Düzenlendi.
Yüzümün ne şekil ile beraber Alara'nın telaşlı çıkan sesiyle ''Ne oldu?'' sorusuna maruz kalmıştım.
''Snake,'' dedim sakin olmaya çalışarak. ''Onun mekânın sembolü. Mekânın dışında bu sembol olmasa bile bardakların, içerideki duvarların üzerinde aynısı vardı.'' Yılan yeşil değildi. Kendisi altın rengiyken, yılanın gözleri parlak bir elmas gibi parlıyordu. Videoda altın rengi daha çok sarı gözüktüğünden bu sembol aklımın ucuna bile gelmemişti.
Luke düşüncelerimi dile getirdi. ''Burnumuzun dibindeydi.''
''Aynen öyle.''
Barın direk ''Nasıl gireceğiz?'' diye sorduğunda ''Ben nasıl gireceğim?'' diye düzelttim. Emre ve Alara'nın gözlerini üzerimde hissetsem de umursamadım. Onlar bu işe bulaşamazlardı.
''Birlikteyiz,'' dedi Barın.
''Adamların var,'' diye çıkıştım. ''Siz anca ayak bağı olursunuz.''
Alara şaşkınlıkla ağzını açtı. ''Biz mi ayak bağı oluruz? Hah.''
Emre, Barın'a katılırcasına ''Biz de varız,'' dediğinde Luke'a baktım ama itiraz etmeyerek sustu. Harika.
Sesli bir şekilde inledim. Barın bana gözüyle bahçeyi işaret ettiğinde kendimi Çocuklar Duymasın'daki tartışma sahnelerinden birinde hissettim. Hakan amca'nın bir kere tekrarlayan bölümleri izlediğinde görmüştüm diziyi. Bir tek Barın'ın ba ba ba ba demediği kalmıştı.
Sarı lambalarla aydınlanan bahçeye Barın'dan sonra adımımı attım. Çiçeklerin hoş kokusu burnuma çarptığında bir anlık durumu unuttum ama sonra didişmek için buraya geldiğimizi hatırladım. ''Ne yapıyorsun?'' dedim sesimi kısarak. İçeridekilerin duymasını istemiyordum.
''Yardım ediyorum.''
''Güzel. O zaman bana birkaç adamını ver ve onlarla birlikte oraya gidelim.''
''Seni yalnız bırakamam.'' Bakışlarındaki karanlık girdap beni kendine çekiyordu ve işin tuhaf yanı kurtulmak için çabalamak istemiyordum.
''Yalnız olmayacağım,'' diye hatırlattım ona.
Birkaç saniye gözlerini arkamda bir yere sabitledi ve sesini çıkarmadı. Ama sonra pembe dudakları teklif sunmak için aralandı. '' Henüz plan yapmadık o yüzden bunları tartışmayalım. Eğer risk varsa yanındayım hatta diğerleri de istiyorsa yanındalar. Risk yoksa adamlarım ve sen gidersin'' dedi. Sözlerinden net bir şekilde şunu çıkarmıştım: istediğini söyle ama seninle birlikte geliyorum. Hatta geliyoruz da denebilirdi. Çünkü ikimiz de biliyorduk ki risk her zaman vardı.
Madem bu kadar heveslilerdi o zaman karışmayacaktım. Yoluma taş koymadıkları sürece yardıma hayır demeyecektim. Direnmeme gerek yoktu. Herkes kendi sözünden mesuldü. Ama içten içe bir duygu kendimi rahatsız hissetmeme neden oluyordu. Yine de onu görmezlikten geldim ve ''Tamam,'' diyerek bahçeden çıktım.
''Eee karar ne?'' diye sordu Alara, salona adım attığımda. Aslında bunu Çisil sormak istemişti çünkü onu işret parmağı ile dürte dürte zorla Alara'nın dile getirmesi için baskı yaptığını görmüştüm.
''Önce plan,'' dedi Barın, sanki plana bağlıymış gibi her şey.
Luke bir düğmeye bastığında Snake'in üç boyutlu hologramı tam karşımıza havalandı. Çisil şok olmuş gözlerle ''Vay canına,'' diye hayranlığını dile getirdiğinde, Luke'un içten içe böbürlendiğini hissedebiliyordum.
''İşin gücün şov,'' dedim kollarımı dizlerime yaslarken. Emre ağzındaki bisküvi ile ''Dostum paraya kıymışsın,'' diye övdü. Alara ise ''Fena değil,'' diyerek burun kıvırdı. Eh. Sembol olayı kapanınca spot ışıklarının artık Luke'u göstermesi sinirine dokunmuş olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuşun Gölgesi
AçãoBir kuş gökyüzünde ne kadar özgürdür? Kullandığı on yedi isimden sonra kendine Gece ismini veren casus, İstanbul'daki görevini noktalama aşamasına gelmişken her şey sarpa sarar. Bir iş adamı olan Barın'ın, Gece'nin pansiyon odasını basıp sunduğu ye...