"Yani, birkaç saatlik özgürlüğümüz bile elimizden alındı. Artık okuldan bir daha çıkamayacağız. Kasabayı öylesine bile gezemeyeceğiz. İnanabiliyor musun?"
O gün, kısa süreliğine ara verilen edebiyat dersinde arkamda oturan sözde sınıf arkadaşlarımın benim hakkımda konuşmalarını belli ki dinlemek zorunda bırakılmıştım. Çünkü, başarı sıralamasına göre oluşturulan bu edebiyat sınıfında, ismini bile bildiğim kimse yoktu. Peter hariç, o da benimle asla konuşmazdı ve zaten sınıfın öteki ucunda oturuyordu. Harry'nin dediğine göre geçen dönem edebiyat sınavından en yüksek not alan öğrenciler arasında olmamdan kaynaklanıyordu bu. Yani, burası edebi kişiliklerin yeriydi. Tam da bana göre. "Onun yüzünden."
Benden bahsettiklerini biliyordum. Sinirlenmemek için elimden geleni yapıyordum ama başarısız olduğum ortadaydı. Tıpkı diğerlerine yaptığım gibi onların da ağzının payını vermek istiyordum yalnızca. "Baksanıza, inekler. Ne demek istiyorsanız yüzüme söyleyebilirsiniz. Size izin veriyorum." Oturağım onların bir basamak aşağısında olmasına rağmen onlara döndüm korkmadan.
İkisi de birbirine baktı önce. Biri ağzını açtıysa bile kolayca çıkartamadı söyleyeceklerini. "Önüne dön, serseri."
"Üzgünüm haklarınızı elinizden aldığım için, umarım her gece benim yüzümden birbirinize bakarak çekmek zorunda kalmıyorsunuzdur."
"Louis." Adımı arkamdan seslenmesini beklemiyordum. Bu yüzden, Harry bir anda gözümün önünde belirerek hem beni şaşırtmış, hem de utandırmıştı, yaramazlık yapmayı beceremeyen küçük bir çocuk gibi. "Şu çömezleri bırakıp sınıftan çıksana. Öğretmenler toplantıdaymış."
Beni omuzlarımdan tutup sıradan kaldırmasına ve kendime getirmesine izin verdim. Şu aralar artan dedikodulara ne kadar kafama takıp durduğumun Harry de farkındaydı ve olabildiğince beni tüm bunlardan, okuldaki garip olaylardan ve hatta insanlarından, aptal öğrencilerinden dahi uzaklaştırmaya çalışıyordu. Gerçi Alex ve aylak takımı sürekli Harry'nin peşindeyken bu pek de mümkün olmuyordu. "Bir metre bile yoktu aramızda. Benim hakkımda konuşuyordu." Ben kendimi açıklama telaşını yaşarken, Harry dediklerimle ilgilenmiyordu bile. Kütüphanenin önüne geldiğimizde beni durdurdu ve etrafı kontrol ettikten sonra, okul ceketinin içine sakladığı hediye paketini çıkardı. "Bu ne?"
"Küçük bir hediye. Açabilirsin." Köşesine yapıştırılmış süsü alıp paketinden nazikçe çıkarttım. Bu esnada, söylediği gibi herkes sınıflardan ve koridorlardan tamamen uzaklaşmıştı.
"Doğum günüm bile değil..." Kendi kendime mırıldanırken kulağa ne kadar şımarık geldiğini düşünememiştim bile. Ama şaşırmıştım işte. Harry'nin beni düşünüp herhangi bir hediye alması, hem de benim beklemediğim bir anda garibime gitmişti. Ama kulağa olumsuz gelen şekliyle değildi. Paketin içinden de, kraft yapraklı kahverengi bir defter çıkmıştı. Gözlerim merak içerisinde ona gittiği zaman, gülümseyerek beni bekliyordu.
"Doğum günün olmadığını biliyorum, aslında böyle şeylere çok ilgili olmadığını da. Ama uzun süredir düşünüyorum." Bedenlerimizin duvarla kalan boşluğunda gizlice elimden tuttu. "Burada, ikimiz de son senemizi geçiriyoruz. Kolay olmadığının farkındayım, bu okulu güzellemek ve hatıralarımızı sakın kaybetme demek de çok bayık kaçıyor." Sözcüklerinden sonra ne diyeceğimi bilemez hale gelmiştim bir anda. Şaşkın bir halde, gözlerine ve dudaklarından çıkacak sözlere bakıyordum. "Ama içimden bir his sana iyi gelecek diyor. Çünkü, belki bana yansıtamadığını buraya daha kolay yansıtabilirsin." Sonlara doğru dudakları hafifçe sağa doğru kıvrıldığında farkında olmadan aynısını yapmıştım. Elime bıraktığı defteri sıkıyordum istemsizce. Hediyesi, muhtemelen bana söylediği bu sözler kadar eşsizdi ancak saatlerce belki de günlerce, aylarca aynı sözcüklere takılıp kalacağımı henüz bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards | larry
FanfictionBir kez kartlar dağıtıldığında, oynamadan önce Louis'in rolünü çok iyi seçmesi gerekiyordu; hele de herkes büyük, kalabalık bir masanın etrafındayken. Harry ise, Louis'in kartlardan yaptığı kuleyi yıkmaya kararlıydı. ~ Louis, ailesi tarafından di...