0.2

2K 106 29
                                    

'Her şeyin Yok olduğu anda bile, umut vardır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

'Her şeyin Yok olduğu anda bile, umut vardır.'
~

Kafamdaki ağrı artarken, gözlerimi zorlukla aralamıştım.

"Ah! Başım!" Şakaklarımın sol tarafından giren ağrıyla, gözlerimi ışığa alıştırmaya çalıştım. Yerdeki yatağın üzerinden kalkıp etrafıma bakındım.

Cam kutu?

Hadi be!

Seri hareketlerle ayağa kalkıp, buradan çıkmak için kapıyı aramıştım. Ama yoktu. Korku yeniden bedenimi ele geçirirken cam duvarlara vurdum.

"Kimse yok mu? Yardım etsin birisi!" Bağırışlarım sanki bu kutunun içinde sönüp dolaşıp sadece bana geliyordu. Kalp ritmim hızlanırken, neyin içine düştüğümü düşünüyordum.

Üzerimde hala okul formalarım vardı. Bu camdan kutunun içinde sadece yere koyulmuş yatak, karşı tarafta küçük bir klozet ve hemen yanında kapısı olmayan duş başlığı vardı.

Etrafımda ise hiç bir şey yoktu, sanki boş bir deponun içinde gibiydim. Sadece bu içinde olduğum camdan kutuya vuran beyaz ışık vardı. Diğer etrafım karanlıktı.

"Günaydın kızıl şeytanım!" Neşeli çıkan sesiyle, karanlıktan ışığa doğru gelen katili görmüştüm. Korkuyla camın içinde gerilemeye çalışırken yatağa takılıp düşmüştüm.

Korkudan titreyen ayaklarım ve çenem ile ondan uzak olabileceğim yere kadar gitmiştim.

"Şu an o kadar güzelsin ki Cennet," derin bir nefes çekip baştan aşağıya doğru süzmüştü. En çokta her an ağlayacak gibi olan gözlerimde durmuştu.

"N'olur çıkar beni, sana hiç bir şey yapmadım ben! Bunları yapmaya hakkın yok," haykırışlarımı büyük bir zevkle izliyordu sanki. Dudak kenarı şeytani bir şekilde yukarıya tırmanmış, yüzüklü olan parmağını dudaklarında gezdiriyordu.

"Bana o kadar çok şey yaptın ki Cennet, bunların bir bedeli olmalı değil mi?" Kaşlarını yukarıya doğru kaldırıp, karanlıkta göremediğim tahta sandalyeyi önüme ters bir şekilde çekti. Bacaklarını ayırıp yayvan bir şekilde oturdu.

"Ne yaptım Allah'ın cezası, ne yaptım?!" Sonunda dayanamayıp bağırmıştım. Gözlerimden sicim sicim akan yaşlarda gezdirmişti gözlerini. Kıvrılan dudakları düz bir hal alırken, ifadesini bozmak ister gibi sahte bir gülümseme kondurdu.

"Şimdilik bunları konuşmayalım, daha çok vaktimiz var." Gülümsemesine rağmen sesi o kadar despot ve karanlık çıkmıştı ki insan ister istemez ürperiyordu.

"Neden kaçırdın beni? Neden koydun buraya ruh hastası?!" Ayağa kalkıp cama doğru yaklaşmıştım. O da sandalyeden kalkıp, önümdeki cama kadar gelmişti.

CANHIRAŞ KATİLİM |18 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin