Elimdeki küçük çantayı kenara koyarak uzun uzun bakındığım kapıya elimi uzatıp yavaş bir şekilde tıklattım.
Kendimi o kadar çekingen hissediyordum ki buraya gelmem bile bir mucize gibi gelmişti bana.
Kapıya dalmış bir şekilde bakarken açılmasıyla yerimde zıplayıp bir adım geriledim ve damağımı baş parmağımla kaldırarak karşımda bana şaşkınlıkla bakan bedene döndüm.
"İyi misin? Korkuttum mu seni?" Diyerek hemen bir adım atıp eşiğe basarak yüzümü avuçlarının arasına alan bedenle birlikte kalbim maraton koşar gibi hızla atmaya başlamıştı.
"Yok, yok iyiyim ben" dedikten sonra yüzümü tutan ellerin bileklerine tutunup derin bir nefes çektim içime doğru.
Bu adamla her yakın olduğum anda bu şekilde atacaksa kalbim, acilen tedavi olmam gerekiyordu.
"Hadi gel içeri geçelim o zaman" diyerek yanımdaki yere attığım çantayı alıp elimden tutarak beni evinden içeriye geçirdi.
Evine daha önce hiç gelmediğim için büyük bir merakla küçük ama sıcak olan yuvada gözlerimi gezdirdim.
Orhan abinin evi bizim evimizin aksine biraz daha küçük olsa da fazla belli bir fark olduğu söylenemezdi.
Kapıdan girdiğimiz anda bizi karşılayan salonda açık kahverengi tonlarında kanepeler varken, küçük de bir televizyon monte edilmişti duvara.
Hemen sağ tarafımızda ise fazla geniş olmasa da bize göre geniş olan mutfağı ve ilerde de bir odası, ayrıca tahmin ettiğim üzere bir de banyosu vardı. Fazladan odası olmadığı için kanepede yatacağımı anlayınca yüzümde bir gülümseme olmuştu.
Of keşke birlikte yatabilseydik, hem ne güzel kaslı kollarıyla sarar uyuturdu beni tatlı tatlı.
Dalmış bir şekilde şaşkın şaşkın evi izlerken karşımdaki adamın önümde durmasıyla kendime gelip gülümseyerek güzel yüzüne baktım.
"Beğendin mi evi?" Diye sorduğunda anında kafamı sallayarak onaylamıştım onu.
"Çok tatlı bir evin var" diyerek nereden bulduğunu bilmediğim cesaretle bir adım daha yaklaşıp yüzlerimizin yakınlaşmasını sağladım. Utanmasam saldıracaktım o dolgun ve çatlak dudaklara.
Son kez dolgun dudaklara bakıp yutkunduktan sonra geriye doğru çekilerek kendime gelip tekrar utangaç halime büründüm ve ellerimi izlemeye başladım.
"Beğenmene sevindim gülüm, gel hadi yemek yaptım, yiyelim hemen" diyerek yine bileğimden tutup beni önce banyoya yöneltmişti.
"Sen elini yüzünü yıka ben hemen sofrayı kuracağım" dedikten sonra cevabımı bile beklemeden odadan çıkıp beni tek başıma modern döşemelerin olduğu banyoda bırakmıştı.
Soğuk suyu yüzüme çarparak kendimi sakinleştirdikten sonra mutfağa doğru yönelip kendimi cesaretlendirmeye başlamıştım.
Bu yemek güzel geçecekti ulan!
~~~~~~~~~~~~
Evet geçmişti, beklediğim aksine sakin ve düzgün bir yemek yemiştik.
"Sen benim odamda yatarsın, ben de kanepede yatacağım" diyerek elindeki yastık ve pikelerle salona giren adama şaşkınca baktım.
Kaşlarımı çatarak dediklerini anlamlandırdıktan sonra kafamı iki yana sallayarak onu reddedip elindekileri almak amacıyla yanına adımladım ve onun gibi kucakladım yastığı.
Şimdi ikimiz de birbirimize son derece yakın duruyorduk.
"Daha neler ben kanepede yatarım tabiki" diyerek hafifçe yastıkları kendime çekmeye yeltendiğimde aynı şekilde o da kendine doğru çekmişti.
Bedeni benim iki katım olduğundan dolayı biraz sarsılarak ona daha fazla yakınlaşıp nefeslerimizin birbirine karışmasına neden olmuştu.
"Israr etme yavrum, yat hadi rahat rahat yatakta" diyerek son kez yastıkları çekip bedenimden ayırarak yandaki tekli koltuğa yerleştirdi.
