14| No eres consciente?

54 10 14
                                    

Sırlar yuvasında uçuşan bir küçük kelebek
Kanatlarını açtığı anda bir ağa tutulmuş
Geçmiş sayfaların arasında bir köstebek
Sırtını verdiği ağaç çoktan yosun tutmuş

~⏳~

Tae'den sonra çarşıyı bana Jimin gezdirmişti. Saraya dönüş yolunda ise gözüm çarşıda kalmıştı. Saraya dönmek istemiyordum. Ama dönmek zorundaydım. Şimdi izni almışken buradan kayıplara karışsam Firavun beni en belirsiz deliğe bakar yine bulurdu. Bu sefer değil çıkmak kafesin anahtarına bile uzanamazdım. Düşüncelerimi başımı sallayarak geri gönderdim. Biraz açgözlülük yapıyordum sanırım. Vara kânat edemiyordum mesela. Hep daha fazlasına sahip olmak istiyordum. Normal bir şeydi bu. Ama henüz birkaç saat geçmişti bir hayalin gerçek olmasından. Evet, bunları da yapacaktım ama bugün değil. Belki yarın? Günü geldiğinde bakacaktım artık.

Attan indiğimizde Suga yorgun olduğunu söyleyerek yanımızdan ayrıldı. Benim için bir kusur değildi burada olmaması. Varlığı beni sinir etmeye yetiyordu ne de olsa. Yokluğundan da fayda etmiyordum. Önemsizdi.

Jhope ve Jin beni tekrardan tebrik ettiğinde Namjoon hocam yine formundaydı. 'Hayallerine tutunduğun için mutluyum.' diyerek beni Tae ve Jimin ile yalnız bıraktığında Jimin'e çoktan kaş göz işareti yapmaya başlamıştım. Bir an önce gitmesi gerekiyordu. Taeye bugün olanların hesabını sormam lazımdı. Cevaplar veya cevaplamazdı, her türlü yola başvurur yine öğrenirdim neler olduğunu. Umarım sorun sadece içinde değildir. Umarım.

Jimin kaş göz işaretlerimden ne istediğimi anlamamıştı sanırım. Veya anlamamazlıktan geliyordu. Ama ben onu göndermesini de iyi biliyordum.

"Jimin-sshi?" diye seslendim ona bana dikkat kesilmesi için. Bu sırada Tae beni duymamış gibi atını bağlamaya gitti. Jimin ise muhafızlardan birine atı bağlaması için teslim etti. Üşengecin biriydi.

Tae'nin birazdan döneceğini biliyordum. Aslında onu odasında da bulabilirdim. Ama bana kapıyı açıp açmayacağını bilmiyordum ve bir kadının olduğu gibi bir erkeğin odası da mahrem sayılırdı. Kardeş olabilirdik. Ama Firavun sözde bizi evlendirmek istiyordu. Bu fitili ateşleyip tarihi öne aldırmak istemezdim. Hâlâ Taeyle kardeş dışında bir bağımız olacağını düşünmüyordum. Bu sorunu biraz erteliyordum sadece. Belki de Firavun'un planladığı bir şeyler vardı. Belki de o günkü gördüğümüz rahip doğruyu söylüyordu. Bu konuda Firavuna güvenmem gerektiğini biliyordum. Her ne kadar bir firavun olsa da o da bir babaydı. Beni o halde gördüğünde dayanamamıştı. Peki o gün ki beni gördüğünde dayanabilecek miydi? Bunu düşündüğünü varsayıyorum.

"Efendim Lisciğim?" deyince Jimin en güzel gülümsememi koydum suratıma. Birazdan onu en zayıf noktalarından birinden vuracaktım. Ve bu vuruş aslında onunda çok hoşuna gidecekti.

"Sen bugün Rosé'yi gördün mü acaba?" Kaşlarını kaldırdı. "Neden soruyorsun? Evet, gördüm. Mutfaktaydı en son." Bunu bilmesi kaşlarımı kaldırmaya yetmişti. Bugün Rosé'yi hiç görmemiştim ama o görmüştü demek. Düşündüm de, Jimin gerçekten Rosé'den hoşlanıyor olabilir miydi?

"Bugün onu hiç görmedim. Biliyorsun, mutfağa inemiyorum, benim için yasak orası. Sen çağırabilir misin Jimin?" Rosé'nin ismini duymak gözlerini parlatmaya yetmişti de, onu kendi ellerimle oraya yolladığımı öğrenince Rosé'nin gözlerindeki ateşi görmeye hazır mıydım?

"Tabii ki prensesim, siz emredin yeter ki." Başka bir şey emretsem yapmayacağına adım kadar emindim oysa ki.

Jimin koşarak uzaklaştığında birkaç muhafız tetikte bekliyordu kenarda. Yine kaçacağımı mı sanıyordular yoksa? İyice saçmalıyorlardı. Kendi kendime göz devirerek ortadan çekilerek merdivenin bir ucuna yürüdüm ve orada beklemeye başladım. Birkaç dakika orada öylece bekleyince ofladım ama merdivenlere bir adım bile atmadım. İçeriye Tae gelmeden gitmeyecektim. Buna kararlıydım. Ona ne olduğunu öğrenecektim.

espiral de mentiras | Lalisa 𓂀 [Düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin