Bölüm 17 - Zar ve Kumar

168 12 6
                                    

Düzenlendi.

''Bu da ne sikim demek şimdi?'' diye kükredi Barın. Sesi yeri titretirken, öfkesi depoda yankılandı. En az onun kadar sinirli olsam da ben daha çok şoktan çıkmaya çalışıyordum.

''Bu olmamalıydı.'' Tüm planı buna göre ayarlamıştık ve şimdi ise önümüzde sadece kocaman bir boşluk vardı. Luke bağlantıdan ''Ne oldu?'' diye sordu.

''Burada kimse yok.''

''Ne demek yok?''

''Yok işte Luke,'' diye hiddetlendim. ''Planımızda hata vardı.'' Kesinlikle bir hata yapmıştık. Ellerimin başımın arasına alırken kendimi düşünmek için zorluyordum.

''Hata neredeydi?'' diye söylendi Barın kendi kendine. İleri geri koridorda volta atarken silahı tekrar belime yerleştirdim. Artık bir A planı bile yoktu. Kaan'ın görüntüleri aklıma dolaşırken dişlerimi sıktım. Nico'yu öldürmek istiyordum. Şu anda tek istediğim şey buydu.

Barın yumruğunu duvara sertçe geçirdi ve hırsını alamayınca bir tane daha geçirdi. Elleri kızarmaya başlarken ''Kes şunu,'' dedim emir verici bir tonla. ''Yapmamız gereken düşünmek. Sinirlerimizi boşaltmak değil.''

Yumruklarını savurmayı bırakarak bana döndü. ''Ne yapacağız şimdi?'' Yüzündeki endişeliydi. Çaresiz bir şekilde saçlarını çekelerken kendimi sakin tutmaya çalıştım. Rolleri değiştirmiştik. Barın şu an benden daha gergindi. Yanına gitsem bir barut gibi patlayacak gibiydi. Sesli nefes alışlarını duyarken gözlerimi kapatıp hologramı kafamda canlandırmaya çalıştım. Sembol Snake'i işaret etmişti. Doğru yerdeydik ama aynı zamanda değildik.

''Peki ya depoda değillerse ve biz bunca zamandır depo olarak düşündüysek,'' dedim. Barın bakışlarını devam et dercesine bana çevirdi. ''Depo olduğunu bilmiyorduk. Sadece görüntüden tahmin ediyorduk. Belki de sadece karanlık ve boş bir odaydı.''

''Doğru,'' diye mırıldandı. ''Hamlemiz basitti. Basit düşündük.''

''Basit değildi sadece eksikti ve bilemezdik,'' dedim. Gözlerimi boş depoya çevirdim. ''O zaman neredeler?''

Barın bağlantısından Luke'a ''Hologramı çekip telefondan bana atabilir misin?'' dedi. Luke'un cevabını kendi bağlantımdan da duydum. ''Numaran bende yo-''

''Çisil'den at o zaman.''

Resim elimize ulaştığında Barın'la incelemeye başladık. Giriş kat kulüptü ve bir üstünde üç oda vardı. Nico'nun odası ortada sayılırdı. Diğer ikisinden biri koridorun en solunda ve en sağında olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Yani bakmamız gereken iki oda vardı ve ikisi de birbirinden çok uzaktı.

''Yüzde elli, yüzde elli,'' dedim sıkkınlıkla. Barın cevap vermeyip diğer fotoğrafı açtı. Kulübün dış cephesini gösteriyordu.

''Şuna bak,'' dedi pencereleri gösterirken. ''Odalardan birinde boydan bir pencere var diğeri ise duvarla kaplı.''

''Daha karanlık olmalı,'' dedim. Videodaki oda gibi. ''Peki ya bir aldatmaca ise?'' diye sordum. Pencereleri kapatmak zor bir iş değildi.

Baş parmağı yanağımı okşadı. ''Cevabı bilmek istemezsin.'' Bana boş vaatlerde bulunmasını istedim. Her şey iyi olacak demesini, oda kesinlikle o demesini ya da onları kurtaracağız demesini. Hiçbirini demeyerek bana sarılmakla yetindi. İkimiz bölünerek ayrılabiliriz diyerek yeni plan ortaya atmak istiyordum ama bunun ne kadar aptalca olduğunu biliyordum. Amacımız hepimizi öldürtmek değildi.

''Korkuyorum,'' diye itiraf ettim kokusunu içime çekerken. Korku o kadar derin ve sarsıcıydı ki tüm vücudumu ele geçirmesinden nefret ettim. Korkmaktan nefret etmiştim. Bu duygudan nefret ettim. Korkuyordum. Kaan'a bir şey olmasından, ailesine kurtarmazsam benim gibi yurda gitmesinden, orada dışlanmasından, yalnız kalmasından, beni suçlamasından, bir aksilik çıkıp Barın'a bir şey olmasından, Emre ve Alara'yı riske atmaktan... Hepsinden ödüm patlıyordu. Nico'nun oyunu artık kumara dönmüştü ve biz artık zarımızı atmıştık. Şimdi kimin kazanacağını görme sırasıydı.

Kuşun GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin