Gördüğü rüyanın üzerinden tamı tamına 2 gün geçmişti. Ve o 2 gün içinde evde kalmak zorunda olduğu için evde bunalmış bir yandan da etkisinde kaldığı rüyadan anlamlar çıkarmaya çalışıyor işin içinden bir türlü çıkamıyordu.Aklından binlerce teori geçmişti. Esma için endeşileniyor, gerçekten çok ama çok korkuyordu. Koray yüzünden yanlarına da gidemiyor,Esma'nın ailesi adına bir iz bulamıyordu.Bir yandan annesinin evlelik ısrarları bir yandan babasının iş bul artık baskıları gerçekten onu çok ama çok bunaltmıştı. Yine düşüncelere dalmışken kendisini düşüncelerinden alıkoyan o sesle başını kaldırıp gülümsedi:
"Ağabey haydi gel annem akşam yemeği için seni çağırıyor!"
"Tamam Esmam ben geliyorum şimdi."
"Tamam!"
Kalkıp terliklerini giyindi ve aşağıya ailesinin yanına indi. Esma bir yandan yemek yiyor bir yandan babasıyla konuşuyor okulda başına gelen olaylardan,geçen sınavlardan ve ders notlarından bahsediyordu. Henüz 4. Sınıf öğrencisiydi ve notları gurur verici derecede iyiydi. 'mimar olacağım' diyordu. 'Mimar olacağım ve çok güzel binalar yapacağım'
"Hoş geldin abimmm"
"Hoş buldum Esmam ne konuşuyorsunuz bakalım?"
"Biliyor musun abi bugün öğretmenim bana aferim dedi!"
"Yaa aferim sana. O zaman ödül olarak seni yarın gezmeye götüreyim mi hem hafta sonu tam gezmelik hem de çok güzel bir kitapçı açılmış isteklerin vardı oraya gidelim ne dersin? Lunapark a da uğrarız hem?"
"YAŞASINNNNNN!"
"Haydi şimdi yemeğini ye tamam mı sonra da odanda derslerine çalış bu notlar düşmesin?"
"Tamam abişimm!"
Yemek yedikten sonra Esma annesine yardım etti ve ders çalışmaya gitti. Babsı ve Hakan çay içmek için bahçeye çıktılar ve babası derinbir nefes alıp konuşmaya başladı:
"Nasılsın oğlum kaç gündür çıkmıyorsun odandan hep dalgınsın iyi misin?"
"Nasıl olayım baba? Sen bir iş için baskılıyorsun,annem evlilik için baskılayıp duruyor biliyorsun. Hem de bu Esma'nın ailesini bulmaya çalışma çabası.."
"Oğlum Esma bizim kızımız. Onu ailesi biziz daha neyi üsteliyorsun sen?"
"Peki baba hiç mi merak etmedin aradan tamı tamına 10 yıl geçti. Koskoca 10 yıl! Bu 10 yıl boyunca hiç mi kimse merak etmez bu kızı? Kimse mi arayıp sormaz.Hem.."
"HAKAN,İLHAN!"
Annesinin seslenişiyle ikisi de bakışlarını annesine çevirdi:
"Ne oldu Gülcan?"
"Selime Hanım aradI.."
Göz ucuyla Hakan 'a baktı:
"Esra'nın annesi..."
Hakan göz devirdi.
"Eeee? Gülcan çatlatma insanı ne olmuş söyle!"
"Az önce beni aradı Hakan için misafirliğe geleceklermiş söyleyeyim dedim."
"Ooooo? Gelsinler tabii onlar eskinden beri yakın arkadaşlarımız tabii başım gözüm üstüne buyursunlar."
O an Hakan öfkeyle annesine baktı:
"Sen çağırdın değil mi? Ben olmaz istemiyorum dememe rağmen beni dinlemedin ve inat ettin çağırdın değil mi?"
"Ne alakası var oğlum dedim ya Selime Hanım..."
"BANA YALAN SÖYLEME! Doğru söyle sen çağırdın değil mi?"
Annesi huzunle oğlunun yanına oturdu:
"Evet, evet bir gel kahvemizi iç Esra kızım da gelsin dedim."