"Ama Orhan!" Diye inleyerek konuştuğumda zamansız çıkan ses tonum dolayısıyla ikimiz de bir an duraksamak zorunda kalmıştık.
Bu saçma durumu toparlamak amacıyla anında öksürdükten sonra bir adım gerileyip konuşmaya başladım.
"Yani ben misafirim, olur mu hiç senin yatağında yatmak?" Diyerek itiraz ettikten sonra yatağı açmasına yardım edip çarşafı tek hamlede kanepeye serdim.
"Yavrum sen misafir misin? Geç yat işte yatakta" dediğinde kaşlarımı çatarak ona doğru dönüp kollarımı birleştirdim göğsümde sinirle.
"O zaman birlikte yatalım"
Söylediğimi algıladığım an kocaman bir yumruyu boğazımdan aşağılara doğru göndermiştim sanki.
"Efendim?" Diyerek şaşkınca bana baktığında bir yola girdik dönemeyiz bir daha diyerek gözlerimi kapatıp konuşmaya devam ettim.
"Dediğim gibi birlikte yatalım o zaman, hem sen yatağında yatmış olursun hem de ben senin istediğin gibi rahat yatmış olurum"
Sonraları doğru kısılan sesimle konuştuktan sonra tek gözümü yavaşça aralayarak tepkisine bakmak istediğimde hala şaşkın bakışlarla beni izlediğini görmüştüm.
En sonunda, yani onun bir hamle yapmayacağını anladığım zaman kolundan tutarak kendime çekip odasına doğru adımladım.
"Hadi ikimize de bir pijama çıkar da uyuyalım, hiçbir şey yapmamama rağmen aşırı derecede yorgun hissediyorum kendimi" diyerek yatağa oturduğumda şaşkın bakışlarını çekip yavaş bir biçimde dolabına yöneldi ve bana uygun olacak küçük iki tane pijama çıkardı.
"Bunlar liseden kalma ama temizler fazla kullanmamıştım" dediğinde dudağımı bükmeden duramamıştım.
"Yirmi iki yaşına gireceğim ama hala insanların liseden kalma pijamalarına sığabiliyorum" dediğimde duyduğum kıkırtı gülümsememe neden olmuştu.
Şaşkınlığından sıyrılıp kendine gelmiş olması, özellikle de bana ters bir tepki vermemiş olması beni ciddi anlamda rahatlatmıştı.
"Daha ne kadar tatlı olabilirsin ki?" Diye ağzının içinden mırıldandığında söylediği kelimeler nefesimin boğazımda kalmasına neden olmuştu.
"Sen giyin beş dakikaya geliyorum" diyerek kendi pijamalarını da aldıktan sonra hızla üzerimi giyinip yatağı da açarak gelmesini beklemiştim.
Dediği gibi oyalanarak beş dakikayı bitirmiş ve kapıyı tıklatarak içeriye doğru adımlamıştı.
"Işığı kapatıyorum" dediğinde onu onaylayarak yatağa girip yanıma gelmesini beklemiştim.
Sert adımlarının bıraktığı sesle birlikte yanıma geldikten sonra put gibi yatmıştı.
Onun bu haline içten içe gülüp son bir cesaretle kendimi yanına doğru kaydırdım ve kolumu karnından dolayarak başımı omzuna koydum.
Bir müddet boyunca tepki vermesini ya da beni itip evden kovmasını beklesem de hiçbiri olayınca sevinip yerimde yerleştim ve mırıldanma biçiminde konuştum.
"İyi geceler"
"İyi geceler güzelim"
Çiçeklerim benim aklıma bence çok hoş olan bir kurgu geldi hemen anlatıyorum sjcjsjc.
Şimdi bizim bir seyyar nohut pilavcımız var, bir de iki senedir mezuna kalmış zengin bir bebemiz. Dershaneden çıkarken karşılaşan iki kişi olacak bunlar ve kurgu buradan ilerleyecek inşallah shdjs.
Sizce nasıl? Ya da böyle bir kurgu gördünüz mü daha önce?
Yaz derseniz hemen başlayacağım umarım kesmeden devam ederim, başlarsam ama çok hoşuma gitti nedensizce. Yorumlarınızı bekliyorum ona göre başlayacağım çünkü.
Neyse çok konuştum yine ben, umarım sevmişsinizdir bölümü, hatalarım varsa affola, öptüm kocaman.