Düzenlendi.
Barın'ın bugünlük verdiği Mercedes'i park yerinden çıkarırken zil sesiyle yerimde sıçradım. Barın bana yeni bir akıllı telefon almıştı ve buna alışmak hiç kolay olmayacaktı. Bu şekilde sürekli ulaşılabilir olmak gerçekten garipti. Telefon ısrarla çalmaya devam ettiğinde hoparlöre alarak açtım. Rehberimde sadece iki kişi kayıtlıydı. Biri Çisil diğeri ise Barın'dı. Bu yüzden ekranda kimin aradığına bakmadım.
''Neredesin?'' diye sordu Barın telefonu açtığım gibi.
''Yoldayım.''
''Peki neredeydin?'' Ona kişisel ihtiyaçlarım için küçük bir alışverişe çıktığımı söylemedim. Bu utandığım bir konu olmasa da ona karşı dile getirmek tuhaf olacağını düşündüm. ''İşim vardı.''
''Ne işi diye sormama gerek var mı küçük kuş?'' Sesi meraktan çok düşünceli geliyordu.
Sorusunu duymazlıktan geldim. '' Eve biraz geç geleceğim, ayrıca şunu söylemeyi kes.''
''Az önce yoldayım dedin, ayrıca hoşuna gittiğini biliyorum,'' diyerek ayrıca deme oyununa katıldı.
''Eve geliyorum demedim. Bir işim daha var.'' Sesini sıkkınla üflerken homurdandığını duydum. ''Tamam,'' dediğinde telefonu kapattım.
Bugün Çisil ile antrenmanımı bitirmiştim. Onunki sadece can sıkıntısıydı. Sataşacak birini aradığını düşünsem de iki gündür aramızda sorun yoktu. Barın'la karşılaşınca ara sıra konuşuyorduk. Hem de didişmeden. Bu Çisil'in bile dikkatini çekmişti çünkü bizim hiç ciddi ve normal bir şekilde konuşurken görmemişti. Bu yüzden evde ne zaman Barın'la aramda bir diyalog geçse gözlerini bize dikip, bir şeyler çözmeye çalışıyormuş gibi bakıyordu.
Arabayla yola çıktığımda kullan-at telefonu uzanıp, akıllı telefonu yan koltuğa bıraktım ve numarayı tuşladım. ''Vay canına,'' diye vurgulayarak telefonu açtı Luke. ''Yaşıyormuşsun.''
''Eve-''
''Yani en son ne zaman beni aradın hatırlamıyorum da. Ah dur hatırladım. Görevi almıştık ve sonra sen paralar gitti diyerek suratıma kapatmıştın.''
''Hey. Sana kalan paranın çoğunu yolladım. Zor durumda kalmanı istemiyorum.'' Aslında annesinin zor durumda kalmasını istemediğimi söylemek istemiştim ama zaten Luke bunu anlamıştı.
Sıkkınlıkla ''Evet gördüm. Sana geri ödeyeceğim ya da bu görevden alacağımız paradan daha çok alırsın,'' dedi.
''Sorun değil Luke.''
''Biliyorum. Teşekkür ederim kardeşim,'' dediğinde tebessüm ettim. ''Neden aradın bir şey mi oldu?''
''İşim düştü,'' dediğimde ''Ve işte yine başlıyoruz,'' diye karşılık verdi.
Sağımdaki araba önüme direksiyonu kırınca kornaya abandım. ''Çisil ve Barın hakkında bir dosya istiyorum.''
''Hayırdır bir şey mi oldu?''
Olmamıştı. ''Sadece merak.''
''Tamamdır, ayarlarım ama biraz zaman alabilir.''
''Acelesi yok sadece temiz olsun yeter,'' dedim. ''Ve bir de Dedektif'in Kütüphanesi'nin adresini bana söylesene,'' dediğimde Luke'un söylediklerini navigasyona tuşladım. Çisil'i sürekli evde tutamazdık. O yüzden silahlarımı geri almalıydım.
''Annen nasıl?'' diye sordum. Annesi dört yıldır çok görülmeyen bir kanser tipiyle boğuşuyordu. Bundan öncesinde de başka sağlık sorunları vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuşun Gölgesi
AcciónBir kuş gökyüzünde ne kadar özgürdür? Kullandığı on yedi isimden sonra kendine Gece ismini veren casus, İstanbul'daki görevini noktalama aşamasına gelmişken her şey sarpa sarar. Bir iş adamı olan Barın'ın, Gece'nin pansiyon odasını basıp sunduğu ye...