Lütfen yorum yapın. Satır arası yorumlarınız beni çok motive ediyor. Ancak son bölümlerde çok az yorum geliyor ve bu beni çok üzüyor. Keyifli okumalar 🍁***
Çelik tasa koyduğu kömbelerin üzerini kendi diktiği çiçekli bezle kapata kapata arşınladı toprak yolu. Daha yeni yapmıştı, sıcakken Hazal'lara götürecek hem onu da tarlaya çağıracaktı. Dün günün çoğunda yanında olsa da sonradan babası için eve dönmek zorunda kalmış Yiğit ile ne konuştuklarını tam anlatamıştı.
Üzerinde çiçekli uzunca bir fistan başında da siyah bir yemeni vardı. Tarlaya gideceğinden ayağına eski lastiğini giymişti.
Bir özenesi vardı üstüne başına. Sanki her an her yerden Yiğit çıkacakmış gibi görüp de beğenmeyecekmiş gibi özeniyordu kendine.
Normalde olsa bu siyah çiçekli fistanı tövbe tarlada hiç etmezdi. Amma dün Yiğit o kadar kurcalamıştı tarlanın yerini, belki gelirdi neme lazım.
Gelsin de istiyordu içten içe. Kızlara dün anlatırken kendini ağırdan satmış olursa olur olmazsa nasip diye atıp tutmuştu ama olsun istiyordu.
Yiğit eşi olsun, yuvası olsun istiyordu. Bir aile, sobası tüten bir ev için yanıp tutuşuyordu gönlü. Saçı okşansın hiç olmazsa gözleri şefkatli bir gülümseme görsün istiyordu.
Köy yeriydi bura. Pek ehemmiyet verilmezdi evlilik işlerine. Evlenmek gelenek gibiydi çoğunun gözünde. Birbirlerine yakıştırılan iki genç evlenir birlikte geçinir giderdi.
Öyle büyük aşk hikayeleri de yoktu hiç. Dillere destan sevdalar, birbirine meftun çiftler yoktu. Çoğu kadın çeşme başında ne çektiğini anlatır dururdu.
Ama böyle olsun istemiyordu Dilruba. Dillere destan bir aşk hikayesi olmasa da birbirlerini sevsinler istiyordu. Kendi gözü eşinden başkasına kaymazdı onu biliyordu da kendi eşi de öyle olsun istiyordu. Kötüden sakınsın en azından ona bakınca yüzü gülsün istiyordu.
Öyle çok da bir isteği yoktu evleneceği adama dair. Yani ta küçükten Yiğit olsun istiyordu o adam. Ancak büyüklüğünde şöyle böyle olsun dememişti hiç. O nasıl olursa istediği kişi tipi de öyle olacaktı.
Kızlar konuşup anlatırken o dinlerdi yalnızca. Onlar boylu poslu birini isterken Yiğit'in söyledikleri gelirdi aklına. Ağaç kadar boyu olacağını düşünüp gülerdi. Onun büyük halinin nasıl olacağını hayal ederdi.
Şimdi gelmişti... Yıllarca düşlediği adam gelmiş iki gülüşüyle darmaduman etmişti gönlünü.
Boyu da ağaç kadar vardı sahiden. Öyle kocaman, genişçe omuzlu adı gibi Yiğit'ti.
Utandığından fazla inceleyemiyordu Dilruba ama dün onların kapıdan eğilerek geçtiğini çok net görmüştü. Camdan ardından bakmış geniş omuzlarını da izlemişti bol bol.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZILCA
Historical FictionHafiften yaklaştı Yiğit. Bununla birlikte aynı anda geri gitti Dilruba. Yere bıraktığı bidona takılsa da Yiğit'e kalmadan toparladı kendini, azıcık utandı al al oldu yanağı. Öksürdü, soracağı sorudan emin olmayarak şöyle bir etrafta gezdirdi gözler...