Sabahın ilk ışıklarının yüzüne vurması ile güne başlayan genç adam her sabah olduğu gibi sporunu yapmak için evden çıktı. İçinde anlam veremediği, daha önce hiç hissetmediği duyguları hisseden genç adam içerisinde bulunduğu yoğun duygu durumunun tedirginliği ile daha önce hiç yapmadığı şeyi yaparak sporu yarıda bırakıp eve dönerken yan villanın yeni sahiplerinin taşındığını görüp 'sessiz geçen bahçe sefam buraya kadar galiba' diye geçirdi içinden. İçindeki anlam veremediği, kendini tedirgin eden duygu hâlâ geçmemiş olduğundan sinir katsayısı giderek artmaktaydı. Duşunu alıp takım elbisesini giydikten sonra gözü giyinme odasında asılı olan balo kıyafetine kaydı ve içinden 'ne gereksiz kutlamalar. İnsan kızı yurt dışından döndü diye maskeli balo mu düzenler?' diye söylenirken çoktan evden çıkmış arabasıyla şirketin yolunu tutmuştu.
Şirkete geldiğinde ilk önce ortağı olan elli yaşında ancak otuz yaşında bile göstermeyen kadının odasına doğru yol alıp kapıyı tıklatıp içeriye kafasını uzatarak:
-Günaydın Hatice hanım.
+Günaydın oğlum.
-"Hatice hanım olmuyor ama böyle ben size hanım diyorum siz bana oğlum diyorsunuz." der ve dişlerini göstererek gülümser.
+İleride oğlum olacaksın Doruk. Biliyorsun kızım döndü.
-Hatice sultan yine mi aynı konu. Kızın İtalya'da okudu. Kendini geliştirdi. Sırf sen istiyorsun diye dönüp şirkette çalışacak ama sen hâlâ görücü usulü kızı evlendirmeye çalışıyorsun. Kendimi geçtim kızına üzülüyorum.
+Sen onu tanımıyorsun oğlum. Hele bir tanışın anca sen onu kendine getirirsin. Babası öldükten sonra ciddiye aldığı tek şey eğitimi. Bir İtalya'ya gitti kaç yıldır dönmek bilmedi. Hastayım, yapamıyorum dedim de anca döndü.
-Sen de sanki kendi kızından değil de yedi yabancının kızından bahsediyorsun Hatice sultan. Senin sohbetine doyum olmaz ancak kızının gelince yüzüme bakabilmesi için ben odama kaçıyorum.
İkisi de kahkaha atarken Hatice hanım:
+Akşam geliyorsun değil mi?
-Kendi anneme bile hayır diyebiliyorum ama size diyemiyorum Hatice hanım. der ve gülümseyerek odasına geçer. Şirketteki işlerini bitirip eve geçerek akşamki parti için hazırlanır. Her ne kadar smokin giymekten pek hoşlanmasa da bu partiye takım elbise giyerek gidemeyeceğini bilmekteydi.
Parti alanına geldiğinde tıpkı kendisi gibi herkes maske takmıştı. Bu yüzden kimseyi tanımıyor olmasının verdiği garip duygu ile sanki kalabalığın içinde yapayalnız kalmış gibi hissetti. Sabahtan beri içerisinde bulunduğu garip duygular tekrar ve daha yoğun şekilde kendisini içine çekiyordu. Bütün bunlardan kurtulmak için kendisini barın önüne attı ve bir viski söyledi. Viskisini yudumlarken kalabalığa baktığında kapıdan giren kadın ile yavaşça ayağa kalktı. Bütün gözler kadının üzerindeydi.Genç adam kadının kendisine doğru geldiğini fark etmesi ile olduğu yere çakıldı ve hareket edemedi. Gözlerini kadından alamadı fakat giydiği elbise yüzünden değildi bu. Yürüyüşü, bakışı, yüzündeki o umursamaz gülümseme adama sabahtan beri hissettiği, akıl almaz duyguların hem daha fazla nüksetmesine sebep olmuş hem de bu duyguların artık rahatsız etmemesine sebep olmuştu. Hayranlık içerisinde yaklaşan kadın genç adamın hemen yanındaki bar sandalyesine oturmuş ve bir viski söylemişti. Hâlâ ayakta olan genç adama bakıp yarım ve kendinden emin bir şekilde gülümseyen kadın:
-Hayranlığını bu kadar belli etmene gerek yoktu. demesiyle genç adam onunla konuştuğunu anlamıştı ama ne söylediğini duyamamıştı. Eliyle ensesini kaşıyarak yüzüne içten bir gülümseme yerleştirip:
-Merhaba. dedi.
