~⏳~
Bir ay parçası yeryüzüne indi sonra. Yeryüzünün parlaklığını bahşetti. O parça Afrika kıtasına indi ve Mısır'ı oluşturdu.
"Sizin işiniz değil mi sınırları kontrol etmek? Size verdiğim onca altını şehire birkaç haini sokun diye mi veriyorum? Canınıza mı susadınız!"
Yüce Firavun'un önünde secde etmiş birkaç komutandan en sağdaki,"Haklısınız efendim, cezamız neyse çekmeye hazırız." diye bağırdı. Diğer taraftan bir komutan başını kaldırdı,"Canımızı bağışlayın efendim. Emin olun ki daha dikkatli olacağız."
Firavunun saçlarının çoğu tutamları siyahtan griye dönüşmüştü, tahtta ömrünü geçirmişti. Böyle olaylarla çok şık bir araya geliyordu. Ama bu seferki hainler için bir fikri yoktu. İşledikleri günah cezasız bırakılmamalıydı. Eğer ki planlarından vazgeçmemiş olsalardı ve ülkeye bir zeval gelseydi, o zaman kellelerini aldırırdı.
Firavun ayağını yere iki kere vurduğunda tahtın hemen yanında başı eğik olan; Firavun'un aksine saçları hala simsiyah duran yardımcılarından birisi başını kaldırdı. Elindeki parşömen kağıdını Yüce Firavun'un önüne ilerleyerek ellerine teslim etti.
"Burada yazan cezaları kanunlara göre kararlaştırdık efendim. Ama sonunda Firavun'un kararının hükme sürüleceğini de belirtmek isterim. Sizin sözünüzün yanında bu kağıt parçası hükümsüzdür."
Firavun büyük bir yavaşlıkla kafasını salladı. Yardımcı, Firavunun el işaretiyle elleri önünde başı eğik olarak tekrar yerine geçmişti.
Firavun kağıttakileri büyük bir ciddiyetle okuyup kafasında tarttı. Uzun süren bu akıl münakaşasının içerisinden sıyrılamayarak,"Lalisa'yı çağırın!"demişti.
O boğuk ve sert sesi büyük odayı doldururken kenarda duran askerler de bu sese karşılık titremişti.
Firavun'un kudretinden herkes korkardı, korkmalıydı da. Koca Mısır da söz sahibi olan biriydi o ve de Tanrıların soyundan idi. Önünde baş kaldıranın yarına vücudunda başı kalmazdı. Evet... belki de vahşiceydi ama Mısır da kurallar böyle işlerdi.
Adalet ve hukuk kavramı bazı kesimlerde değişkenlik gösterse de, Kadın erkek mahkemede eşitti mesela. Ama bir kadın olağanüstü bir durum olmadıkça tahta geçemezdi. Son kadın Firavun olan yedinci Kleopatra da bu olağanüstü durumlardan ötürü tahtta yerini almıştı. Ve sonuncu firavunluk tahtını sallayacak bir kişi daha tahta geçmeyi bekliyordu.
Lalisa Pranpriya Monoban...
Yumuşak bir kız sesi odada yankı yaptı. "Firavun hazretleri beni çağırmış."
Beyaz elbisesinin yere sürten eteklerini toplayarak saygı ile babasının önünde secde etti ve ayağa kalktı.
"Lalisa yere secde etmene gerek olmadığını kaç defa söyleyeceğim. Kızım olarak eğilmen benim için yeterli." Firavun kızını çok seviyordu. Onun için canını bile verebilirdi. O aşık olduğu kadının ona olan tek ve en güzel hediyesi idi. Annesini hatırlatan biçimli dudakları, hafif esmerleşmiş ama uzaktan herkesi kıskandıracak bir beyaz olan teni, sürmeleri ile bir kaplanı andıran hafif çekik gözleri. Ah! O annesinin kopyası idi adeta. Tanrıçaları kıskandıracak bir güzelliği vardı ve bu güzellik görenleri saniyesinde kendisine hayran bıraktırıyordu.
"Ama ne olursa olsun. Siz Mısır'ın Yüce Firavun'usunuz efendim. Sizin için alnım yere değmiş, çok mu?"
Firavun'un gözleri kısıldı ve bir gülümseme bahşetti kızına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
espiral de mentiras | Lalisa 𓂀 [Düzenleniyor]
FanfictionKaranlığın ardından içimizde yeşeren duygudur; umut Meşalenin tüten dumanından oluşan koca bir bulut Nefertum süsledi o mavi yorganı senin uğruna Ölümsüzlük uykusuna yatmak için ne şahane bir tabut Firavun'da #1 30.01.22𓆃 Antik #1 27.08.22𓆃 Taeli...