Hakan Esma'yı yatağına bıraktıktan sonra salona annesinin yanına geçti ve koltuğa bıraktı kendini. Bugün cidden yorulmuştu ve tek ihtiyacı biraz sessizlikti. Salonda televizyon izlerken sessizliği annesi bozdu:
"Ama Esra da pek hamarat kız. Ben onlara misafirliğe gittim maşallah 10 parmağında 10 maarifet. Aynı zamanda da başarılı bir kız. İç mimarlık son sınıf öğrencisi. Ayrıca..."
"Anne bu konuyu kapatmıştık yanlış hatırlmıyorsam değil mi? Hem de açmamak üzere?"
"Oğlum,bak beni de anla mürüvvetini görmek istiyorum artık senin. Şu hapisden sonra kendine gelemez oldun oğlum. Evlilik,çocuk senin hayatını düzene sokabilecek şeyler anla beni lütfen."
"Peki sen beni anlar mısın anne? Hapisten yeni çıktım. Hem de insan öldürme suçundan...."
"Sessiz ol Esma duyacak!"
"Daha senin dediğin gibi hayatım henüz düzende değilken ve daha bir işim bile yokken sen bana evlenmemi nasıl söyleyebiliyorsun? Sen de biraz beni anla olur mu?"
"Hakan..."
"İyi geceler anne."
Hakan sinir ve üzgünlükle kalktı annesinin yanından. Odasına girip kendini yatağa bıraktı bu sefer.Bir an aklından annesi ile arasındaki konuşma geçti. Doğru ya insan öldürmüştü... hem de şuan belki de hayatta kendisini en çok seven masum bir kızın annesini öldürmüştü istemeden de olsa...
O günün yorgunluğuyla yavaş yavaş gözleri uykuya teslim oldu Hakan'ın aklından geçen binbir düşnceyle...
Bir düğün yeri burası. Herkes mutlu herkes heyecanlı bir şekilde gelin ve damadı bekliyor. Tam o sırada Hakan ve yanında gelini nikah masasına doğru yürüyor. Hakan heyecanla davetlilere bakarken bir alkış tufanıyla heyecandan tir tir titrediğini hissediyor. Hemen sağ tarafına yani gelinine bakarkıyor ve gülümseyerek nikah masasına oturuyor.gelinin yüzü kapalı. Şöyle bir göz gezdiriyor etrafına. Bütün ailesi bitin sevdikleri ve hatta çocukluk arkadaşları bile var. Mutlulukla hepsine tebessümlerini gönderiyor. Nikah memuru geliyor ve nikahlarını kıyıyor. Evet diye bağırıp imza attıktan sonra büyük alkış tufanı kopuyor. Hakan şuan daha mutlu olamam diye düşünürken aklına gelinin yüzünün hala kapalı olduğu hatırlayıp geline doğru dönüyor. Elleri heyecanda n titreyerek yavaşça duvağı kaldırıyor ve... kaldırmasıyla şok olup öylece bakıyor. Bu o kadın,bu Esma'nın annesi... Hakan yüzüne dokunmak için elini uzattığı sırada kadın konuşmaya başlıyor "Bana kızımı geri ver.." Hakan şaşkınlıkla kucağına bakınca kucağındaki kundağı fark ediyor. İçinde kardeşi Esma var. Birden dehşetle haykırrarak geri adım atıyor "ASLA!". "Ver onu bana diyorum sana VER VER!" Hakan sanki duvarların üstüne üstüne geldiğini hissediyor ve kadının ona attığı her adımda kundağı daha çok sıkıyor...
"Hakan oğlum versene yastığı ver diyorum sana.?! İyi misin kendine gel Hakan rüya görüyorsun sadece Hakan!?"
Hakan şaşkınlıkla gözlerini açtı ve tepesinde dikilen annesine baktı.
"Ne oldu anne yaa?"
"Sana sormalı oğlum vermem de vermem vermem de vermem... elindeki yastığın yeri başının altı kucağın değil."
Hakan şaşkınlıkla kucağına baktı ve elindeki yastığı korkuyla yere attı.
"Oğlum iyi misin Hakanım ne oldu sana kabus mu gördün?"
Hakan bir an aklından gördüğü rüyayı geçirdi. Korkuyla annesine baktı:
"Anne Esma iyi mi?"
"İyi evladım neden kötü olsun uyuyor odasında. Anlat bakayım annene ne oldu?"
"Yok bir şey anne kabus gördüm galiba."
"Dur ben sana bir bardak su getireyim."
"Gerek yok anne iyiyim teşekkür ederim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Aşkım
Ficção AdolescenteZengin bir ailenin şımarık ve uçarı bir çocuğuydu Hakan. Babası İlhan Bey ülkenin en tanınan mühendislerinden biriydi. Tek çocuk olması ve her istediğinin elinin altında olması onu haklı olarak şımartmıştı ama bu uçarılığının bedelini hayatının sonu...