Koca bir tövbe çekti içinden. Başını iki yana sallayarak ellerini ceplerine koydu. Şimdi hepsini dövse anasından büyük bir azar yerdi. Daha geçen gün kendi köylerindeki çocuğu dövdü diye süpürgeyle dört dönmüştü evin avlusunda.
Yaşıtlarından uzun ve birazcık da kilolu olması onu diğerlerinden farklı kılmıyordu ki. O da çocuktu henüz, o da oynamak istiyordu.
Yönünü top oynayan çocuklardan çevirdi ağaç dibine gitmek için. Bir adım atmıştı ki karşıdan onlara doğru sinirle koştur koştur gelen kızı gördü.
Olduğu yerde kalakaldı. Ayağı tek bir adım dahi atmadı. Kıpkırmızı saçları vardı, hatta turuncu gibiydi biraz. Aleve benziyordu, upuzundu.
Daha önce görmemişti hiç böyle saç. Nasıl yapmıştı ki böyle? Boyamış mıydı, anadan doğma mıydı?
O savrula savrula kendine yaklaşan saçlara dalmış hemen önünde elleri belinde duran kızı fark etmemişti bile.
"Niye oynatmıyonuz oğlanı?!"
Önündeki küçük bedenden duyduğu cırlama ile kaşları çatıldı. Turuncu saçlarını geriye atmış ellerini beline koymuş yanındaki birkaç arkadaşı ile hesap soruyordu bir sürü çocuğa.
"Sizden daha kocaman diye yener diye korktunuz değil mi?"
Sanki karşısındaki oğlanları dövecekmiş gibi bir tavırla öne doğru atıldı.Yiğit hızla kolunu tuttu yüzünü dahi görmediği kızın. "Boşver." diye mırıldandı ne diyeceğini bilemeyerek.
Nasıl konuşulacağını dahi bilmiyordu bu kızla. Yani değişikti o... Şimdiden diğer insanlardan farklı bir yere koymuştu onu.
Özenle seçilmişti sanki, farklı bir yanı vardı onun. Ayrıcalığı vardı diğer insanlardan. Yoksa niye saçı böyle olsundu ki? Anası saçına kına yakınca bile saçlarının rengi böyle olmuyordu.
Karşısında patlak topu kolunun altına almış olan oğlana bakıp "Hıh!" diye bir nida ile başını Yiğit'ten yana çevirdi turuncu kız.
Ona döner dönmez feleği şaştı sanki. Yüzünde de minik minik noktalar vardı bunun. Gözleri de maviydi anasının gözleri gibi. Ama farklıydı bu. Daha cam gibiydi. Anasına hıyanet ediyor gibi hissetmese kızın gözlerini daha güzel bulacaktı.
Üzerindeki küçük şalvarın ucunu tutup ona doğru birkaç adım attı kız. Yiğit ondan uzun olduğu için başını kaldırdı biraz.
"Bizlen evcilik oynar mısın?"Mavi gözlerini kırptı usul usul, yüzüne gelen kıvrık saçlarını başını sallayarak geriye doğru iteledi. Öyle Yiğit'in cevabını beklerken kaşları çatıldı hafiften.
Önce ne diyeceğini şaşmıştı Yiğit. Gerçek mi değil mi diye ölçüp biçiyordu esasen. Elini kaldırıp toz tanesi dağılmış gibi görünen yüzüne bir dokunmak geliyordu içinden. Bir de saçlarını inceleyesi gelmişti, sahici miydi bir şeyle mi boyanmıştı yoksa?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZILCA
Historical FictionHafiften yaklaştı Yiğit. Bununla birlikte aynı anda geri gitti Dilruba. Yere bıraktığı bidona takılsa da Yiğit'e kalmadan toparladı kendini, azıcık utandı al al oldu yanağı. Öksürdü, soracağı sorudan emin olmayarak şöyle bir etrafta gezdirdi gözler...