Bazı anılar, siz onları seçmediğiniz halde hafızanıza yer edinir ve siz ölünceye dek orada kalırdı. Benim için bunlardan biri ilk kez, onu odamda öptüğüm andı. Hızlı hızlı atan kalplerimizin ellerimize bulaşan sıcaklığıyla birbirine sarıldığı, dudaklarımızı birbirine değdirmekten çekindiğimiz o uzun birkaç saniye; sonrasında hiç korkmadan onu verdiğim büyük, heyecan dolu öpücüktü. Bir diğeri ise, o gün onun odasında yaşadıklarımızdı. Üzerinden kaç gün ya da kaç yıl geçtiği önemsizdi. Hatta belki, değişecek ve farklı biri olacaktım. Kim bilir? Yine de unutmayacağımı biliyordum. Harry'i öpmek, bu dünyada deneyimlediğim en güzel histen bile daha iyi hissettirirdi beni. Çünkü ona aşık olmuştum.
◎
Yanağıma tutunan parmak uçları yavaşça aşağıya indi fakat dudaklarımız hiç de birbirinden uzaklaşmamıştı. Sanki nefes alıp verir gibi, bedenlerimizin aylardır buna ihtiyaç duyuyormuşçasına öpüyorduk birbirimizi. Aslında öyleydi, ona tahmin ettiğimden daha fazla ihtiyaç duyuyordum. Gördüğüm ilk andan beri onu tanımak istiyor, yakınlarında olmayı hayal ediyordum. Onu tanıdıkça da, hislerim eksileceği yerde daha da çok bağlanmıştı ona karşı. Tutku ve arzularıma yenik düşmüştüm. Bu oyunu, ilk kez ona karşı kaybetmiştim ve son olmayacağını da biliyordum. İlk defa bir yenilgi, beni böylesine mutlu ediyordu. Harry benim en büyük zaafiyetimdi ve bunu beni öpmesinin çok öncesinden anlamıştım. Dudakları, dudaklarımın üzerinde tarif edilemeyecek, bilmediğim bir ahenkle dans ediyordu. Parmak uçlarıyla enseme dokunduğu zaman, sanki beni gerçekliğe çekti ve hala onu öpüyor olduğumu hatırlatıp beni kendime getirdi. O zaman ben de, ellerimi yakınımda duran bacaklarına yerleştirdim.
Biraz daha yakınıma geldi. Saçlarımın arkasında duran elleri beni farklı bir şekilde hoşnut ediyordu, öpücüklerinin berisinde. Hiçbir hayalimde, onun bu kadar iyi öpüşebiliyor olduğunu düşünmemiştim ve bu şaşırtıcıydı. Onunla saatler boyunca öpüşebileceğimi hayal etmemiştim. Sonsuza dek dudaklarının yakınında kalmak istiyordum hatta. Parmak uçları ne zaman tenime değse, tuhaf bir elektrik akımına maruz kalıyordum. Ama bu kesinlikle hoşuma gidiyordu. Dokunuşları formamın yakasından içeri girdiğinde, neden hala tenine dokunamadığımı sordum kendime. Elbette, buna uyan bir cevabım yoktu.
Her ne kadar dakikalar boyunca onunla öpüşüyor olsak da, duyduğum heyecana ayak uydurabildiğim söylenemezdi. Kalbim bilmediğim bir hızda atıyor, ellerim titreyecek diye beni endişelendiriyordu. Oysa, ona dokunmak istiyordum. Ellerine, yüzüne ve saçlarına. Bu nedenle yavaşça kaldırdım elimi, önce bileğinden sonra da koluna çıktım. Parmaklarım sonunda saçlarına eriştiğinde, yüreğimde hissettiğim ağırlık beni öldürecek gibiydi. Nefes nefese dudaklarından geri çekilsem bile, parmaklarım hala buklelerine dolanmış haldeydi. Beni daha da heyecanlandıran şey ise, Harry'nin de benimle aynı duyguları paylaşıyor olduğunu görmekti aslında.
Fakat o heyecanını yönetmekte benden daha iyi olduğu kesindi. Dudakları dudaklarımdan ayrılsa da, tenimden çok uzak kalmamıştı. Boynumda hissettiğim sıcak baskıyla dona kaldım ve gözlerimi sıkıca yumdum. Titreyen ellerimi saçlarının arasına saklamak istiyordum. Harry'nin eli çoktan ensemin altından ayrılmış, boynumda öpmediği diğer tarafına yerleşmişti. Tenimde hissettiğim sıcaklık beni öldürebilirdi. Birinin Harry'e ait dudaklar olduğunu bilmekse, daha da beterdi. Ama güçlü durmak için uğraşıyordum. Parmaklarım saç derisine dokunduğunda, enerjisini bana ulaştırdı. Yeniden dudaklarıma ulaşıp beni tekrar öptüğünde, onunla birlikte yatağına düşmemem için hiçbir sebep kalmamıştı.
Hemen bedenimin yanına uzandı. Belki de ilk defa duvar dibinde yatmak hiç de rahatsız hissettirmiyordu. Sanki dakikalardır öpüşmüyormuşuz gibi, ikimizin de başı yatağa değdiği andan itibaren utangaçça birbirimize bakmaya başlamıştık birbirimize dönük bedenlerimizle birlikte. Soluklarım hala aynı hızda gelip gitmeye devam ediyordu. Göz bebeklerinin hareketlerini, nasıl yüzümü incelediğini seyrediyordum. Sonra birden, utangaç bir şekilde kıkırdadı. Sanki bu onu ilk kez görüşüm ve ona yeniden aşık oluşumdu. Gülümsediğinde beliren gamzesini okşadığım zaman dişlerini göstermeyi bıraktı. Fakat yine de ben, parmak uçlarımı teninden ayırmamıştım. "Ya Hadrian gelirse?" diye fısıldadım. Oysa odada bizden başka kimse yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards | larry
FanfictionBir kez kartlar dağıtıldığında, oynamadan önce Louis'in rolünü çok iyi seçmesi gerekiyordu; hele de herkes büyük, kalabalık bir masanın etrafındayken. Harry ise, Louis'in kartlardan yaptığı kuleyi yıkmaya kararlıydı. ~ Louis, ailesi tarafından di...