Dişleri arasına sıkıştırdığı üçgen dilimi tostunu ağzının içerisinde kemirmeye çalışan Jungkook,uyandığı ilk vakit merdiverleri yuvarlanarak inmiş ve sonrasında dizlerindeki kabukların tekrardan soyulmasını gerektirecek bir biçimde kendini yere atarak Taehyungun dün gece kendisini kapıdan dışarıya atmaya çalışan miniğe çam ağacının altına bırakacağını söylediği hediyesini aramaya koyulmuştu.Annesinin evde yalnız bıraktığı bu çocuk diğer günlerin aksine daha az hareket gerektirecek biçimde üst katta odasındaki sandalyesine oturarak pencere önündeki masasında,avcunda sıkı sıkıya tutuyor olduğu pastel boyalar arasından çizdiği Taehyungun pelerini için en doğru rengi seçmeye çalışıyor,onun hediyesi olan resim defterinin kumaş kapağı gibi kırmızı yapmakla yapmamak arasında gidip geliyordu.
Annesi sırf kırmızıdan hoşlanmıyor diye Jungkook bu renge karşı öfkeli hissettiğini sanardı düne dek ancak bunun Taehyunga ne kadar yakıştığını farkettiğindeyse gereksiz nefreti hayranlıkla sonbulmuştu.
Jungkook derin bir iç çekti ve sandalyesinde geriye yaslanırken bakışlarını duvardaki ölü insanların çerçeveletilmiş olan fotoğraflarına dokundurdu.Bunlardan biri resme yeteneği ve büyük ilgisi olan büyükbabasıydı ve maymun iştahı yüzünden her konu hakkında az çok fikir sahibi olan Jungkookun her yanı boya olmuş parmaklarını üzerindeki limon sarısı gömleğine hiç acımadan silerken silik bir tebessümle onun resmini inceliyordu.
Platin gencin sepya bir resmini ufakta olsa çerçeveletip masasına koyabileceğini,böylece pelerini ya da daha önceden çizerken hayal etmekte güçlük çekmese bile ilerki zamanlarda çekebileceğini düşündüğü detayları çizmekte işine yarayacağını düşündüğü portresini her daim göz önünde tutabilirdi.
Sanki Jeongguk unutmamak istediğinden her bir detayı ezberinde tutmaya çalıştıkça onu göz önüne getirmesi bir o kadar zor oluyordu ancak sınıftan bir bilemediniz iki kez konuşmuşluğu arkadaşlarınınsa çehrelerini kolaylıkla zihninde canlandırabiliyordu.
Bunu olayların içerisinde bulunduğumuz zamanlar bazı şeyleri fark edemeyeceğinizi,resmin bütününü görmek için de birkaç adım uzaklaşmanız gerektiğine benzetmişti ancak hayalinde uzaklaştığı resim bir file aitti ve hortumun hangi hayvana ait olduğunu öğrenebilmek için uzaklaşmanız gerekiyordu.
Basit olduğunu düşündüğündendir belki, onu öylesine seyretmek için koyabileceği daha uygun bir konum aradı.Emindi ki saatlerini harcardı o fotoğraf karşısında ve sandalye tepesinde kalçasına ağrılar girebilirdi.Hiçbir yerinin ne ağrımasını ne de sızlamasını istiyordu.Evin içerisinde fink atabilecek kadar dinç, ortalığın altını üstünü getirebilecek kadar enerjik olmalıydı.Sırf kapağı güzel diye bir resim defterine tav olup Taehyungun kendisini aynı bu şekilde kolaylıkla affedeceğini düşünüyorsa yanılıyordu çünkü birkaç dakika öncesine dek ona ne kadar hayran olduğu fikriyle yanıp tutuşan bu minik kendi kendini harlamış,sinirlenmiş ve yeniden tavır koyması gerektiğini düşünmüştü.
Birkaç legonun üzerinden seke seke kendini yatağına yüzüstü bırakmış,kollarını yatağın altında bazısının şirin bazılarınınsa kokrutucu olduğuna inandığı yaratıkların evine,yatağın altına doğru uzatarak annesinin odasında saklıyor olduğu fotoğraf makinesini aramaya koyulmuştu.Belki de o anlık başaşağı aramaktansa dizlerinin üzerine çöküp kurcalasa ortalığı,birkaç saniye içerisinde sızlamaya başlayacak başının önünü kesmiş olurdu ki zaten başını kaldırmasını gerektirecek şekilde görüş açısına giren bir çift ayakkabı onun yataktan hasarsız bir biçimde gencin bacakları üzerine yuvarlanıvermesine sebep olmuştu.
Yerde öylece yatağın altını karıştırırken dışarıya doğru savurduğu eşyaların üzerinden uzanıyorken bedenine doğru eğilerek kocaman kare gülümseyişiyle onu seyreden platini görmesi hıçkırmaya başlamasına sebep olmuştu.Ne şirin bir çocuktu bu böyle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
move away from the front of the display
FanficJungkookun en sevdiği ve sahibi tarafından hırpalanmaktan çoktan bir kaç düğmesini yitirmiş olan kırmızı minder, çoğu vakit olduğu gibi üzerinde kalçasını sabit tutamayan çocuğun gazabına uğruyor,evin halıfleks kaplı parkelerinde sürtünüp duruyordu...