“Anneeee ben geldiiiim!”
Esma ayakkabılarını çıkarıp içeri girerken salona seslendi. Seslendiren kısa bir süre sonra annesi de yanına gelmişti.
“Hoş geldin kızım günün nasıl geçti?”
Esma çantasını omuzlarından düşürüp kucağına alırken derin bir nefes alıp annesine cevap verdi.
“Nasıl olsun her zamanki gibi bir gündü. Hocalar her ders sonunda bu senenin son sene olduğunu ve sınava gireceğimizi hatırlatıp bir güzel gerdi bizi.”
Annesi gülerek kızının elindeki çantayı aldı.
“Öğretmenlerin haklı onları dinle. Sizin dersleri bırakmamanız ve sınavda güzel sonuçlar yapabilmeniz için uğraşıyor.”
Esma gözlerini devirdi.
“Tamam ama gerilim hattı gibi bizi sürekli germelerine gerek yok biz zaten çalışıyoruz. Sınavı hatırlatmalarına gerek yok ki.”
Annesi derin bir iç çekti.
“Hadi git üzerini değiştir ben seni mutfakta bekliyorum. Gel yemeğini ye.”
“Tamam.”
Artık lise sonuncu sınıfa gidiyordu Esma. Onu da her öğrenci gibi sınav stresi sarmış, boş vakit bulmaksızın ders çalışıyordu. Okulda oldukça sosyal bir kızdı. Sosyal olduğu kadar da güzeldi de. Beline kadar inen kumral saçları, büyük yeşil gözleri, yaşına oranla daha uzun olan uzun boyu dikkat çekilmeyecek gibi değildi. Derslerindeki başarısı da oldukça iyiydi. Kısacası lise hayatı güzel giden başarılı bir öğrenciydi.
Esma Mutfağa gittiğinde hızla masaya oturdu.
“Kurt gibi acıkmışım cidden ellerine sağlık anne.”
“Afiyet olsun kızım.”
Okul hakkında konuşurken ikisinin de çalan zille dikkati dağılmıştı. Annesinden önce Esma ayaklanmış ve “Ben bakarım!” diye seslenmişti. Gülcan Hanım şaşkınlıkla arkasından bakakalırken Esma’nın “Araaaas!” diye bağırmasıyla her şeyi anlamış gülmeye başlamıştı. Kendisi de ayaklanıp kapının önüne gittiğinde gülümseyen çocuğa bakarak başıyla içeriyi işaret etti.
“Oğlum geçsene içeriye sen de.”
Aras utangaç bir gülümsemeyle içeriye geçip kendisine heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatan Esma’yı takip ederek Mutfağa ulaştı. Gülcan Hanımla kısa bir selamlaşmadan o da yemeğe dahil olmuştu.
Aras ile Esma lise birinci sınıftan beri arkadaşlardı. Bir çok şeyi beraber yapıyor, sık sık birbirlerinin evine ziyarete gidiyor, beraber kütüphaneye gidip ders çalışıyorlardı. Annesi arkadaştan fazla olduklarını hissetse de sesini çıkarmıyor, aralarının çok iyi olduğunu bildiğinden bozulmasını istemiyordu.
“Esma sen Aras’ın geleceğini biliyordun herhalde?”
Esma dudağını ısırıp annesine baktı.
“Ben çok acıktığım için yemek görünce söylemeyi unutmuşum.”
Hep birlikte Esma’ya gülerken annesi Aras’a döndü.
“Eee Aras oğlum annen baban nasıllar?”
“İyiler çok şükür onlar da işleriyle uğraşıp duruyorlar.”
“Anladım. İlhan amcanın da işleri yoğun bu aralar.”
“Kolay gelsin. Ben de Esma ile bugün ders çalışmak için anlaşmıştık onun için gelmiştim”
“Tabi ki-“
Konuşmalarını tekrar kapı zili bölünce tüm bakışlar Esma’ya döndü. Esma teslim olmuşcasına elindeki kaşığı bırakıp ellerini kaldırdı.
“Bu sefer gelen kişileri ben çağırmadım. Sadece Aras!”
Bu sözlere kahkahalarla gülerken annesi ayaklandı.
“Muhtemelen Hakan ağabeyin ve Koray ağabeyin geldi. Ben bakarım.”
Dediği doğru çıkmıştı. Hakan ve Koray kapıda dikilmiş gülümseyerek Gülcan Hanıma bakıyordu.
