Günün ikinci bölümü çiçekler diğerini atlamayalım.
*Korhan'ın Ağzından*
"Dikkat etsene mal herif, bileğim şiş bileğim" diyerek kendimi daha fazla yükledim tutunduğun omza doğru.
"Lan domuz gibi herifsin, ezildim yemin ediyorum"
"Sus lan! Bu senin cezan, beni ziyarete gelseydin başına bunlar gelmezdi" dediğimde yüzüme boşta olan eliyle hafifçe bir tokat atmıştı.
"He he" diyerek beni geçiştirip bir haftadır hayalini kurduğum lokantanın önüne getirdi. Buranın yemeklerini ve insanlarını o kadar çok seviyordum ki utanmasam ev diye buraya yerleşecektim.
Kapıdan girdiğimizde çalan çan sesiyle her zamanki gibi irkilmiştim.
Kapının kapanmasının ardından "Hoşgeldiniz!" Diyerek bize yanaşan Orhan abiye gülümseyerek sarıldım. Kaslı kolları arasında ezilirken özlediğim adama sıkı sıkı sarılmayı ihmal etmiyordum tabiki.
"Ne oldu koçum topallıyorsun?" Dedikten sonra omuzlarımdan tutup geriye çekerek baktı yüzüme. Onun bu ilgili tavırları her zaman hoşuma giderdi, bu nedenle hemen naz yapmaya başlamıştım.
"Abi bir düşmüşüm, çok kötüydü, ağla ağla helak oldum görmeliydin beni" dediğimde yüzü düşmüş olsa da hemen toparlayıp belimden tutarak her zaman oturduğumuz masaya geçirdi beni.
"Dikkat etsene yavrum ya" diyip saçımı okşadığında eline kafamı yaslayıp ona yardımcı olmuştum.
"Oldu bir kere, onu boşver de abi bir arkadaş paça iyi gelir dedi, bize güzelinden iki tane getirsen" dediğimde gözlerindeki o parıltıyı kaçırmamıştım.
Ne zaman yemek için gelsek bizimle özenle ilgilenir, her isteğinize koşardı. Hatta işleri yoğun olmazsa gelir bizimle birlikte çay bile içerdi. Abi gibi bir abiydi bizim için.
"Tamamdır Korhan" diyerek geçerken Tevfik'e de laf atıp ensesine hafifçe geçirmişti.
"Abi Korhan'ı sev okşa, bize gelince tokat at, kalbimi kırıyorsun ama"
"Sen de onun kadar güzel olsaydın seni de severdik aslanım" dediğinde yanaklarım hemen kızarma moduna geçmişti bile.
"Aha utandı bizimki" diyerek karşıma geçen bedenin kafasına da ben geçirmiştim bir tane.
"Ne diyorsun lan adamın yanında!?" Diye fısıltıyla kızdığımda elini saçına atıp yüzünü buruşturmuştu.
"Kocan olacak adamdan mı utanıyorsun sen?"
Söylediği cümleyle daha da kızarırken bizi bekletmeden yanımıza gelen Orhan abiye utangaçca bakıp gülümsedim.
Şu ana kadar ona hiç o gözle bakmasam da bu muhabbetten sonra gerçekten kendine çekmişti beni. Aşırı yakışıklı olmasa bile davranışları bile yeterliydi ondan etkilenmem için.
Önüme konulan tabakla düşüncelerimden sıyrılıp dudaklarımı yalayarak bakındım güzelim çorbaya.
"Abi yine döktürmüşsün" dediğimde elini yine saçıma atıp okşamıştı.
"Ye de bak hele. Ben yaparım da kötü olur mu hiç?" Dediğinde üçümüz de kahkaha atmıştık.
"Haklısın abi, ben daha fazla dayanamıyorum kusura bakma" dedikten hemen sonra kafasını gömmüştü bile Tevfik. Yaptığına ayıplar gibi baktıktan sonra, kafamı Orhan abiye çevirip parlak siyah gözlerine diktim gözlerimi ve az önceki düşündüğüm şeylerin utancıyla kızararak, ağzımın içinde minik bir teşekkür mırıldandım.
"Hadi ye de hemen iyileş maviş" dedikten sonra kafamı sallamış ve aynı Tevfik gibi gömülmüştüm muhteşem çorbaya.
Bu adamın elinden zehir olsa yenirdi be.
