Kapıya vurmayı kesti her kimse. Durdu bir süre, Hazal da kapının diğer yanında eli yüreğinde bekledi. Ve sonunda konuştu karşıdaki kişi.
"Hazal?" Boğazını temizledi, devam etti sonra. "Benim."
Kapının ardındaki tahta engeli çekti Hazal. Usulca açtı, başını biraz uzattı kapıdan. Titrek ve sorgu dolu sesiyle konuştu.
"Hayrolsun beyim?""Hayır hayır..."
Ne diyeceğini bilemedi Harun. Belki bir saat bile sürmeyen planları ile ayakları birden onun evinin yolunu tutmuştu. Pek enine boyuna düşündüğü söylenemezdi ama nedense en doğru olanı bu gibi gelmişti.
Başını ardına çevirip şöyle bir etrafa baktı. Gözleri Hazal'ın merakla bakan gözlerine değince derince bir soluk alıp verdi.
"Benimle evlen..."
"Ne!" Yeşil gözleri kocaman açıldı Hazal'ın. Kapının ardından biraz geri doğru çekildi. Kaşları çatıldı anında.
"Senin dilin ne söyler beyim?""Duydun işte. Zalimin birine gelin gidip hayatını mahvedeceğine benimle evlen. Baban için evlenmiyor muydun, ona da baban için katlanmayacak mıydın? Sana ne yapacağını bilmediğin bir adam yerine ben varım."
Duydukları beyninde yankılanıyor, ağzını açıp tek kelime edecek kuvveti kendinde bulamıyordu Hazal. Sanki Harun konuşurken o düşünme yetisini kaybetmişti.
"Beyim?" dedi çaresizce. Gözleri Harun'un kararlı yüzünde dolaştı. "Sen kendi hayatını mahvetmek mi istiyorsun? Tanımadığın biriyle evlenip ne yapacaksın bu yaşında?"
"Sen kendi hayatını mahvetmek mi istiyorsun Hazal? Tanımadığın baban yaşında biriyle evlenerek... Seni sadece çok çalıştırıp döverek eziyet edeceğini mi sanıyorsun? Bunlarla baş ederim diye mi düşünüyorsun?"
Durdu, yutkundu bakışlarını başka yere çevirerek. Sonra başını biraz eğdi ona doğru. "Yanılıyorsun. Evlilik öyle bir şey değil."
Bakışları titredi Hazal'ın. O Harun'dan daha derin yutkundu. Her bir şeyi düşünmüş her şeyi hesap etmişti ama gönlü bir tek onu düşünmeye razı gelmemişti. Yüzüne bakmaya iğrendiği adamla aynı yatağı paylaşma fikri bile midesini bulandırıyordu.
"Babam?" dedi fısıltı gibi bir sesle. "Babam ne olacak? O benim her şeyim."
"Başımın üstünde yeri var."
"Sen beyim... Sen korkmuyor musun? Tekrar bir yuva kurmaktan. Benim için-"
"Korkuyorum... Korkum senden yana değil, kendimden korkuyorum. Ben bunca zaman eş olmayı bilmeden yaşadım gittim. Seni de kendi karanlığıma çekmekten korkuyorum."
Hazal'ın yüzündeki karmakarışık ifadeden nasıl bir çıkmazda olduğu anlaşılıyordu. Harun'un söylediği her şey mantıklıydı ona göre. Ama Harun'un hayatı ne olacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZILCA
Historical FictionHafiften yaklaştı Yiğit. Bununla birlikte aynı anda geri gitti Dilruba. Yere bıraktığı bidona takılsa da Yiğit'e kalmadan toparladı kendini, azıcık utandı al al oldu yanağı. Öksürdü, soracağı sorudan emin olmayarak şöyle bir etrafta gezdirdi gözler...