18 | emboscada amor

14 2 0
                                    

Günahlar urgandır boğaza
Nefes alabilmek bir sevaptır
Bir aşığın intihar mektubu
Sevgilinin canını almaktır

~⏳~

Ölüm iki hece dört harf. Satırlara sığdırılır anlamı. Ama içsel ölümleri anlatacak hiçbir kitap yoktur dünyada. Çünkü biliyordum. Okuduğum hiçbir kitapta anlatılmazdı bunlar. Ta ki elime geçen defterden okuduklarıma kadar.

Annemin defteriydi bunu ilk kez anlatan. Anubis derdi tüm kitaplar ama sadece kim olduğu anlatılırdı. Horus derdiler yüksekten uçan bir kral olduğunu söylerlerdi. Ama ikisi de kardeşti. Severlerdi de birbirlerini, nefret de ederlerdi. Kitaplar ikisini çok ayrı evrenlerde anlatırdı ama... Bir annem bilirdi gerçeği.

Tae ve benim ilişkimde ise kim Anubis kim Horus bilemiyordum. Kim dışlanıyor kim yüceltiliyor bir tek Tanrı bilirdi. İkimizinde yaşadığı büyük şeyler vardı. Bu yüzden ne kadar kızgın olsamda Taeye, büyük bir parçam da kırgındı aslında. Bana yaşadığı hiçbir şeyi anlatmıyordu ama yüzüme yüzüme vurmaktan da vazgeçmiyordu. Bilmediğim şeylerin yükünü omuzlarımda taşımak istemiyordum. Bu bana yapılan büyük bir haksızlıktı.

"Lisa!" Jisoo elindeki kılıcı endişeyle yere savurup koşa koşa yanıma geldi. Talim yaptığım kılıcın ucu yanlışlıkla elime değmiş ve kesmişti. Dalgındım. Kestiğimi bile Jisoo bana koştuğu an görebilmiştim. Elimdeki kılıcı yere atıp kesilen avucumu gözlerimin önünde havaya kaldırdım. Avuç içimde çok derin olmayan ama kanayan bir yara vardı. Yüzümü buruşturdum.

"Çok mu kestin?" diye sordu elimi yavaşça tutup kendine çektiğinde, sadece bakmakla yetindim. Hâlâ yüzümdeki ifadeyi çözememiştim. Oldukça dalgındım. Ve bunun sebebi Tae ile Jennie arasında olanlardı.

Jisoo konuşmak istemediğimi anlamış olacakki diğer elimden tutup sarayın içine çekiştirdi. Saray bugün çok boştu. Normalde kenar köşelerde çalışan hizmetçiler bile inine girmiş gibiydi. Bugün gördüğüm tek yüz Jisoo'nun güzel yüzüydü. Ve vakit henüz sabahtı. Uyandığımda masamda gördüğüm kahvaltıyı yeyip antremana geçmiştim. Rosé yoktu bugün. Bazen ortalıkta gözükmüyordu. Bugünde o günlerden birindeydik.

"Sana kaç defa diyeceğim," diye mırıldandı Jisoo elindeki sargıyla elimi sarmaya başladığında, "Sana bir şey olursa hepimiz ölürüz Lisa."

"Özür dilerim." dedim gözümü kapatıp başımı duvara yaslarken. "Bilerek olmadı."

"Dalgın olduğun için." Jisoo elindeki sargıyı avucuma dolarken omuzları inip kalktı. "Tae ile olan şey yüzünden biliyorum. Ama o kadar da düşünmesen olmaz mı Lisa? Sen her şeyden daha önemlisin. Kendine böyle zarar vermemelisin." Jisoo'nun endişeli hâlini görünce yüzümde bir gülümseme oluştu.

"Haklısın Jisoo, sağol." Jisoo elimle işini bitirdiğinde omuzlarını kaldırıp dikleşti. "Tabii ki de haklıyım, Lisa. Söylenene gerek yoktu." Deliydi. Güldüm.

"Bugünlük ders burada kalsın o zaman. Zaten biliyorum güçlendin sen. Sadece dikkat eksikliğini düzeltmemiz gerek."

"Senden bir şey isteyebilir miyim?" Ders bitmiş olduğuna göre bunu söyleyebilirdim artık. Hem yaralı bir Lisaya ne kadar karşı koyabilirdi ki?

Jisoo 'iste' dercesine başını sallayarak yüzüme baktı. Dudağımı ısırdım. "Jin'e sorsan... Beni ne zaman dışarıya çıkaracaklarmış bir öğrensen..."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 26 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

espiral de mentiras | Lalisa 𓂀 [Düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin