Stan Lucas, on dokuz yaşında, cinsel yönelimlerini henüz belirleyememiş düz bir erkekti. Muhtemelen hayatında birkaç kızla yattığı olmuştu ama.
Koyu kahverengi, kısık gözleri ve hemcinslerine göre dolgun dudakları vardı ki- buna özellikle dikkat ettiğim söylenemezdi. Boyu neredeyse benimle aynıydı. Diğer öğrencilerin aksine kumral gür saçlarını arada bir tıraş eder ve onları yalnızca sabahları ve maç öncesi geriye doğru tarardı. Yine de alnı, önüne düşen kalın perçemlerden çoğu zaman gözükmezdi. O zaman ise onları kulağının arkasına doğru kenara atmakla uğraşırdı.
Hawksmoor'a geldiğimden beri ilk dikkat kesildiğim kişi Stan olmamıştı elbette. Hatta o, bu listenin en sonlarında yer alıyordu. Tanışmamız beklenilenden daha geç, fakat çok da garip bir zamanda olmamıştı. İlk kez okul takımına seçilmek üzereyken, futbol kulübelerinde tanışmıştım onunla. O sinirli haline rağmen, bana yine anlayışla davrandığı söylenebilirdi, özellikle de benim ilk baştaki herkese karşı piç ve umursamaz davranışlarıma oranla.
Harry gibi, Stan de iki senedir bu okulun öğrencisiydi. Birçoğumuza göre okulu, kuralları ve tüm işleyişi daha iyi biliyordu. Buradaki insanlar konusunda kendince uzmanlaştığını da düşünüyordu. Büyük binadaki erkekler bloğundaki yalnızca üç tane olan tek kişilik odaların birinde kalıyordu ki bu onu birçok öğrenciden daha prestijli hale getiriyordu. Üstelik, orta sınıftaki bir aileye sahip olmasına rağmen. Aynı zamanda odası en üst katta, Harry'ninkiyle yan yana bulunuyordu.
Başından beri tek başına kalıyor olmasının en büyük sebebi, insanlarla geçinmekte ne kadar zorlandığını biliyor olmasıydı. Söylediğine göre, bu okula gelmeden önceki tek şartı da buydu. Başkalarının söylediği ise üvey babasının onu bu okula zorla göndermiş olduğuydu fakat Stan bu konuyu kimseyle konuşmazdı, tek arkadaşı sayılabilecek benimle bile. Aile sorunlarını dinlemeye pek de bayıldığım söylenemezdi zaten. Yine de, insanları sevmiyor oluşumuz konusunda Stan'le ortak yönümüz çok fazlaydı. Temelinde, insanları yakınına almaktan geri duran, kalabalık arkadaş gruplarından nefret eden biriydi. İnsanlara güvenmez, kendisini kolay kolay açmazdı. Ama, bilmediğim bazı olaylar yaşanmadan önce bir şekilde Harry'le arkadaşlık kurmayı başarmıştı. Şimdi ise, dile getirmeseler de ikisi de birbirinden nefret ediyordu.
Ne olmuş olabilirdi ki? Bilmiyordum. Yalnızca Harry'nin Stan hakkında dedikleri beynimde yankılanıyordu ara ara. Aynı şekilde Stan'in de onun hakkında söyleyip durdukları vardı. Tüm bunlar da beni arada bırakmaktan çok, ikisine de tam olarak güvenemeyeceğim anlamını taşıyordu.
Zaten çok da geçmeden, ikisi hakkında nasıl yanıldığımı görecektim.
Lancashire'da okulun yayıldığı büyük geniş alana kar yağmaya devam ediyordu o günlerde de. Son sınavlar yapılmış, bazı öğrenciler iyi alacağı notlarından emin olarak bavullarını toplamaya başlamıştı. Onlardan biri de Zayn'di. "Yani birkaç hafta boyunca yoksun?" İnce pervaza tüm bedenimle oturmayı başarmışken, Zayn'e değil dışarıda yağan kara bakıyordum.
"Sadece iki hafta." Okuyup bitirdiği kitapları sırt çantasına sığdırmaya çalışırken mırıldandı. "Cehennemden kısa süreli kaçış."
"Sanırım fikrimi değiştirdim."
Buna sebep olan çok fazla olay yaşanmıştı etrafımda. Öncelikle, Harry'le öpüştükten sonra beklediğimin aksine her şey daha da kötüleşir hale gelmişti bu okulda. Bunu her ne kadar henüz Zayn'e anlatmamış olsam da, üzerime yapışan sürekli endişeli halimin farkındaydı. Çünkü nereye gidersem gideyim, kendimi odama kapatsam bile insanlar bana sürekli arkasını dönüyormuş gibi hissediyordum. Harry de bunlara dahildi. Ezra'yla yeniden konuşmak, yapabileceği en aptalca adım olmuştu. "O zaman odana gidip neden eşyalarını toplamıyorsun?" Zayn'in sorusuyla kendime gelmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards | larry
FanfictionBir kez kartlar dağıtıldığında, oynamadan önce Louis'in rolünü çok iyi seçmesi gerekiyordu; hele de herkes büyük, kalabalık bir masanın etrafındayken. Harry ise, Louis'in kartlardan yaptığı kuleyi yıkmaya kararlıydı. ~ Louis, ailesi tarafından di...