"Peki neden doğruyu söylemedin?"
"Nasıl söyleyeyim oğlum Nuh diyorsun peygamber demiyorsun beni de anla ne olur. Bunce sıkıntıdan sonra mürüvvetini görmek istiyorum. Mutlu ol çoluğa çocuğa karış hayatını kur istiyorum. Ben anneyim oğlum senin mutluluğundan başka ne isteyebilirim?"
Ağlamaya başlamıştı annesi. O an Hakan ne yapacağını gerçekten bilemiyordu.
"Peki tamam.."
O an annesi ve babsı umutla Hakan'a baktı:
"Ne yani kabul ediyor musun?"
"Sadece düşüneceğim anne. Hem bir işim bile yok işsiz birisine kız vermezler ki..."
Babası söze atladı:
"Maddiyatımız iyi oğlum sen orasını düşünme sen evet de biz her şeyi hallederiz ailesi bizim yakın arkadaşımız isteriz kızı hemen verirler."
Hakan:
Düşünmemiştim... böyle olacağını,hayatımın böyle seyir edeceğini,katil olup masum bir kızı annesiz bırakacağımı... bu kadarı benim için fazla değilmiş gibi duygularım da elimden alınacağını. Benim hakkım değil mi severek evlenmek? Ben de aşık olup evlenemez miydim?
"Düşüneceğim baba.."
O an çalan kapı ziliyle üçü de içeriye girdi. Annesi Hakan'ın verdiği cevaptan çok mutlu olmuş olacak ki adeta yüzünde güller açıyordu. Hakan ise bu dünyadan bağı koparılmış gibi kendini çaresiz hissediyordu.
"Kim gelmiş abicim?"
"Gel Esmam. Esra abla vardı ya hani hatırladın mı?"
"Aaaa evet oyun oynamıştık hatta!"
"Evet. Yine o ablan gelmiş uslu ve akıllı ol tamam mı?"
"Tamam."
O sırada misafirler içeriye girdi ve selamlaştılar. Esra ile Hakan bir anlık göz göze geldiler. Esra gülümsedi ve Hakan'a baktı. Hakan ise sadece gözlerini kaçırmakla yetindi.' İstemiyorum' dedi Hakan içinden.' İstemiyorum bu kızla evlenmeyi. Ama annem yüzünden mecburdum. Galiba kabul etmek zorundayım...'
"Hoşgeldiniz! Nasılsınız iyisinizdir inşallah?"
"İyiyiz İlhan Bey çok teşekkürler siz nasılsınız?"
"İyiyiz çok şükür. Buyurun ayakta kaldınız. Buyurun oturun."
"Teşekkürler."
Konu konuyu açmış,bir Esra hakkında bir Hakan hakkında bir de Esma hakkında konuşup durmuşlardı. O an annesi ayağa kalktı ve Hakan'a döndü:
"Oğlum bir gelebilir misin? Mutfakta yardım et bana."
Esra öne atıldı:
"İsterseniz ben de yardımcı olabilirim."
"Yok canım kızım Hakan'ın boyu uzun yüksek yerden bir şey almam lazım onun için. Haydi oğlum."
"Tamam."
Annesi ve Hakan mutfağa geçtiler. Annesi konuşmaya başladı:
"Oğlum konuşmamız lazım."
"Evet anne yüksek yerden bir şey alman lazımmış gerçekten..."
Annesi gözlerini devirdi:
"Ne söyleyecektim kıza? Maşallah hamarat kız hemen yardıma koştu gördün mü?"
"Tamam anne tamam haydi söyle. Ne oldu yine neye zorlayacaksın beni?"
"Oğlum sadece bir rica lütfen dinle beni bir?"
"Ne istiyorsun yine?"
"Diyorum ki... yarın Esra da sizinle gelse?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Aşkım
Teen FictionZengin bir ailenin şımarık ve uçarı bir çocuğuydu Hakan. Babası İlhan Bey ülkenin en tanınan mühendislerinden biriydi. Tek çocuk olması ve her istediğinin elinin altında olması onu haklı olarak şımartmıştı ama bu uçarılığının bedelini hayatının sonu...