Adamın bu halleri kadını içten içe mutlu etmişti. Daha önce gözlerine bakmadığını fark edip gözlerini gözlerine sabitlediğinde yemyeşil ormanın içerisinde koşuşturan mutlu çocuklar gibi hissetti. Kadın da elinde olmadan yüzünde beliren gülümseme ile "Merhaba" diyebildi gözlerini gözlerinden çekmeden.
Tam bu sırada evrenin bir işareti midir bilinmez çalmaya başlayan klasik müzik ile kadın küçücük bir kız çocuğu gibi yüzünde hayranlık oluşurken "en sevdiğim beste" dedi ve gözlerini yine o yemyeşil ormana dikti. Genç adam kadının bu hallerine gülümserken "Bu dansı bana lütfeder misiniz hanımefendi" diyerek elini uzattı. Kadın ise gözlerini yeşillerden çekip adamın eline baktı ve elini elinin üzerine koydu. İkisi de ne olduğunu anlamadı ama içlerindeki duyguları birbirlerinin gözlerine bakarak bastıramayacaklarını anlayarak utangaç bir tavırla gülümseyerek kafalarını önce önlerine sonra da ortada dans eden insanlara çevirerek ufak adımlarla piste ilerlediler. Genç adam elini genç kadının beline dolarken maskenin ardındaki mavilere dikti gözlerini. "Gözlerin..." dedi. "Gözlerin deniz gibi insanın içine huzur katıyor." Genç kadın içten ufak bir kahkaha attı. Anlamsız bakışlarla ona bakan yeşilleri görünce açıklama gereği duydu. "Maskeli balonun amacı tanınmamak olduğu için ufak farklılıklar yaptım diyelim" dedi. Genç adam birkaç saniye duraksadıktan sonra "Demek tanınmak istemiyorsun?" Diye bir soru yöneltince genç kadın yüzüne masum bir gülüş yerleştirip başını aşağı yukarı hafif bir şekilde salladı. Genç adam tebessüm ederek elinde olan kadının diğer elini boynuna götürüp kendi elini de diğer eli gibi kadının incecik beline yerleştirdi. Dudaklarına bakarak yavaşça yaklaşan genç adamı farkeden genç kadın anlam veremediği bir şekilde nefes almayı unuttu. Yavaşça yaklaşan adam genç kadının bu halinden faydalanıp kafasını genç kadının kıvırcık saçlarının arasına usulca sokup kulağına fısıldadı:
-Göz rengini saklayabilirsin ama bakışlarını ve dokunuşunu saklayamazsın" dedi.Genç kadın neye uğradığını şaşırıp her zaman en iyi yaptığı şeyi yaparak oradan uzaklaştı. Elleriyle eteklerini tutarak çıkışa doğru yöneldi. Arkasında ise ona çapkın bir gülümsemeyle bakan bir genç adam bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİ
РомантикаAsiye ve Doruk ilk karşılaşmalarında birbirleri olduğunu bilirler ama diğerinin bilmediğini sanarlar. Asiye'nin gizli kimliği ortaya çıkınca daha fazla ifşalanmamak adına babasından kalan şirketi yönetmek için dönmüştü. Hoş geldin partisinde karşıla...