Uyandığımda boynumun ağrısıyla kaşlarımı çattım. Ne kadar duygusal (!) Hyunjin Ne bir yastık vermişti ne de üstümü örtmüştü..
İşte gerçek arkadaşlık!
Saati kontrol ettim yattığım yerden 8'e geliyor-bir dakika SAAT 8'E GELİYOR. Hyunjinin odasına koştum
"kalk Hyunjin Geç kaldık" bekledim.. Bu oda işini tutturamıyorum sanırım, Odada değildi. Her an evde geziniyor mu? Kaşlarımı çattığım sırada omzumda hissettiğim el ile çığlık attım. Arkamı döndüğümde Hyunjin bana iğrenir gibi bakıyordu
"Kulağımı siktin lix. Ne bağırıyorsun?"
"sana da günaydın. Ve üstümü örttüğün için çok teşekkür ederim! (?!)"
Gülümseyip gözlerini devirdi. Bu hiç sevecen bir gülüş değildi..
"18 yaşında kocaman adamsın, üstünü örtmezsen üşüyeceğini biliyorsun. Örtülerin de yerini bildiğine göre.. Duyar kasma da hadi gidelim"
"kahvaltı?"
"yolda ısmarlarım"
Güldüm o yanımdan geçip giderken
"ah şu zenginlik"
Çantasını hazırlarken cevap verdi
"ah şu fakirlik.. İnsanı ne aptallaştırıyor.."
Gözlerimi devirip bende çantamı aldım.
Dikkatli bakıldığında çantalarımız bile kişiliklerimizin ne kadar farklı olduğunu gözler önüne seriyordu. Ben genelde toz renkler kullanırken Hyunjin Simsiyah, en kötü ihtimalle Gri kullanırdı
Kıyafetleri koyu tonlar ya da sade bir beyaz tişört oluyordu.
Benim gibi giyinmiyordu..
Arabasının anahtarını aldığında şaşırdım
"araba kullanabilecek misin ki?"
"hayır oynamak için aldım anahtarı"
"ciddi mis-"
"felix açlık başına vuruyor olmalı, düne göre iyiyim ve korkma seni öldürmez ufak bir kaza"
"ha kaza yapacağız yani?"
Ayakkabılarını giyip önümden geçti. Güzel kokan apartmanın asansörüne koştum. Hadi Ama kapıyı bari tutabilirdi, bazen gerçekten insanlara nasıl davranmasını bilmeyen biri olduğunu düşünüyorum. Çantamı diğer omuzuma alıp telefonumu cebime attım. Yarın okul yok..
Yarın Changbini göremeyeceğim.. Umurumda mı pek de bilmiyorum. Sonuçta o toparladı ama ona göre daha sıska kalan Hyunjin hala biraz topallıyor ve yansıtmak istemese de dişlerini acıyla sıktığını görebiliyorum.
Arabanın arka koltuğuna çantamı atıp öne oturdum. Hyunjin bana bir süre baktı, böyle kararsız bakışları beni gerçekten üzüyor
"Sana, tarif etsem.. Arabayı kullanabilir misin Lix?"
Gerçekten bir hastaneye gitmemiz gerekiyor. İyyim demesine rağmen arabayı kullanamayacak durumda. Böyle olacağını biliyordun Hyunjin.. O zaman neden yaptın bunu..
Daha önce birkaç kez kullanmıştım arabayı. Hyunjin sarhoşken.. Ve yine onu ben kurtarmıştım.
"ceza yersek?"
" ben öderim "
Lütfen dememişti ama resmen yalvarır ya da kabul etmem için dua eder gibi bakıyordu. Arabadan inip diğer tarafa geçtim
"inmene yardım edeyim mi?"
"abartma"
Yine dişlerini sıktığında kolunu tuttum destek için. Sertçe çekti ve bana öfkeyle baktı. Sadece kolunu tuttum!
Bileğimi sıkıca kavrayıp kolundan çekti ve ayağa kalktı.
Bu çocuk yanlız başına acı çekmeyi ne kadar çok seviyor.. Ne zaman yanında olmak istesem hep öfkeli bakışlarıyla karşılaşıyorum. Tamam bugüne kadar yanlız olabilir ama şimdi değil işte, ben varım?
Sürücü koltuğuna oturup derin bir nefes verdim. Okulla ev baya uzun bir mesafe.
"önce emniyet kemerini tak." hadi Felix bunu daha önce de yaptın.. Tek fark o zaman üzerimde Hyunjinin eleştiren gözleri yoktu.
Tane tane yapmam gerekenleri anlattı
" düğmeye basarken ayağını frenden yavaş-FELİX YAVAŞÇA DEDİM"
"TAMAM BAĞIRMA HYUNJİN!"
Yavaşça ayağımı çektiğimde araba hareket etmeye başladı. Ne kadar tuhaf (!)
"yapamayacağım. yapamayacağım, yapamayacağım!"
