"Gençler burada hırka mırka bir şey gördünüz mü?Epey esiyor dışarısı."
Jungkook birbirine kenetlediği parmaklarını başının üzerine kaldırmış bir biçimde gerinirken kapı pervazından yarısı görünen Yoongi,askılığa asılmış siyah hırkayı gördüğünde içeri adımlamış,Jungkook bu sefer 'hm'larken askıdaki hırkayı işaret etmişti.
Yoongi hırkayı üzerine geçirip ufak bir baş selamıyla dışarıya çıkarken Hoseokun kızarmaya yüz tutmuş suratı yanındakine çevrilmiş,"Jungkook o senin hırkandı."diye gevelerken kaşlarını çatmıştı.
"Biliyorum."diye yanıtladı onu.
"Çalıyormuş harbi yani?"
"Aynen."
Hoseokun suratına yayılan ancak buna karşı koymaya çalışıyormuş gibi görünen ifadesine karşı Jungkook tek kaşını kaldırmış "Ha hoşuna gitti yani bu durum?" Diye sormuştu.
"Hiç çaktırmıyor." Alt dudağını dişleyip kollarını ovuştururken Jungkooktan yediği acısız yumruk ilgi odağının tekrar ona dönmesine sebep olurken Jungkook üst üste iki gündür çıkış vakti yan sırasına yapılan bu ani ziyaretlerinin sebebini merak ediyordu haklı olarak.
"Şu bahsetmemi yasakladığın herifin olduğu sahnede tekrar bir şeyler oynanacakmış sanırım,bil diye dedim.Gitmek istersen eşlik ederim sana,yapacak işim yok."
Odasında ders çalıştığı masasının penceresinin menteşesi bozulduğundan ve tam da sokaklarında kazı çalışması yapıldığından içerisi tüm o yüksek sesle çalkalanıyor,Jungkookun okul çıkışları sınıfta kalıp ders çalışmasını gerektiriyordu ki şuan kitaplar ve yaprak testlerle dolu olan sırası üzerinde kalem tutan parmakları delicesine kasılmış,kurşun kalemin kırılma sesi zihninde yankılanıyor olsa dahi Hoseokun ona "sakin," demesine dek fark edememişti.
Nefeslerinin sıklaştığını hissediyordu.O çok aşina olduğu sızılar tekrar göğsüne uğradığında ufak bir öksürük krizine girmiş,çantasının içerisine annesinin atmış olduğu su matarasını atarken gözleri sulanmıştı.
Taehyungu tekrar görebilme ihtimali mi?Bunu istediğini bile sanmıyordu.18 yaşına gelmişti,tam 6 senedir onsuz nasıl yaşanılması gerektiğini öğrenmeye çalışıyordu ya olur da yine görünürse söyleyecek tek bir lafı bile yoktu.
Bunun ona acı mı vereceğini mutlu mu edeceğini bile bilmiyordu,artık onun hakkında tek bir şey düşünmeme konusunda ustalaştığını sanıyordu halbuki ancak şuan susturamadığı zihnine içerisinden milyonlar tane küfür sıralamış olabilirdi.
"Gitmeyeceğim." Çalışmasını bitirmesine bir yarım saat daha olmasına rağmen hazırlanmaya başlamış,karman çorman topladığı eşyaların hepsini çantasının içerisine tepiştirivermişti. Hırkasını almak için ayaklanıp bir adım attıktan sonra onu yerinde bile görememek bile aklını bulandırmıştı.Halbuki onu kendi rızasıyla birkaç dakika önce Yoongiye teslim edişinin üzerinden 5 dakika bile geçmemişti.
Çantasının tek sapını sertçe omzuna geçirirken kapıya dek savsak adımlarla yürümüş,avuçlarını tırmıklayan parmaklarını rahat bırakmıştı.
"Kaçta demiştin?"diye mırıldandı sırasında bıraktığı Hoseoka doğru sessizce.
"Bu gece,9da başlıyormuş."
Düşünmeye bile vaktinin olmayışı tüm okulu inletecek yükseklikte bir çığlık atmak istemesine sebep oluyorken parmaklarını ensesinden itibaren uzamaya yüz tutmuş saçları arasına daldırmış, kendini koridorda kapısını bulduğu tuvalete atıvermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
move away from the front of the display
FanfictionJungkookun en sevdiği ve sahibi tarafından hırpalanmaktan çoktan bir kaç düğmesini yitirmiş olan kırmızı minder, çoğu vakit olduğu gibi üzerinde kalçasını sabit tutamayan çocuğun gazabına uğruyor,evin halıfleks kaplı parkelerinde sürtünüp duruyordu...