O otobüste üzülmeme sebep olan yalnızca Harry'nin benden uzakta hiçbir şey söylemeden müzik dinlemesi değildi veyahut evime gidememek, üç tane dersten geçememiş olmak. Bunları o kadar da umursadığım söylenemezdi. Daha çok, bunlarla birlikte koca okulda ilk kez yalnız kalmanın acı deneyimini yaşayacak olmaktı sanırım beni üzen. Ve bunun gerçekliğini de ancak, o gün gelip çattığında idrak edebilmiştim.O an, Zayn'le birlikte okuldan kalkıp öğrencileri şehir dışına götüren otobüs ya da trenlerine bırakacak büyük otobüsünün saatinin gelmesini bekliyorduk. Minik bavul çantası kapının ağzında duruyordu. Benim aksime, buradan kısa süreli de olsa kurtulduğu için mutluydu Zayn. "Sana bir şey söylemem gerek."
Ufak sessizliğimizi bu sözlerle böldüğüm vakit Zayn, merakla bana döndü. "Ben, onu öptüm."
Neden söylemiştim bilmiyordum. Ama sanki, bundan başka bir zaman haricinde ona itiraf edemezmişim gibi gelmişti.
"Vay canına." Beklediğimden daha sakin bir şekilde önüne döndü. Bir anda geri gelen sessizlik canımı sıkmıştı ki, zoraki bir şekilde konuştu. "Sanırım, bu her şeyi açıklıyor."
"Bana kızdın mı?" Sabırsızca konuştum. "Bunu bu okulda bizim dışımızda bilen tek kişisin." Sadece onun duyabileceği şekilde fısıldıyordum.
"Hayır." Dedi kararlılıkla. Sonra bana baktı. "En azından bunun için değil."
"Üzgünüm." Öyleydim. Ona karşı duyduğum utanç beni yere bakmaya zorluyordu. "Sen bana söyledikten sonra, eğer bunları anlatırsam seni üzecekmişim gibi hissettim. Hala hislerin olup olmadığından emin değildim."
"Neden kızdığımı merak etmiyor musun?" Beklemediğim tepkisiyle başımı zorlukla ona doğru kaldırdım. "Nasıl biri olduğunu gördüğün halde ondan uzaklaşmadığın için."
Bakışları hayal kırıklığıyla doluydu. Böyle biri olmamdan, daha ilk andan nefret etmişti aslında Zayn. Arkadaş gruplarına girmeye çalışmamdan, Harry'le kurmaya çalıştığım bağdan, tüm o yapaylıktan uzak tutmaya çalışmıştı kendisini. Ve bu yolda, en yakın gördüğü arkadaşını kaybetmekle karşı karşıya kalmıştı hep. Belki de, gözünde çoktan kaybetmiştim onu. "Bir şeyler hissettim." Zorlukla itiraf ettim. Ellerimi önümde birleştirmiş, gergince nasıl hislerimin telaffuzunu yapabileceğimi düşünüyordum. Birkaç kelimeden fazlasına ihtiyaç duyduğum halde, zorlasam da dışarıya hiçbir şey çıkmıyordu sanki. "Hala hissediyorum."
Gözlerimi bir kez daha kaçırmama gerek olmadan yakalamıştı beni. Omuz omuza verip, gövdemi sıkıca sarmaya çalıştı bana destek olmaya çalışırken. "Ve gitmeni istemiyorum." Üzgünlükle mırıldandım. Oysa ondan benim için bu cehennemde kalmasını isteyecek yüzüm bile yoktu. Onu ihmal ettiğim günlerin sayısını hesaplayamazdım.
"Ben yokken başını belaya sokma." Üzgün havayı dağıtmak için gülerek söyledi ve geri çekildi. "Otobüs geldi. İnmem gerekiyor."
"En azından seni uğurlayabilirim, öyle değil mi?"
Böylece Zayn'in odasından ayrılıp beraber alt kata inmiştik. O kadar çok fazla bekleyen öğrenci vardı ki, yalnız olma düşüncesi git gide karanlık bir düşünce gibi üstüme geliyordu. "Sakın sınavlara çalışmayayım deme."
"Merak etme." Onunla bir kez daha vedalaşıp onu uğurlarken, kalabalığın berisinden sıraya katılan yeni bir kişinin varlığıyla duraksadım. Harry de büyük sırt çantasıyla, gidenlerin arasındaydı.
Bana hiç bakmadı. Öğrencilerin arasından geçip, otobüse binmesiyle gözden kayboldu yalnızca. Beni de, ağzı açık bir şekilde bu koca okulla birlikte arkasında yalnız bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards | larry
FanfictionBir kez kartlar dağıtıldığında, oynamadan önce Louis'in rolünü çok iyi seçmesi gerekiyordu; hele de herkes büyük, kalabalık bir masanın etrafındayken. Harry ise, Louis'in kartlardan yaptığı kuleyi yıkmaya kararlıydı. ~ Louis, ailesi tarafından di...