Başladığınız tarihi yazar mısınız?Hikâye 90'ların başında geçiyor.
Keyifli okumalar•
Elini sakalsız yüzüne götürüp şöyle bir sıvazladı. Başını iki yana eğip baktı çiviye takılı olan mavi çerçeveli aynaya. Küçük oğlan gibi mi görünüyorum diye düşündü önce. Omuz silkti kendi kendine, herkes biliyordu onun askerden yeni geldiğini.
Çiçek desenli yorganın üzerine bıraktığı tarağı alıp saçlarını taradı. Her zamankinden farklı yana yatırdı bu sefer. Kendi kendine farklı gelince eskisi gibi yaptı.
"Ağabey!" diye bir bağırış duydu tahta kapının ardından. "Yiğit ağabey!"
Sonra mavi boyalı tahta kapı hızlı bir hareketle açıldı. Kendine has bir ses çıkardı duvara çarptığında.
Ne var der gibi baktı Yusuf'a başını iki yana sallayarak.
Genç oğlan elini saçından geçirip düzeltti önce. Sonra ağabeyinin özenli haline bir bakış attı.
"Senin mavi gömleğini giyeyim mi? diye sordu.Yiğit yine çiçek desenli yorganın üzerine gelişigüzel attığı parfümü aldı eline. Askerden dönerken çarşıya uğrayıp almıştı bunu. Her bir şey değişecekti artık. Güzel kokmak gerekirdi sevdiğine.
Bir bakış attı Yusuf'a.
"O sana gelmez ki oğlum."Ağabeyleri kadar uzun boylu olsa da Yiğit kadar yapılı değildi henüz. Yaşına bağlıyordu bunu. Birkaç yıla varmaz üç ağabeyi gibi yağız bir delikanlı olurdu o da.
"Deneyeyim mi bi'?" diyerek tahta işlemeli dolabın önüne geldi Yusuf.
Omuz silkti Yiğit. "Giy, dene o vakit."
Yusuf dolabın kapağını açıp yorgan yığınlarının olduğu bölmenin hemen altındaki askılıktan mavi gömleği alıp koşarak odasına geçti.
Açık kalan kapıdan Fatma uzattı başını. Pervaza yaslanıp tatlı tatlı baktı ağabeyine. Yiğit onu görünce kollarını açıp çağırdı sinesine. Allah biliyor ya birinden sonra en çok Fatma'sı tütmüştü burnunda.
Gözlerini kırpıştırarak gömleğini çekiştiren başını yana eğip de masum masum bir şeyler isteyen kardeşi yoktu yanında. Yazdığı mektuplar eline ulaşınca zor tutuyordu kendini çocuk gibi ağlamamak için.
Kedi gibi göğsüne yaslanıp kollarını beline saran kardeşinin başına bir öpücük kondurdu. "Niye hazırlanmadın sen?"
"Bir fistan giyeceğim ağabey. Hemen hazır olurum şimdi." dedi genç kız omuz silkip.
O geri çekilirken aralık olan kapıdan Fatih ağabeyini yengesinin ardından mutfağa girerken gördü Yiğit. Başını iki yana sallayıp tebessüm etti. Uslanmıyordu bu adam.
"Koku mu süründün ağabey?" dedi Fatma yanaşıp abisini koklayarak. Başını beğenmiş bir şekile aşağı yukarı sallayıp uzaklaştı. "Güzel kokuyorsun."
"Gelirken çarşıdan aldım." Yakasını düzeltti sonra. "Sahiden güzel mi?"
Fatma şüpheli bir bakış atsa da ses etmedi. Aşağı yukarı salladı başını. Tam abisini sırıtan suratı ile baş başa bırakıp çıkacaktı ki seslenişini duydu.
"Yusuf'la sana da aldımdı." Aynanın asılı olduğu yerin hemen altındaki dörtlü çekmeceden en üstü açtı. Siyah üzerinde sarı kalpler olan poşeti uzattı Fatma'ya. "Al. Verirsin onunkini de."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZILCA
Historical FictionHafiften yaklaştı Yiğit. Bununla birlikte aynı anda geri gitti Dilruba. Yere bıraktığı bidona takılsa da Yiğit'e kalmadan toparladı kendini, azıcık utandı al al oldu yanağı. Öksürdü, soracağı sorudan emin olmayarak şöyle bir etrafta gezdirdi gözler...