Maşallah maşallah.
Çorbayı içtikten sonra oturmuş çaylarımızı içerken, göz ucuyla Orhan abiyi izliyordum.
Geniş omuzları, kaslı sırtı ve kısa kesilmiş saçlarıyla arkadan çok yakışıklı duruyordu.
Önden de yakışıklıydı tabiki.
"Sence de yakışıklı değil mi?" Diye sorduğumda karşımdaki şerefsiz gözlerini devirmişti bana.
"Değil abicim" dediğinde suratımı asarak ona dönmüştüm. "Neresi değil be baksana endamına" pıskırarak güldükten sonra cevapladı beni.
"Olum adamın eli kolu mutfak kazalarından yara izi, ayrıca kıllı, ayrıca fazla iri bir bedeni var, ha ama yüzü yakışıklı bak, kısa saçı ve kirli sakalı tam oturuyor kendine" dediğinde kafasına çakmıştım bir tane.
"Ne var yaraları varsa çok karizmatik gösteriyor onu, hem kıllı olması da çok erkeksi bence" diye hülyalı hülyalı adamı izlediğimde bu sefer de o vurmuştu kafama.
"Kalk gidiyoruz sen şaştın iyice" dediğinde yüzümü asıp bakmıştım ona.
"Birazcık daha"
İşaret ve baş parmağımı birbirine yaklaştırarak kurduğum cümleye kaşlarını çatmış ve kafasını hayır anlamında sallamıştı.
"İtiraz yok gidiyoruz"
"Ama ama"
"Susar mısın Korhan haydi kalk" dediğinde bir anda ayağımın sakat olduğunu unutup pat diye kalkmış ve acıyla inleyerek geri sandalyeye oturmuştum.
"Dikkatli olsana yavrum" diyerek ne ara geldiğini bilmediğim adam kolumdan tutup kaldırmıştı beni.
"İyi misin? Hastaneye gidelim mi? Ya da arkada krem olacaktı sürelim istersen" diye hızlı hızlı konuştuğunda Tevfik ve ben şaşkın şaşkın endişeli adamı izliyorduk.
"Abi iyiyim merak etme"
"Yok yok değilsin. Biraz daha bekleyin ben arabamla bırakırım sizi"
Tevfik hemen araya girmiş ve benim saadetimi bozmuştu. Şerefsiz.
"Yok abi gerek yok gideriz biz, ben varım hem yanında" dediğinde kızgın gözlerimle bakmıştım ona.
"Aslında acıyor ya, beklesek mi?"
Söylediğimle yüzü iyice kasılmış olan adam hemen elini belime atıp tüm ağırlığımı ona vermemi sağlamıştı.
"Faruk, sen kapatırsın iş bitince" diyerek iş arkadaşına seslenmiş ve bizi arabaya yerleştirmişti.
Sessiz geçen yolculukta Tevfik'i indirdikten sonra yüzümü aşağı indirip ellerimle oynamaya başlamıştım.
"Annen evde mi?" Dediğinde şokla açılmış gözlerimi dikmiştim araba süren bedene.
"Neden ki?"
Aklımdan binbir türlü artı on sekiz senaryo geçerken yarım ağız gülümseyerek bana bakmış, sonra da hemen yola dönmüştü.
"Sana bakacak biri olmadan evde yalnız durma diye dedim" diyince tüm senaryolarım cup diye suya düşmüştü.
Yüzümü asarak "Evde" dediğimde kulağıma erkeksi kıkırtısı dolmuştu.
"Geldik" diyerek arabanın kapısını açıp bir anda bacaklarımın altından tutarak kucakladı beni.
"A-abi, ne y-yapıyorsun?"
Kollarımı refleksle boynuna dolayarak sordum kekeleye kekeleye.
"Yürümen hiç sağlıklı değil, zaten ikinci katta oturuyorsun çıkarayım hemen" adımlarını durdurup aşırı yakın olan yüzüme baktı ve konuşmaya devam etti "Bir daha da ayağın düzelene kadar çıkma evden, bir ihtiyacın olursa bana yaz hallederim ben" dediğinde yutkunarak siyah gözlerine bakıp onayladım onu.
Bu halime memnunca sırıtıp beni anneme teslim ettikten sonra ısrarlarımıza rağmen çıkmıştı evden.
Bense arkasından gün içinde olanları düşüne düşüne çığlık atıyordum.