Esra eve girdi ve anahtarı kapının yanındaki küçük sepetin içine bırakarak mutfağa seslendi:
"Anne ben geldiiim!"
"Hoş geldin kızım. Ee eğlendiniz mi bari?"
"Sorma aman ne eğlence ne eğlence..."
"Ne oldu yine? Kıskançlık krizin mi tuttu yoksa?"
Esra'nın othello sendromu (kıskançlık hastalığı) vardı ve bunu herkesten saklamıştı. Sadece ailesi biliyordu. Bunu Hakan'a bile söylememişti. Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı:
"İnan bana anne Hakan Esma'ya karşı o kadar kibar ve iyi ki..."
Elleri titremeye başladı Esra'nın. Gözlerinden sinir ve hüzün göz yaşları akmaya başladı:
"Neden beni Esma kadar sevmiyor? Benim o küçücük çocuktan eksiğim ne? Ben onun nişanlısı olacağım ama Esma'ya verdiği değerin yüzde 5 ini bile bana vermiyor..."
Yaşlı gözlerle annesine baktı:
"Sen olsan kıskanmaz mısın küçük bir çocuk bile olsa? Ne zaman sever bu çocuk beni anne?"
Dayanamaıp annesinin kucağında ağlamaya başladı Esra. Annesi Esra'ya gözleri yaşlı bir şekilde bakmaya başladı. Anlattığı olay ve yıllardır var olan hastalığı annesını de hüzünlendirmişti. Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı:
"kızım bunu bu kadara büyütmene gerek yok. Esma Hakan'ın kardeşi ve o kardeşini sevmekte haklı. Biliyorum ona aşıksın ve onu çok seviyorsun. Ama o hem annesine hem babasına hem kardeşine hem de sana ait. Ve sadece senin sevgine karşılık veremez. Elbette kardeşini de annesini de babasını da arkadaşlarını da sevecek..."
Kızının yüzünü tutup kendine çevirdi:
"Ve hatta seni de sevecek... Sadece zaman ve biraz sabır gerekli tamam mı güzel kızım?"
Odasına çıktı Esra. Annesi düşünmeye başladı. Esra'nın hastalığını ilk anaokulundayken anlamışlardı. Sırf en sevdiği arkadaşı başka birisiyle konuştuğu için küsmüş hınçlanmış ve konuştuğu kızı okul çıkışında tırmalamış hatta saçından tutup sinirle kıza vurmuştu. Bu ilk kıskançlık krizi değildi ama en ciddisi buydu. Bu olaydan sonra ailesi şüphelenmişti çünkü kızları çok sakin ve uysal bir kızdı ve bu kadar küçük bir şeye kızmaması lazımdı. Gerçeği gittikleri psilologda öğrendiler ve emin olmak için başka doktorlara da göstermek istediler kızlarını. Bu yüzden başka şehire taşınmışlardı. Taşındıkları şehirde tanışmışlardı Hakan'ın babası İlhan Bey ile. O zamandan süregelen bir arkadaşlıkları vardı.
Annesi derince bir iç çektikten sonra işlerini yapmaya devam etti...
**
Aradan iki gün geçmişti ve anne ve babası Hakan'ı sonunda nişan ve kız istemem törenleri için ikna edebilmişti. Hakan aslında biraz isteksizdi ama artık bu işin dönüşü maalesef ki onun için yoktu. Esma hiçbir şeyden habersiz evin içinde sevinçle koşturup duruyor, annesi ile beraber elbile alışverişibe çıkıyorlardı.
Hakan salonda oturuyorken kapı tıklandı ve Esma sinirle çantasını fırlatarak kollarını kovuşturup Hakan'ın yanına oturdu. Hakan gülerek Esma'ya baktı çünkü Hakan'a göre Esma sinirlenince gözüne daha komik görünüyordu. Gülmesini bastırıp Esma'ya sarılarak sordu:
"kim kızdırdı benim bir tanemi?"
Esma dudak büzerek konuşmaya başladı:
"Annem."
"Yaaa peki ne yapmış annem?"
"Bana bir türlü güzel bir elbise bulamadı."
Hakan kendini tutamayıp gülmeye başladı:
"Bunun için mi kızdın anneme?"
Esma sinirle abisine baktı:
"Kızdım tabii. Koskoca şehirde güzel bir mağaza bulamadık ki. Annemin beğendiği elbiseyi de ben beğennmedim hiç güzel elbise bulamadık. Annem güzel deyip almaya çalıştı bana ama kabul etmedim çünkü hoşuma gitmedi. Bu yüzden kızdım. Ben şimidi biricik abimin düğünüde ne giyeceğim?"
"Hmmm çook ciddi bir sorunmuş gerçekten."
"Dalga geçme abi yaaa!"
"Tamam tamam ben sana kıyafet alayım mı?"
"Sen mi?"
"Eveet beğenemediniz mi küçük hanım?"
"Abi sen benim nasıl bir kıyafet istediğimi bilir misin ki?"
"Aşk olsun be Esma'm. Zevklerini bilmesem de çok güzel bir elbise alırım sana. Kabul mü?"
"Tamam kabul ama bir şartım var."
"Neymiş bakıyım?"
"Elbise de kurdele asla ama asla olmayacak tamam mı?"
"Tamam ama benim de sana bir şartım var?"
"Buyur abim?"
"Sana aldığım elbiseyi sen görmeyeceksin..."
"Ama.."
"Sözümü kesme. Elbiseyi sadece benim kız isteme zamanımda görüp giyeceksin tamam mı?"
"İyi de ya ben elbiseyi beğenmezsem?"
"Merak etme beğeneceğinden çok eminim. Sen söyle kabul mü?"
"Hıı iddialısın yani? Tamam benim abim seçerse en güzelini seçer kabul ediyordum."
Tam bu sırada annesi kapıdan göründü:
"Güzeel bu iş de tatlıya bağlandığına göre artık kız tarafını telefonla arayabiliriz?"
Hakan tekrar eski sıkıntılı haline döndü. Bir süre bir yere boş boş baktıktan sonra annesine döndü:
"Tamam anne arayalım. Kız isteme için tarih verelim.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Aşkım
Teen FictionZengin bir ailenin şımarık ve uçarı bir çocuğuydu Hakan. Babası İlhan Bey ülkenin en tanınan mühendislerinden biriydi. Tek çocuk olması ve her istediğinin elinin altında olması onu haklı olarak şımartmıştı ama bu uçarılığının bedelini hayatının sonu...