"Okul formalarından nefret ediyorum."
"Yalnızca gömlek ve bir kumaş pantolonu okul forması olarak görmek zorunda değilsin.Kravatın dahi yok,serseriye benziyorsun."
"Küpe takıyorsun diye okuldan atılmadığına şükretmelisin bence sen."
Yolun ortasında atılan adımlarını durdurarak Hoseoka doğru çevirdiği bakışlarını ciddi bir şey varmışçasına kısmış "Benimle tartışacak mısın?"diye sorarken aldığı olumsuz yanıtla önüne dönerek kaldığı yerden devam etmişti Jungkook.
Bugünlere dek neredeyse hiç diyebileceğiniz nadirlikte iletişim kurmuş bu ikilinin bir anda aralarında oluşan tuhaf atmosfer çoğu zaman ağızlarını tıkıyor olsa da ikisi de kendilerine yabancı gelen bir hisle tanışıyorlardı.Jungkook Taehyung haricinde edindiği tek arkadaşından tek beklentisi başına bir iş açmamasıyken kendisini ona düşüncesizce fazlasıyla açıyor,Hoseok ise yeni keşfediyor olduğu yönlerini yadırgamayacağını bildiği tek kişinin yanında konuşurken kelimelerine dikkat etmek zorunda kalmıyordu.
Opera binasını rahatlıkla gören karşı caddenin kaldırımına oturup dağınık sırt çantasını bacakları arasına sıkıştırmış,avuç içlerini tozlu kaldırım kenarlarına yaslayarak binaya girip çıkanları bir tetikçi titizliğiyle incelemeye başlamıştı.
"Konuşacağınızı düşünmüştüm.Veterinerin önünü kapatıyoruz diye birazdan kovulacağımız bir kaldırımda oturup beklemek için bana ihtiyacın yok sanırım."
"Konuşmayacağım.Yalnızca onu görmek istedim ve sen de kimseciklere anlatamadığından dolayı her saniye bahsetmek istediğin Yoongiyi bana uzun uzun anlatabilme şansına kavuştun."
"Doğrusu kötü hissettirmeye başladı."
"Niçin?"
"Bunu sen mi soruyorsun?Nasıl olduklarını bilmediğimiz kişileri seviyoruz ikimiz de.Nelerden hoşlanır ne yapar neyle vakit öldürür hangi fikirleri destekler-"
"Okulda millete zorbalık yaban iki üç çocuğun yanında takılıyor olmasan seni gizlice felsefe hedefliyor sanacağım.Nereden çıktı bu her fikre saygı duyulması gerek lafları?Ortalıklarda görünmediğin vakitler gizlice Richard Sennetin derslerine mi giriyorsun?"
"İlk olarak bahsettiğin kişinin kim olduğunu bilmiyorum-seninki arabasıyla geliyor-ve dersini almak isteyeceğim bir şey olsaydı bu kesinlikle müzik olurdu.Yoongiyi mızıkayla gördüm."
Sağa sola bakmaktan ziyade yalnızca opera binasını dikizleyen Jungkookun gözleri refleksle sol taraftan yaklaşan yeşil arabaya kaydığında içerisindeki Taehyungu bulması uzun sürmemiş,kaçıp gitmesine fırsat olmadığından yalnızca alnına dökülen saçlarının onu tanınmaz bir yabancıya evrimleştirmesini umut ederek başını öne eğmişti.
Bir elini suratına siper etmenin abartıya kaçacağını bildiğinden sanki burnuna dokunuyormuşçasına suratında yanağını veya elmacıklarını ovalıyor,diğer elinin parmakları ise sıkı sıkıya kaldırıma tutunuyordu.
"Her şey yolunda mı?"
Bu kadar hızlı tanınmak aklında bir yer edindiği fikriyle her ne kadar hoşuna gitmiş olsa da bir sunum esnasında onu seyreden onlarca gözü gördüğünde bildiği her şeyi unuttuğu anlardaki gibi dili düğümleniyor,bildiklerini unutuyor ve söyleyecek söz bulamıyordu.Yalnızca Taehyung onlarca bakışa bedel bir adamdı.
Bu geniş caddenin uzun süreli kırmızı ışıklarına takılmış Taehyungun beklediği süre içerisinde yanaştığı kaldırımda başını eğmiş bir şeylerle ilgileniyormuş gibi görünmeye çalışan ancak hiçbir şey yapmadığı da bariz olan Jungkooku fark etmemesi olası bile değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
move away from the front of the display
FanfictieJungkookun en sevdiği ve sahibi tarafından hırpalanmaktan çoktan bir kaç düğmesini yitirmiş olan kırmızı minder, çoğu vakit olduğu gibi üzerinde kalçasını sabit tutamayan çocuğun gazabına uğruyor,evin halıfleks kaplı parkelerinde sürtünüp duruyordu...