Belli bir süre boyunca, sabahın köründe tek yaptığım şey nefesim tükenene kadar ormanın derinliklerinde koşmak olmuştu.
Sebebi ise belliydi. Kaçtığım birkaç şey vardı. Bildiğim tek şey ise düşünmeden kaçmam gerektiği idi. Ayağım bir dal parçasına takılmamıştı oysa, bana ait olmayan anılarda başka bir yere çekildiğimde beynimin bana oyun oynadığından son derece emindim. Yine de, vücudumda hissettiğim korkuya engel değildi bu. Müdürün odasında korku içerisinde beklerken Harry'le göz göze gelmekten bilerek kaçındım. Odanın öteki ucundaki Peter'ın bizi şikayet ettiğini biliyordum. O gece, öpüşmemiz de dahil her şeyi işitmişti. "Tüm bunlar doğru mu?" diye sordu Müdür birden. Harry benim aksime başını kendisinden gurur duyarak kaldırdı.
"Evet." dedi sırıtarak. "Louis beni zorla öptü. Odasından gitmemem için yalvardı."
"Bu doğru değil." Diye bağırdım tüm gücümle, fakat aptal Peter birden yanımda belirip kolumu sertçe kavradı.
"Her şeyi duydum Louis. Sana elime düşmemeni söylemiştim ama beni dinlemedin."
Odadaki ben hariç bütün herkes gülüyordu. Sanki benim bu duruma düşmem onların tek mutluluğu oluvermişti bir anda. Göz ucuyla yeniden Harry'e baktım. Belki, son bir kez bana acıması için. "Onu kızların yanına göndermek daha iyi olacak belli ki. Aksi takdirde buradaki herkes tehlikede."
"Bu saçmalığın önde gideni! Bay Warwick, buna gerek yok. Gerçekten ben zorla kimseyi öpmedim- öpmem de!" Peter'ı itmeye çalışsam da boşunaydı. Kapı birden açılmış ve kalabalık bir erkek öğrenci grubu alıp beni sürüklemeye başlamıştı bile.
"Orada düzeleceksin Louis." Anlamıyorsunuz, ben gey değilim!, diye bağırırken uykumdan sıçrayarak uyanmış ve gözlerimi açtığım anda hala Stan'in odasında olduğumu fark eder etmez korkuyla geri kapatmıştım. Bu kabus, asla bitmeyecekti anlaşılan.
Birkaç dakika geri uyumayı denesem de, başarısızdım. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum fakat perdelerden içeri sızmaya çalışan ışıktan sabah olduğu, cama vuran damla seslerinden de yağmur yağdığı anlaşılıyordu. Uzandığım yerde sessizce doğrulsam da, ayak ucumda uyuyan Stan'i istemeden uyandırmıştım. "Louis? Ne yapıyorsun?" diye sayıkladı uykusunda.
Ona bakarken içimden dün gecenin de rüya olmasını dilemiştim, ama Stan bunu surat ifademden asla anlayamazdı. "Doğru düzgün uyuyamadım." Yorganı biraz daha kafasına doğru çekti beni umursamazca. Öyle bir rüyadan sonra, daha fazla beni ne kadar kötü hissettirebilirdi ki? "Duşunu kullanabilir miyim?"
"Neden kendi odanda almıyorsun? Duşumu birileriyle kullanmak istemediğim için tek başıma kalıyorum." Stan söylenirken üzgünce dizlerimi karnıma çektim. Her şey, neden bu kadar hızlı eski haline geri dönmüştü?
"Geçen gün otobüste benden iğrenmediğini söylemiştin." Hatırlatınca iç çekti.
"Pekala. Benim banyomda da otuzbir çekme sakın."
Gözlerimi devirerek yatağından kalkmıştım. Bu tavrından dolayı onu pataklamak istiyordum şimdiden. "Sana kaç defa böyle bir şey yapmayacağımı söylemem gerek?"
"Yapmadığın belli oluyor zaten." Kapıdan geçmek üzereyken duraksadım. "Bu kadar çok ve hızlı olacağını düşünmemiştim."
Sinirle kollarımı birleştirdim. "Biliyor musun, bu kadar gıcık biri olmasaydın seninle daha iyi anlaşabilirdik."
"Evet, sen de bu kadar alıngan olmasaydın."
Kendimi banyoya atıp kilitledikten sonra, sonunda içimde tuttuğum sinir ve küfür dolu solukları dışarı salıverdim. Üstümdekilerden kurtulup hızlıca ılık suyla kendime gelmek istiyordum, ama duşun altına girdiğim anda kendimi derinliğini bilmediğim bir boşluğa düşerken bulacağımı beklememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards | larry
FanfictionBir kez kartlar dağıtıldığında, oynamadan önce Louis'in rolünü çok iyi seçmesi gerekiyordu; hele de herkes büyük, kalabalık bir masanın etrafındayken. Harry ise, Louis'in kartlardan yaptığı kuleyi yıkmaya kararlıydı. ~ Louis, ailesi tarafından di...