"Güzelim uyan"
Annemin sesine benzemeyen kalın sesle şişmiş olan gözlerimi aralayıp bulanık gözüken silüete diktim bakışlarımı.
"Yavrum hadi kaç saattir açsın kalk sana yemeğini yedireyim" diyen adama kaşlarımı çatarak bakıp yumruk yaptığım ellerimi gözüme atarak bulanıklığın geçmesi adına ovaladım.
Yeterince ovaladıktan sonra karşımda gördüğüm bedenle anında yerimde doğrulmuştum.
"Orhan!?"
Bana yüzündeki buruk gülümsemeyle baktığında kendimi fazlasıyla şaşırmış hissediyordum. Biraz da kırgın.
"Güzelim, günaydın" diyerek elini sırtıma atıp dikkatlice beni yatak başlığına yasladı. Bu sırada yüzünü incelerken onun da en az benim kadar kötü olduğunu fark etmiştim.
"İyi misin?"
Merakla sorduğum sırada çekmecenin üzerine koyduğu tepsiyi kucağına yerleştirmekle meşguldü.
"İyiyim yavrum da sen kötüsün" diye hüzünlü bir ses tonuyla konuştuğunda göğsüme kocaman bir kaya oturmuştu sanki.
"Neden gittin?"
Korkarak sorduktan sonra yüzümü yüzünden çekip ellerime çevirdim. Parmaklarımla oynarken derin bir şekilde iç çektiğini duymamla yaşlar tekrar göz çukurlarıma hücum etmeye başlamıştı.
"Yavrum bana bak" diyerek tepsiyi geri çekmecenin üzerine koyup kocaman ellerini yüzüme yerleştirmişti.
Gözlerimden yaşlar damlamaya başladığında baş parmaklarını hemen gözlerimin altına atıp nazikçe okşadı ve alnımdaki yarayı sanki kırılacak bir şeymişim gibi öptü.
"Bebeğim özür dilerim" dedikten sonra gözleri nemlendiğinde hemen elimi sakallı yüzüne atıp okşadım ağlamaması için.
"Sen uyanmadan önce telefon çaldı, ablam bayılmış" duraksadı ve derin bir iç çektikten sonra devam etti. "Yeğenim aradı. Küçücük çocuk ne yapacağını bilememiş ki, babası da yurtdışında aklına ilk ben gelmişim" dediğinde ne kadar korkmuş olduğunu iliklerime kadar hissetmiştim.
"Yemin ederim seni öyle bırakmak istemedim ama çok korktum Korhan, aniden kalkınca sana not bırakmayı unutmuşum" yavaşça yaklaşıp göz kapaklarımı öptü ve sıkı sıkı sardı bedenimi.
"Yol boyunca da yeğenimi oyaladım telefonda, komşular hastaneye götürmüşler, çocuk hastanede ne yapacağını bilemeyince mecbur onunla konuştum, mesajlarını o yüzden görememişim" dedikten sonra omuzlarımdan tutup beni sert göğsünden ayırdı.
"Özür dilerim haber vermeliyim gerçekten, aptallık ettim" diyerek yanaklarımı ve göz kapaklarımı öptüğünde kocaman bir rahatlama çökmüştü içime.
"Ablan nasıl?" Diye çatlak sesimle konuştuğum anda beni kucağına alıp yerlerimizi değiştirmişti. Şimdi o yatak başlığına dayanıyor, bense duvara sırtımı vermiş bir biçimde kucağında oturuyordum.
Eğer normal bir zamanda olsak heyecandan bayılıp kalırdım muhtemelen.
"Yol yorgunluğu, evin temizliği derken bayılıp kalmış. Ciddi bir şeyi yok yani, hepimizi ayağa kaldırdı manyak kadın" diyerek kafasını sabır diler gibi sağa sola çevirince dayanamayıp gülmüştüm.
"Anladım" dedikten sonra kafamı omzuna koyarak odağımı tekrar ellerime çevirdim.
"Sana bir şey oldu diye çok korktum"
Burnumu çekerek söylediğim şeyle birlikte derin bir nefes aldığını anlamıştım titreyen göğsünden.
"Bir daha asla sana haber vermeden bir yere çıkmam güzelim benim" dedikten sonra dizimi okşayınca hissettiğim acıyla inlemiştim.
"Ne oldu yavrum yanlış bir şey mi yaptım?" Diye telaşla doğrulduğunda hemen ellerimi iki yana hayır anlamında sallamıştım.
"Yok, dizim biraz acıyor ondan oldu" dediğimde kaşlarını çattı ve pijamamı sıyırarak morarmış olan dizlerime bakıp hemen yüzüme döndü tekrar.
"Alnında morarmış kuzum ne oldu sana böyle?" Diyerek kucağında hoplatıp beni kendine daha çok yapıştırdı.
"Düştüm"
Ayrıntıya girmeden verdiğim cevap yeterli gelmemiş olacak ki çenemden tutup gözlerinin içine bakmamı sağladı.
"Nasıl düştün?"
"Üzermi giyinirken pijamaya takıldım"
"Alnında düşünce oldu o zaman?"
"Yatağa çarptı"
Kafasını sallayarak her dediğimi onayladıktan sonra dizlerime eğilip, ikisinin de mor olan kısımlarını nazikçe öperek yüzüme baktı.
"Hep benim yüzümden oldu yanında olsaydım böyle olmazdı" dedikten sonra beni tekrar sıkıca sararak şakağımı öpmüştü.
Cevap vermeme hakkımı kullanmıştım çünkü ne dersem diyeyim kendini kötü hissetmeye devam edecekti, bunu çok iyi biliyordum bu yüzden sakince beni öpmesine izin verip, sıcak dudakların beni sarmasını memnuniyetle karşıladım.
"Hadi gel yemeğini yedirelim sana, sonra da bize gidiyoruz, annenden izni kopardım ve bir daha da seni yalnız bırakmayacağım"
Söyledikleri utangaç bir şekilde gülümsememe neden olduğunda kafamı sallayıp bana yemek yedirmesini beklemiştim.
İçimdeki kırgınlık azıcık da olsa sürerken fazla yüklenmek istemiyordum kucağında olduğum adama. Zaten ablasının korkusunu yaşamış, yeğeni ile uğraşmış, bir de üstüne benim hastalığımı çekmişti. Onun üzerine giderek daha fazla kırmak istemiyordum.
"Yani gelmek istersen tekrar, söz bak bırakmam seni yalnız, dibinden ayrılmayacağım" dediğinde bu çocuksu haline dayanamayarak yanağını öpüp hemen başımı kucağıma çektim.
"İstemez miyim hiç sana gelmek?"
Of bugün çok çalışkanım, geç olmadan Tesadüf'e de bölüm atarım muhtemelen sjdjsjd.
Orhan'a kızdınız ama benim yavrum masumdu ühü ühü. Bence affedersiniz Orhan bebişimi çünkü o çok tatlı ve herkese yetişmeye çalışan bir kahraman snxjsjd. Tamam abarttım neyse.
Umarım hoşunuza gitmiştir bölüm çiçeklerim, hatalarım varsa affedin beni, şimdi kaçıyor ve öpüyorum sizi kocaman kocaman.