Kayıt:1 Deneme:9

24 3 1
                                    

   Öncelikle merhaba ben geldim. Sizlere kendimi toparladım da geldim demeye gelmedim. Zira bu toparlanacak bir şey değil. Bu dönemde en çokta yazdım. Onu anlatmayı  seçerek yazdım. Ve anladım ki ben gerçekten yazarak rahatlıyorum. Başta kafamı dağıtmak için  kendime ait bir dünya olarak cesaret ettiğim bu işe şimdi yazdıklarımdan güç alarak kalkıyorum ve devam ediyorum.

   Hayatım tamamiyle değişti. Babasız kalmak ne demek öğrendim ve öğrenmeye devam ediyorum. Fazlasıyla ince düşünen birisi olarak ki bunu kendimi övmek için demiyorum çünkü beni en çok bitiren huyum bu, günün her hangi bir saati her hangi bir olayında aklıma düşenler içimi kaplıyor ve bazen tamamen o duygunun esiri olup ortalarda dolanıyorum birisi fark etmese bile ben bir an için kayıp oluyorum. Sanki bir yarım yok gibi ve bazen dengem bozuluyor. 

  Son ana kadar onunla iyi anılarımız olduğu için çok mutluyum. Şiir nedir kitap nedir kıymet nedir bilen bir babayla büyüdüm ben. İnce düşünmeyi bilen, en derinlere dalmayı ve en yükseklere uçmayı korkmadan öğreten kişi iyi ki babamdı. Yaşa başa bakmaz yanılmışsa gururla özür dilerdi. Dayatılan her erkek rol modelinin aksine özür dilemek onun için en büyük erdemdi.

   Ceza vermez kilitlemez ya da el kaldırmazdı. Kızardı. Kızdığı zamanlar olmuştu ama o hep konuşmayı seçerdi. Seni dinlerdi. Uzun uzun konuşurdu sana anlatırdı. Kilit koymazdı telefonlarımızı elimizden almazdı. "Önemli olan sizin zihninizde bu kilidi koyabilmeniz. Önemli olan iradenizle savaşabilmeniz. Kendi kendinize derse oturabilmeniz." derdi. 

  Babam küçüklüğümden beri benim en yakın arkadaşımdı. Yollarda aradığım uzun uzun anlattığım kişiydi. Bir kitabı bir şiiri hatta bir sözü bile anlattığım kişiydi. Beni en iyi o anlardı. Bir sözü dahi benle uzun uzun konuşur anladığımı anlar tıpkı benim gibi etkilenir, benim gibi severdi çıkardığımız o anlamı. Benimle severdi. O da bana en sevdiği sözleri etkilendiği yazıları okurdu. Bazen benden ona kitap okumamı isterdi. Çoğu zaman uyuya kalırdı ve ben ona kızardım. Yine son dediklerimi duymadın diye, gülümser ve benden dinlemenin çok güzel olduğunu ve uykusunu getirdiğini söylerdi.

   Ona okuduğum kitapları, edindiğim yeni bilgileri, aklıma takılan soruları, gördüğüm yerleri, tanıştığım insanları, üzüldüğüm kızdığım sevindiğim ve mutlu olduğum her olayı her ayrıntısına kadar anlatırdım. Hiç bunalmazdı. Aksine her şeyi bu kadar detaylı ve hikayeye dökerek anlatmamı çok severdi. Beni sonsuza kadar dinleyebilir gibiydi. Sonsuza kadar gülerek bana bakar gibiydi. 

  Kahramanımdı, akıl hocamdı, rol modelimdi. Onunlayken hiç kaybolmazdım, o varsa bana bir şey olmazdı, o her zaman doğruyu söylerdi, o varsa incinmezdim. Farkında olmadan dünyanın en huzurlu insanıydım.

  Bugün onsuz geçen 85. gün. Belirtmeliyim ki yas 40 gün değildir. Yas ağlamak sızlamak yemeden içmeden kesilmekte değildir çünkü hayat devam eder, sen bunu duyduğun ilk andan itibaren sonsuz bir çığlık atarsın ama kimse duymaz ve hayat devam eder. Bağırmak anlatmak istersin Babanın hep kitap aldığı kırtasiyeye girip "Kaç gün oldu ama o hala yok! Fark etmediniz mi! " diye bağırmak istersin. Her gün geçtiği yollar sana dar gelir. En sevdiği bardak sana acı verir. Sana aldığı her şeyi sarıp saklamak istersin. Sözleri kulağını doldururken "Ya bir gün unutursam?" korkusu kaplar içini. Her gün konuştuğu esnafların önünden geçerken fark etmeden kendini izlerken bulursun "Gidip anlatsam mı?" dersin. Tüm dünyaya onu anlatmak istersin. İzleri yok olmasın, unutulmasın, bahsedilsin istersin. Yasın hiç geçmez ama sen gün geçtikçe büyürsün. 

  Sadece fotoğrafta kalmış olması seni yakar. Kemal Sayarın dediği gibi "Bir tarafımda eksik bir şeyler, her sızıda varlığını duyurdu. Senden sonra ruhum hep aksayarak yürüdü. Bu gurbetin bir gün biteceği hakikati içime ağır bir taş gibi çöreklenip kaldı. Hayatın daimi bir daüssıla, sevmenin özlemek olduğu bilinci ruhuma otağ kurdu.

Kızgın ve KırgınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin