θ.ף

720 78 386
                                    

Aşağıdaki giriş kapısının önünde, Harry ve arkadaş takımını beklerken elbette yemekhaneye gitmek yerine dışarıya yeltendiğimi gören ve laf atan Muriel'e hesap vermekle uğraşıyordum. Yasak saatinin başlamasına ise, bir buçuk saat gibi bir süre kalmıştı. Bir anda merdivenlerden inen kalabalığın içerisinde onu fark etmemle, kadının sorguyu andıran tüm sorularını cevapsız kalmıştım. Harry aralarına mor tutamını sakladığı saçlarını, bordo rengi bir berenin altına sıkıştırsa da, kıvırcık kalan uçları altlardan ve yanlardan fışkırmıştı. Beni gördüğünde hemen gülümsedi ve arkadaşlarıyla aynı hızda indi merdivenleri. "Louis bizimle Bayan Muriel." Harry benim yerime açıklama geçerken, ellerini rahat bir tavırla kalın hırkasının ceplerine soktu. Kadın tam ağzını açmak üzereydi ki, Harry birden ekledi: "Yasak saati gelmeden önce, getirmemizi istediğiniz bir şey var mı?" Yüzündeki gülümseme bir anda büyüdü kadına karşı. Bayan Muriel'se o an kendisine rüşvet teklifi edildiğinden kesinlikle habersizdi. "Çikolata alacak kadar bozukluğum var."

Çok da genç olduğunu sanmadığım, güvenlikle ilgilenen bayan Muriel Harry'nin arkadaşlarıyla beni süzdükten sonra gözlüklerinin arkasından baktığı gözlerini yeniden Harry'e getirdi. "Yatma saati gelmeden dışarıdan yemek yemem uygunsuz kaçar. Ama gece için, neden olmasın?"

O saniyelerde, suratı sürekli asık olan ve durmadan karga sesiyle bana bağıran Muriel'in orada, ilk defa gülümsediğini gördüm. Harry cevabından sonra kazandığı yeni zaferle, bilmiş bir şekilde sırıtarak önden ilerledi. Arkasından, oda arkadaşı Hadrian ve hala tanımadığım Jo onu takip ettiğinde ben de geri kalmadan peşlerine takılmıştım.

Beraber okuldan uzaklaştığımız ilk andan itibaren, Harry ve bayan Muriel'in arasında geçenlere o kadar da şaşırıp düşündüğümü söyleyemezdim. O an daha çok, uzun bir süre sonra okuldan ilk kez dışarı çıkıyor olduğumun yeni farkına varıyordum. Ne zamandırdan beri bu berbat okulun içinde tıkılı ve kilitli kalmıştım ki? Zaman buraya geldiğim ilk günden yavaşlamıştı ve üstünden kaç gün geçti hesaplayamaz hale gelmiştim. Bazen, aynı günlerin tekrar tekrar yaşandığını sandığım bile olmuştu. Ama o kadar da kötü değildi hep. Bu okulda beni sevindiren ve nefes aldıran tek bir şey varsa da, o da futbol klübüne seçilmemdi. Dersleri umursadığım yoktu, arkadaşlıklar umurumda değildi -Zayn hariç-, -ancak onun da tam bir göt gibi davrandığı zamanlar olmuyor değildi.- Örneğin, bazı zamanlarda onunla konuşmak istediğimde ders çalıştığını söyleyerek beni odasına istemiyor ya da bazen kapısını bile açmıyordu. Ders çalışan bir arkadaşa sahip olmaya alışık değildim. Çok iyi hissettirdiği de söylenemezdi üstelik.

En arkalarından onları takip ederken, yavaştan kararmaya başlayan gökyüzünü izletmeye çalıştım. Tabii, gerçek bir ormanın içerisinden yürürken bu bir hayli zor oluyordu. Okuldan uzaklaştıkça daha çok rahatlıyordum, ta ki telefonum ve diğer güven araçlarımın hepsini okulda bıraktığımı hatırlayana kadar. "Telefonumuz olmadan yola çıkmak ne kadar güvenli?" Diye sessizce sordum, aslında kendi kendime konuştuğum yoktu. Ancak herkesi kendime çevirmeyi istediğim de söylenemezdi. Adımın ilk günden ödlek diye çıkmasını istemiyordum.

Harry birkaç adım önde gittiği yolda durup beni beklerken elinde tutup durduğu telefonu gözüme sokmak istercesine sallayınca, bunda başarılı olmuştu. Hadrian ve Jo gülerek geçip gittikten sonra, arkada kalan ikili biz olmuştuk, kısa süreliğine olsa bile. "Bu haftanın başında telefonunu alırsın merak etme." Harry telefonuyla oynarken, ben de ondan gelen yoğun parfümü kokluyordum. Burnumun ne zamandırdan beri bu kadar iyi çalıştığını sorgulamadım. "Pazar günki maçtan sonra yani."

Başımı salladım sadece. "Peki nereye gidiyoruz? Bu ormanın sonu hiç geliyor mu merak ediyorum."

Harry şakamla hafifçe güldüğü zaman, bu hoşuma gitmişti. Yani, ilk kez bu kadar uzun konuşabiliyor olmamız. "Kasabanın içindeki yerde sosisli yemeye gidiyoruz. Mutlaka gitmişsindir sen de."

house of cards | larryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin