Harry'nin hediye ettiği, bana ait deftere çizdiğim ilk şeydi deniz feneri. Yıllar sonra öylesine gittiğimde ya da yanından geçtiğimde bile, gerçek ve sapasağlam duran halini kendi gözlerimle gördüğümde içimi defalarca kez titreceğini bilmeden çizmiştim onu. Sözde her şeyin başladığı yerdi orası. Aslında bu, kısmen doğruydu.Ancak Hawksmoor denen okuldu, her şeyi başlatan yer. Yıllar sonra, doğru zaman yanlış yer mi, ya da yanlış zaman doğru yer mi diye sorgulayıp duracaktım tüm bu başıma gelenlerden sonra.
Çünkü tüm bunlar, küçük bir kelebek etkisinden ibaretti uzaktan bakıldığında. Harry derslerinden kalmasaydı, ben, Marika'dan ayrılıp tamamen kendimi uyuşturucuya vermeseydim ve okulumun son senesinde kendim de dahil her şeyi mahvetmiş olmasaydım, bir de birkaç ay rehabilitasyon sürecinden sonra babam ve ben birbirimizle öldüresiye kavga etmeseydik; Zayn ailesine tanrı hakkında isyan etmeseydi, annesiyle o büyük tartışmayı yapmasaydı, ve diğerleri her ne halt yediyse onlar olmasaydı burada olamayacak ve bunların hiçbiri yaşanmayacaktı. Her şey, ince bir iple birbirine bağlanmıştı sözde ve hepimizin burada, bunları yaşıyor olmamızın sorumluluğunu üstleniyordu.
Diğer sayfalara önemsiz birkaç manzara daha çizmiştim, eğer biraz daha yetenekli olabilseydim, asla unutmak istemediğim ve istesem de aklımdan silinmeyen o iki şeyi çizerdim; ilki hiç şüphesiz, beraber uyuduğumuz ilk gecenin sabahında, bana bakan o yeşil gözlerle ilk kez karşılaşmamı çizmek olurdu. Bana bakarken resmen parlayan gözlerini, etrafını saran minik kirpikleri, yüzüne dağılan dalgalı saçlarını çizmek isterdim; tüm gece okşamaktan asla usanmadığım o saçları...
O mükemmel gecenin ardından, dip dibe, anadan doğma bir halde kollarından uyanmaktı o asla unutamadıklarımdan biri. Dakikaları saymadan ve korkmadan onunla olabildiğim beraber geçirdiğimiz ilk geceydi. Benim yatağımda, beyaz yorganımın içindeydik ikimiz de. Nefeslerimizin birbirine karışıp kaybolduğu, sonsuzluğu andıran o geceydi.Beni diğer uçsuz bucaksız anılar havuzunda hüzne boğabilen diğer manzara ise; Zayn'in uzun kirpiklerinin ardından bana bakarken saçlarımı okşaması, dingin sesiyle bana öğütler vermesiydi. Bunu nasıl çizebilirdim, bilmiyordum bile. Ama çizmek isterdim işte hep. Kendi odamdan daha çok sevmiştim onun odasını her zaman, nedenini bilmediğim bir halde. Belki gerçekten yanında rahat hissettiğim, kendim olabildiğim tek yer olduğu içindi, hele de nefret ettiğim o okulda. Zayn bu konuda bile söylenmezdi. Odasına gittiğimde, her ne ile uğraşıyor olursa olsun, yatağına uzanıp uyuyakaldığımda, hiçbir şey demeden üzerimi örterdi hep. Ben gözlerimi açtığımda ise, ayak ucumda ya da ufacık yatakta birazcık ötedeki bir boşlukta telefonda oynuyor olsa bile, uyandığımı fark edip yine yatağında uyumamla alakalı dalga geçip beni şakayla karışık odama kovmasını hala özlüyordum, itiraf etmesi komik olsa bile.
Zayn'in saçma ve garipliklerin sürekli baş gösterdiği bu okulda tek gerçek arkadaşım olduğunu, en başından beri kendisi de biliyordu. Sanırım bana tüm kötü süreçlerimde katlanmasının sebebi de bundan başka bir şey değildi. Düşündüğümde, onun iyi günlerinde yanında olamamıştım ben. En basitinden, ilk dönemi birincilikle bitirdiğini bile çok geç öğrenmiştim. Ama Zayn asla, bunu yüzüme vurmamıştı, vurmazdı da. O, öyle birisi değildi, buradaki herkesin aksine.
İlk zamanlar, Zayn'le bizi bu kadar birbirimize bağlayan tek sebebin başta Harry'ye beslediğimiz ortak hisler, sonrasında da sahip olduğumuz benzer ilgiler olduğunu düşünmüştüm hep. Ortak müzik zevki, inancımız -daha doğrusu benim inançsızlığım- yüzünden başımıza açılan dertler ve buraya gelmemiz; İnsanları içten içe sevmememiz ve yargılamamız, gerçi Zayn asla belli etmezdi, benim aksime. Oysa ki, bunlar çok ama çok geri planda kalıyordu. Zayn'le olan arkadaşlığımız, bu sikik okulda birbirimize destek olduğumuz süreçten daha fazlasıydı. Bana hayat hikayesini anlattıktan sonra daha iyi anlamıştım bunu. Bir gün, yine odasında oturduğumuz rastgele bir anda söze girişmişti. "Seninle bu kadar iyi arkadaşlar olabileceğimizi düşünmemiştim. Özellikle buraya gelmeden önce, sanırım kabul etmesem de, bazı insanlara karşı önyargılarım vardı ama, sen bunu kırdın." demişti. Sakin bir ses tonuyla, sırtını yatağın bitişiğinde kalan duvara yaslıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards | larry
FanfictionBir kez kartlar dağıtıldığında, oynamadan önce Louis'in rolünü çok iyi seçmesi gerekiyordu; hele de herkes büyük, kalabalık bir masanın etrafındayken. Harry ise, Louis'in kartlardan yaptığı kuleyi yıkmaya kararlıydı. ~ Louis, ailesi tarafından di...