"aynalarını arkanı görebileceğin şekilde ayarla"
"sonra"
"gazı arttır"
Yapacağıma o kadar emin ki dinlemiyor bile. Teslim olup arabayı yavaşça kullanmaya başladım. Ellerim öyle titriyordu ki, o gece trafik yoktu.. O gece Hyunjin uyanık değildi.. O gece daha kolaydı herşey.
"şerit değiştir arkanda kimse yok"
"nasıl yapacağımı bilmiyorum!"
"arabayı nasıl yana kaydıracağını bilmiyor musun!"
" BAĞIRMA HYUNJİN!" sıkıca tuttuğum hatta neredeyse elimde kalacak direksiyonu hafifçe sola çevirdim, tam şeritten çıkacakken Hyunjinin ani bir hareketle Direksiyonu tutup eski yerine çevirmesiyle sarsıldık ve beyaz bir kamyon yanımızdan geçip gitti, korkudan nefes aldığımı bile hissetmiyordum ve gözlerim dolmuştu
"ölecektik.."
Nefesini toparlayıp karnını ve belini tuttu
"bir dahakine!" deyip sesini alçalttı
"Dönüş yapacakken arkanda ve önünde biri olup olmadığını, iyice kontrol et"
Dikiz aynasından göz göze geldik, sabırını zorluyor gibiydim. İkimizde derin bir nefes verdik, o kamyona çarpacaktım.. Ve Hyunjin bunun için beni öldürecek
"dönüş var Felix" toparlandım.
Daha şerit değiştiremeyen ben nasıl dönecektim ki? Yutkundum sertçe
Hyunjin ellerini yeniden direksiyona koydu. Bu dengemi daha çok sarsıyordu
"ellerini çek gerizekalı, ölmek istemiyorum"
"O zaman kontrol edemezsin!"
"senden daha iyi ed-"
Tekerlek sesleri.. Benim bağırıp ellerimi yüzüme kapatmam.. Hyunjinin küfürü.. 5 saniye sonra Tepeme çıkacak olan Hyunjin geri çekildi
"O zomon kontrol odomozson, CheH "
Ellerimi direksiyona tutuşturdu. Gerçekten dönmüştü.. Düşündüğümden daha profesyonel bir sürücü olduğunu bu şekilde kanıtlamış oldu.
Her neyse
Bir an önce okula varmak ve bir daha asla bu arabaya binmek istemiyorum..
"yaklaştık.. Şurada dur sana birşeyler alayım"
"istemez, istemez! Yeter ki gidelim"
"Sen bilirsin sonra bana mızmızlama"
Kırmızı ışığı görmeme derin bir nefes aldım. Durmayı biliyorum en azından. Ayağımı yavaşça gazdan çekip aynı titizlikle frene bastım. Gülümsedim durunca
"hah.. Gördün mü?"
"götünden ter akıyor Felix neyin kafasındasın?"
"biraz yardım edebilirsin"
Yüzüme boş boş bakıp yapmacık gülümsedi, sesini helyum çekmiş gibi inceltti ve bu çok komikti
"aferin sana Feliix, kahramanımızsııın"
Güldüm gözlerimi devirip
"hadi ama.."
Yeşil ışıkla gaza bastığımda telefonumun çalmasıyla araba benim yüzümden sallandı bir süre. Hyunjin sinirle aldı telefonumu
"HANGİ PİÇ ARIYOR"
yazan ismi okuduğunda dikiz aynasından gülümsediğini gördüğüme yemin edebilirim, hemde bu öyle yok sayılacak bir gülümseme değildi, utanmasa 32 diş sırıtacaktı Hyunjin
"İNNİEM BEBİŞİM ARIYOR. AÇIYORUM, KONUŞ"
"açma Hyunjin, araba kullanırk-"
Birden ses tonu değişti
"Açıyorum. Ve konuşuyorsun."
Hoparlörü açmış olmalı ki 3 saniye sonra Jeongin'in sesini duydum
"hyung? Bugün okula gelmeyecek misin?"
"Geliyorum Jeonginie yoldayım."
"hiç böyle geç kalmazdın.."
"bir aksilik oldu.. Sen iyi misin?"
"…"
Hyunjin kaşlarını çatıp fısıldadı
"sor çabuk neyi var"
"neyin var Jeongin.. Söyle" titrek bir ses duyuldu telefonumdan
"geldiğinde konuşalım tamam mı?"
"tamam abiciğim.. Bekle"
Hyunjin telefonumu sertçe koydu
"Sence ne oldu Felix? Birşey canını mı sıktı söyle gidip o şeyi yok edeyim"
"sakin ol.. Bilmiyorum.. Ben gidip konuşurum ve sana haber veririm"
" Biri ona birşey mi yaptı.. Kim.."
"Hyunjin"
Arabayı durdurdum ve göz göze geldik. Şu an daha çok savunmasız bakıyordu, evet.. Hyunjin korkuyordu ve buna sadece Jeongin neden olabilirdi. Olmuştu da..
Anahtarı çevirdim
" Jeongin iyi. Merak etme"
"gidelim hadi"
Hyunjin koşarak okula giderken arka koltuktan çantalarımızı alıp arabayı kilitledim. Bunca para dökülmüş Citroën umurunda bile değildi..
Sanki acilde Sevgilisi yatıyormuş gibi girdi okula. Arkasından koştum bende
"Hyunjin! Dursana"
Sınıfa girdik, onca katı nasıl çıkmıştık bilmiyorum ama dizlerim kopuyordu, nefes nefese sıraya oturdum. kollarımı çekiştiriyordu
"hissediyorum, birşey olmuş. Git bak ne olur"
Çantamdan suyumu çıkartıp elime tutuşturdu
"Şu an beni ciddiye almıyorsun ama bu yaralı halimle bile seni mahvedebilirim Felix."
Kaşlarımı çattım
"biliyorum."
Ayağa kalkıp gitmeye karar verdiğimde sınıfta birkaç kişi Hyunjine seslendi
"Hyunjin! İyi misin!" arkamı döndüğümde karnını tutup yere çökmüştü. Geri döndüm
"HYUNJİN! koşmaman lazımdı işte, gel otur"
Sabah ittirdiği kolumu çaresizce tuttu
"Jeongin"
"söz veriyorum gideceğim. Ama şu an değil"
Omzumu tuttu
"Sadece lavaboya gitmeme yardım et ve sonra aşşağı in"
Yürürken iyice bana yaslanıyordu ve ikimizde dengesiz yürüyorduk
Böylesine canı acırken merdivenleri koşarak çıkmıştı, sadece Jeongin'in iyi olmadığını düşündüğü için. Hyunjin iki kişilikli ya da Jeongin'e tapıyor.. Bilemiyorum.. Normal bir insan bile bunu yapmazken Hyunjin gibi birinin yapması gözlerimi dolduruyordu, zordu benim için. İkisinin birden arkadaşı olmak çok zor.
Bir taraftaki hassas ruha tapan güçlü ama yıkılmak üzere olan diğer ruh beni arada izlemeye bırakmaya zorluyor. Ve inanın, bunu izlemek istemezdiniz
Hyunjin lavabonun soğuk tezgagına yaslandığımda aklıma bir fikir geldi. Telefonumu cebimden çıkartıp Jeongin'i aradım. Red etmedi.. Aksine gülümsedi onu göreceği için.
"İnnie, Lavaboya gel beb-.. Hadi.." yutkunamadım bile, bu alışkanlığı acilen bırakmam lazım yoksa dediği gibi beni yaralı haliyle mahveder..
"birkaç dakika sonra yanımızda olacak" gülümseyerek başını salladı hala bir eli karnındayken.
Bana kalırsa bu iyi bir fikirdi, hem Hyunjin belki de benim anlatmama ihtiyacı olmadan öğrenecekti neler olduğunu, hem de Onu yanlız bırakmadan Jeongin'imle ilgilenebilecektim.
hyung" miniğim kapıdan içeri girdiği saniye koşup bana sarıldı. Hayır İnnie yapma, Hyunjin beni öldürecek.. Yaşamak istiyorum..
Uzaklaştım, gerçekten teni bembeyazdı, bana bakmıyordu İnnie, arkama bakıyordu. Yanımdaki ayna yardımıyla Hyunjin'e baktım ve dünya üzerinde görebileceğim en güzel ana şahit oldum. Geri kalan hayatımda Sadece sıkıntı ve acı çeksem bile bu görüntüye değeceğini biliyorum (Ki büyük ihtimalle o acıyı çekeceğiz)
Ben şu an İnniem ve Hyunjinin gözlerinin buluştuğu Ana şahitlik ediyorum.. İlk kez düzgünce göz göze geliyorlar, Hyunjin hafiften gülümsüyordu ve biliyorum, elinde olsa kocaman kocaman gülümserdi, bir taraftan da endişeli görünüyordu gözleri.. O tam bir aşık gibi bakıyordu zayıf anından kaynaklı.
Aralarında engel gibi durduğumu fark edip geri çekildim.
Jeongin sadece anlamaya çalışır gibi ve gayet üzgündü, hala başına gelen şeyi bilmiyorum..
Tek bildiğim şey Hyunjin için o kadar acının bedeli şu an ödenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
꧁͢✨͢BabyBiscuits_Hyunİn✨͢꧂͢
Fanfiction" Kanatlar vücudun içine acıtarak geçse bile seni koruyacaktır. " Jeongin'in zaten sorunlu hayatını düzeltmek isterken onu yeni sorunlarla tanıştıracağı gün gibi ortadaydı oysa.. 🍪 🍪 🍪 🍪 🍪 🍪 ~
