynim durmuş gibiydi. "Benim gücüm insanları iyileştirmek değil, insanlara kendi canımdan aktarmıyorum ben." Bir an dediğinden pişman olur gibi oldu. Canımı almak. Tedavi ettiğim her insana kendi canımdan mı verecektim? "Kendi canım."diye mırıldandım yere bir damla gözyaşı daha süzülürken.
Ateş kapıyı açıp beni hafifçe dışarı itti. Bende daha fazla direnmedim ayağa kalkıp yürümeye çalışacağım sırada Ateş arkamdan seslendi. "Ebrar, bunu unuttun."Pantolonun cebinden annemle babamın bana aldığı o anahtarlığı çıkarttığında acı içinde gülümsedim. O da gülümsediğinde gözlerinin dolduğunu gördüm. Anahtarlığı hayvanların dikkatini dağıtmak için yere atmıştım ve ben bayılınca Ateş onu orada bırakmamıştı benim için önemli olduğunu bilememesine rağmen.
"Sana adımı söylememiştim." Yüzü gerilmişti. Ben ona adımı söylememiştim belkide Poyraz Berfin'i almaya geldiği sırada öğrenmiş bir ara Ateş'e söylemişti. Cevap vermek yerine omuz silkti ama ben susmadım. "Sen neden benim kaçmama izin veriyorsun Ateş?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜÇ KAÇKINI
Fantasía"Ee"diye mırıldandım elimdeki içecekleri onlara uzatırken "Ne zaman taşındınız buraya?" "Yeni."diye geçiştirdi kumral saçlı olan kız ikizine bakarken . Kardeşi elimdeki bardağı masaya bırakıp ayaklandı "Biz gidelim." "Aynı yaştaymışız mağdem belki a...