Maalesef yorumlar çok düşük, biraz daha satır arası yorum yaparsanız beni çok mutlu edersiniz.
Keyifli okumalar •Soğuk soğuk suratına değen yağmur sularını elinin tersiyle silip gözlerini kırpıştırdı. Havalar yavaş yavaş ısınmaya başlıyor güneş bir gün yüzünü gösterip öteki gün bulutların ardına saklanıyordu.
Gündüzleri kuşlar, böcekler vıcır vıcır şakısa da evlerin içi biraz serin oluyordu. Köylü yazın yapıp kışa koyduğu kermeyi odunu çıkarıp çıkarıp yakıyor, yazın geç gelmesinden havaların böyle sürmesinden endişe duyuyordu.
Bugün de öyle bir bulut kaplamıştı ki göğü insanın içini ürpertiyordu. Aslında böyle kapalı havaları severdi Dilruba, ama bugün ayrı bir kapalılıktı bu. İnsanın içine ürperti salan tuhaf bir gündü.
Normalde her köşede birinin gezdiği koca köyde şimdi it bile gezmiyordu.Bir de birkaç gündür Dilruba'nın üzerinde tuhaf bir korku vardı. Birileriyle birlikte olduğunda değil de bir başına kaldığında oluyordu daha çok. Sanki peşinde biri dolanıyormuş da sessiz sedasız onu izliyormuş gibi hissediyordu.
Yönünü dönüp baktığında kimseyi bulamasa da vardı bir şeyler işte. Ya biri peşini gözlüyordu ya da kafayı yemişti Dilruba.
Emmisine dememişti ama azıcık ucundan yengesine çıtlatmıştı. Ekrem'in hırslanıp da peşine düşmesinden korkuyordu. Yiğit'in korkusundan şimdiye dek yanına yanaşmamıştı, hatta bunca ay köyde bile değildi. Amma geçen hafta sağda solda artık döndüğünü bir hayli de değiştiğini duymuştu kadınlardan.
Aklı başına gelmiş, elini yüzünü düzeltmiş demişlerdi ama Dilruba hiç görmemişti. Görmek de istemiyordu ya... Yere batsındı yüzü.
Ardını dönüp baktı yine, yağmurun sesinden hiçbir ses duymasa da içi ürpermişti bir kere. Kimseyi göremeyince tahta kapıyı itip içeri attı kendini.
"Estağfurullah." dedi başını iki yana sallayarak. "Tırlattın iyice."
Elindeki demir tası iyice böğrüne yaklaştırıp tahta kapıya dayandı bir eliyle. Eski püskü yırtık bir botu vardı. Şükür suya batmadan gelmişti de ayağı ıslanmamıştı. Ama biraz çamur olmuştu altları.
Onu kenardaki taşa birkaç kez sürterek temizledi. Eteklerini toplayıp taşlardan seke seke vardı az bir yükselti olan balkona.
Ayakkabılarını çıkarıp attı içeri kendini. Yüzüne sıcak bir hava çarpsın çok isterdi ama soba bir odada yanınca diğer odalar soğuk oluyordu. Giriş hele, dışarıdan gelen soğuk havayı dolduruyordu eve. Kapıların altına koyulan süngerler de pek fayda etmiyordu soğuklarda.
Elini yer yer boyası sökülmüş kapıya vurdu birkaç kez. Eğilip ayakkabısını aldı duvarın kenarına dayadı şöyle bir.
"Kız! Ben geldim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZILCA
Historical FictionHafiften yaklaştı Yiğit. Bununla birlikte aynı anda geri gitti Dilruba. Yere bıraktığı bidona takılsa da Yiğit'e kalmadan toparladı kendini, azıcık utandı al al oldu yanağı. Öksürdü, soracağı sorudan emin olmayarak şöyle bir etrafta gezdirdi gözler...