3.Bölüm-Karmaşık

283 17 20
                                    

ONUR

Derin derin nefes alıp verirken kokumu içine çektiğini anlamıştım.

"Evet. Kimse onun gibi kokmasın. Sadece o öyle koksun. Sadece onun kokusu olarak duymak istiyorum bunu. Başkasının kokusu olarak değil."

Söyledikleri yüzümde bir tebessüme sebep olurken Emre'nin burada olduğunu hatırlayıp ifadesizliğe bürünmüştüm.

Ona sarılmanın verdiği huzuru hiçbir şeye değişmek istemezken buradan gitmek zorunda olmak canımı acıtıyordu.

İzin isteyen bakışlarımı Emre'ye çevirdiğimde başını sallayıp mutfağa ilerlemişti. Oradaki masaya bize sırtı dönük bir şekilde oturunca Kevser'e daha sıkı sarılıp yüzümü saçlarının arasına sakladım.

Bu eve ilk girişim değildi, Emre bana Kevser'in hasta olduğunu söyleyip eczaneden birkaç şey almamı istemişti. O sırada gelip ateşi biraz olsun düşene kadar yanında beklemiştim.

Büyük ihtimalle yağmurlu havada betonun üzerinde oturduğu için üşütmüştü. İçeride otursa bile kapı tahtadan olduğu için hava alıyordu.

Kollarımı onu sırtından ve belinden sararken gözlerimi kapattım.

Boğazımda oluşan öksürük hissi ile uyanınca art arda öksürmüştüm. Kevser'i uyandırmamak için yanından kalkmaya çalışınca izin vermemiş, kollarımdan tutmuştu.

"Şimdi gitme, sonra tekrar küserim ama şimdi gitme..."

Dediklerine karşılık kaşlarım havalanırken öksürmeye devam ediyordum.

Ne kadar itiraz etse de yanından kalkıp dışarıya atmıştım kendimi. Durdurak bilmeyen öksürüklerim sonucu boğazımın tahriş olduğunu hissederken boğazımda oluşan sızı yüzümü buruşturmama sebep olmuştu.

Öksürmemin bittiğine emin olduktan sonra içeriye tekrar girip birkaç bardak su içmiştim.

Tezgaha sırtımı dönüp ellerimi eşiğine yasladıktan sonra gözlerimi kapatmıştım. Başka bir odadan gelen su sesini işitmiştim.

Gözlerimi açıp ellerimi tezgahın eşiğinden çektim. Her ne kadar gitmek istemesem de gitmek zorundaydım fakat Kevser'i yalnız bırakmak da istemiyordum.

Masanın hemen yanındaki sandalyeye oturup Emre'nin gelmesini bekledim.

Gözlerim Kevser'in en ufak hareketini dikkatle incelerken kendimi dış dünyadan soyutlanmış gibi hissediyordum.

Olduğu yerde ters dönünce yüzünü göremez olmuştum.

"Ne zaman söyleyeceksin?" Duyduğum sesle irkilirken bakışlarım Emre'ye döndü. Duştan yeni çıkmış nemli saçlarıyla duruyordu. Tek elinde tuttuğu küçük havluyu saçlarına götürüp gelişigüzel bir şekilde saçlarında gezdirdi.

"Bilmiyorum. Şimdi söyleyemem. Söylesem bile bunu anlamayacaktır. Biraz daha sakin düşünmesini bekliyorum."

Havlusunu yanmayan sobanın üzerine koyup karşımdaki sandalyeye oturdu.

"Bak, Kevser'i benden daha iyi tanıyan kim varsa o da sensin. Sabreder, sabreder sonu gelmezse de en kötüsünü yapar."

Gözlerim Kevser'in sırtında gezinirken sıkıntılı bir nefes verdim. "Kriz. Genelde kriz geçiriyor."

MECBURİYET - IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin