Günümüz Jeongguk bu bölüm için bir şarkı yazacak olsaydı dengesiz herifler- öldür beni yavaşça olurdu muhtemelen.
Bir de sahneler arası birer saniye varmış gibi değil de sanki ballandıra ballandıra,hiç bitmeyecekmiş anlarmış gibi okursanız sevinirim çünkü yoruldum ama sanki artık yayımlamazsam da suçluluk duygusundan ölürmüşüm gibi. İyi okumalar.
Gökyüzünün , Jungkookun birkaç saat öncesinde ciğerini kusarcasına ağladığı dakikalar kan çanağına dönmüş gözlerinin kızıllığına büründüğü vakitler La Scala binasının önü, okul gezisi ve yeni bir oyunun sergileneceği haberiyle heyecanlanan halkın kalabalığıyla dolup taşarken, bu tatlı telaşın sebep olduğu koşuşturmacanın aralarına serpiştirilmiş araçların tepelerine vuran gün ışıkları ortalığı parıl parıl gösteriyordu.
Şaşalı sahneyi en iyi seyredebilinen balkonlardan yerlerini yaldızlı biletlerle ayırtmış Hanımların kapılarını açan şöförlerin sebep olduğu ufak trafik, ailesiyle ilk defa bir gösteriye gelmenin sevincini iki yanındaki ebeveynlerinin ellerine asılı kalarak birkaç şımarık işler peşinde olan çocuk ve onlara yakın sayılabilecek bir okul otobüsü arkasında hararetli bir tartışmaya tutuşmış Hoseokla Jeongguk.
Uçan bir kuşun gözlemleyebileceği en karmaşık görüntülerden biri olan bu görüntü,gökyüzünün yeryüzüne yansıyan kızıl görüntüsü karşısında herkesin içerisine sıcak huzur parçacıkları serpiştirirken bunlardan etkilenmemeye ant içmiş gibi görünen Jungkook var gücünü kaşlarını çatmak için harcıyormuş gibi görünüyordu.
"Bir şeyler yapmak zorundaydım." Diye hırladı Hoseok yaptığı iyiliğin karşılığını bu şekilde aldığından dolayı biraz hayal kırıklığı ve üzüntüyle beraber.
"Ufak bir yalanı niçin bu kadar abarttığına anlam vermekte güçlük çekiyorum!"
"Çünkü zaten bu sebepten dolayı adamın gözünde küçüldükçe küçüldüm! Daha fazla yalanla uğraşmak istemiyorum.Olur da öğrenirse bir daha yüzüme dahi bakmayacak.Taehyung konusunda ve kadar hassas olduğumu bilerek böyle bir riski almamalıydın!"
"Bunca zamandır adama karşı dürüst olsaydın eğer şuan zaten güvenini kazanmış olabilirdin.Aksine sana karşı sempatisini yükseltecek bir şey yaptım diye daha önceki yalanlarının sorumluluğunu bana yükleyemezsin."
"Gidiyorum ben."
"Ne saçmalıyorsun Jungkook?"
Alttan almak Hoseok için bihayli zorlaşmaya başladığında neredeyse çekip gidecekti.
"Oturup seni mi dinlememi önerirsin?"
"Sana destek olmaya çalıştığımın farkındasındır umarım."
"Hoseok ben alışkınım bu ruh haline.Kendimi ilk kez içerisinde bulduğum bir şey değil,hallederim."
"Ne demeye çalışıyorsun?"
"Yardımına ihtiyacım yok."
"Kırıcı olmaya başladın."
"Başıma iş açma yeter.Tıpkı sırf sen eğleneceksin diye beni herifin yanında zor duruma düşürecek fikirlerle başbaşa kalmamı gerektirecek bir şeyler içirtip beni zor durumda bıraktığın gibi.Karışma bir daha işime."
Sonrasında Jungkookun ,Taehyungu görmediği her bir vakti gözlerine borçlanıyormuş gibi hissettiği anlarda , Yoongi şu sıralar yeni takılmaya başladığı Hoseoka aralarında dolaştığı lüks arabaların içerlerinden güzel bir hediye arıyordu ki şans ya bu,üzeri açık yeşil bir arabanın önünde duraksadığında aynadan aşağıya sallandırılan bir çift parıltılı süsü gözlerine kestirmiş,kendisini gören olmadığına ikna olduğu anda ise ceplemiş ve oradan uzaklaşmıştı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
move away from the front of the display
FanfictionJungkookun en sevdiği ve sahibi tarafından hırpalanmaktan çoktan bir kaç düğmesini yitirmiş olan kırmızı minder, çoğu vakit olduğu gibi üzerinde kalçasını sabit tutamayan çocuğun gazabına uğruyor,evin halıfleks kaplı parkelerinde sürtünüp duruyordu...