“Hoş geldiniz. Buyurun geçin.”
Koray ile araları iyi olsa da hala aralarında esen soğuk rüzgarlar son bulmuş değildi. Zaman ondan yaşını çalsa da hala genç gözükmekle beraber Esma’ya benzeyen Koray hala yakışıklıydı. Bu yaşına kadar sürekli biraz uzaktan da olsa her anında yanında olmaya çalışmış, ona destek olmuştu. Ve en azından bunu yapabildiği için mutluydu. Hala onunlaydı ve onun için de önemli olan buydu.
Hakan ise Esra’dan boşanalı iki yıl olmuştu. İlişkileri Esra’nın hastalığı ve bir çok sıkıntıdan dolayı bir türlü sağlıklı ilerleyememişti. Aynı evde yaşayan iki yabancı gibi davranıyor, sık sık konuşmuyor, konuşsalar bile kavga ile sonuçlanıyordu. Esra’nın hastalığı ikisinin de hayatını boğarken bir de Gülcan Hanım torun istemiş, ama ne kadar isteseler de Esra’nın bir çocuğu olmamıştı. Bu durum artık her iki aileyi de huzursuz bir hale getirdiğinde Esra’nın itirazları artık bir işe yaramamış, eninde sonunda boşanmışlardı. Aile içindeki huzurun bozulmasının yanında annesinin torun istemesi ve Esra’nın bu isteğini onlara verememiş olması boşanmaya kapı açmıştı.
Esma içeriye giren Koray ile oturduğu yerden kalkıp koşarak ona sıkı sıkı sarıldı.
“Koray ağabeyim gelmiiişşş hoş gelmiiiş!”
Koray gülerek ona sarıldıktan sonra alnına bir öpücük kondurdu.
“Nasılsın Esmam?”
“İyiyim yemek yiyorduk sonra da Aras ile birlikte ders çalışacağız. Sen nasılsın?”
Koray gözlerimi kısa süreliğine masaya dikti. Aras’ın burada olduğunu yeni fark etmişti. Ve Hakan’ın ona öldürücü bakışlar attığını da...
“İyiyim. Aras sen de hoş geldin abicim.”
Aras gülümseyerek kısa bir baş selamı vermişti. Esma daha sonra Hakan’a dönmüş ona da sıkı sıkı sarılmıştı.
“Abiciğim hoş geldiiiin.”
Hakan şaşkınlıkla gülmüş ve o da Esma’ya sarılmıştı. Esma’nın büyüdükçe annesine benzemesi Hakan için büyük bir zorluktu. Bir yandan bunun için onu görmek istemiyor, bir yandan da onu görmek isteyen tarafını bastıramıyordu.
“Hoş buldum Esmam ama en son bu sabah görüştük.”
Esma omuz silkti.
“Olsun ben seni yine de çok özledim.” Demiş daha sıkı sarılmıştı. Hakan da burnunu Esma’nın saçlarına götürüp derince bir nefes çekip saçlarını öpmüştü. Bu hisle gülümserken başını kaldırıp Koray ile göz göze gelmesi ve Koray’ın değişik bakışlarını üzerinde bulması bir olmuştu. O anki panikle Esma’dan hızla ayrılmış ve onu masaya oturtmuştu.
“Tamam hadi sen şimdi yemeğini ye, sonra arkadaşınla ders çalışın sınava gireceksiniz hadi.”
Esma başını sallamış, yemeğe geri dönerken bir yandan da Aras ile sohbetine devam ediyordu.
Aradan 10 dakika geçmişti ve ortam cidden garipti. Hakan kollarını bağlamış sandalyede geriye yaslanarak konuşan Esma ve Aras arasında nasıl olduğunu kestiremediği bakışlar atıyordu. Kızgın mıydı? Hayır. Kıskanmış mıydı? Kesinlikle. Ama nedenini kendine soruyor, bir türlü cevaba ulaşamıyordu. “Belki de koruma içgüdüsü” diyordu kendi kendine. Karşısındaki güzel kızı her şeyden ve herkesten koruma içgüdüsü...56 okunmaya 3 oy mu? Cidden mi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Aşkım
Teen FictionZengin bir ailenin şımarık ve uçarı bir çocuğuydu Hakan. Babası İlhan Bey ülkenin en tanınan mühendislerinden biriydi. Tek çocuk olması ve her istediğinin elinin altında olması onu haklı olarak şımartmıştı ama bu uçarılığının bedelini hayatının sonu...