Bölüm 20 - İddia ve Yapboz

123 11 4
                                    

Düzenlendi.

Emre'nin doktora kerpeten kullandığımı anlatmasından sonra oluşan garip bakışmalar dışında tedavi süreci fena değildi. Barın üç gündür dinleniyordu. Ağrı kesiciler sayesinde biraz daha rahatlamış, ateşi de bir daha çıkmadı. Emre'nin kolu ise kaptığı mikroba rağmen iyiydi. Alara her gün doktorun gösterdiği şekilde pansumanını eksik etmiyordu. İkisi de hallerinden memnun olsa da Alara'nın yüzü hala asıktı. Emre ne zaman bu konuyla ilgili konuşmaya başladığında Alara kızgın gözlerini ona çevirip konunun kapanmasını sağlıyordu. Ama en azından birbirlerine daha yakın görünüyorlardı. Emre ona mutfakta yardım ediyor ara sıra aptal şakalar yaparak Alara'nın keyfini yerine getirmeye çalışıyordu. Bence beceriyordu da. Tüm bunlara rağmen asıl bomba bendim. Burnum sağlamdı. Bu inanılmaz haber Cihan'ın bana taş kafalı diye hitap etmesine yol açtı. Ben ona Hulk desem de onun bana böyle seslenmesi pek adil sayılmazdı. Ara sıra yanıma gelip ben de bir tane vursam acaba bu sefer kırılır mı iddiaları ortaya çıktı. Luke ve Cihan kırılmaza oynarken Emre ve Alara kırılır dedi. Bu iş Barın'ın kulağına gitmeden kapanması herkes için sağlıklıydı yoksa kim kimi kırardı bilemiyordum. Neyse ki tüm bunların cevabını hiçbir zaman öğrenemeyecektik. Yani, ben öyle umuyordum.

Burnum sağlam olsa da doktor beyin sarsıntısı geçirmemden şüphelenmişti çünkü adamın Cihan gibi olduğunu söylemiştim. Gözüme uyguladığı birkaç ışıklı testinden geçtim. Yine de o gün uyumama izin vermedi ve ne olur ne olmaz diye gece evde kaldı. Yorgunluktan ölüp uyuyamazken Çisil farklı şeylere odaklanıp uyumamam için Bitmeyecek Öykü kitabını elime tutuşturdu. Ona bunu da neden getirdin diye sormadım çünkü hazırladığı bavullar ne varsa koyduğunu belli ediyordu. Gören iki haftalık yurt dışı tatiline çıktığımızı sanabilirdi. Oysa ki eve sadece üç, dört saat uzaklıktaydık.

Yanımdaki sandalye çekilince kafamı çevirdim. Kaan'ın gözleri benimle buluşunca ''Selam,'' diye cıvıldadı. Olaylara rağmen keyfinin yerinde olmasından memnundum. Emre onunla gerçekten iyi anlaşıyordu ve ilgileniyordu. Onun bu kadar çocuklara karşı sevecen olduğunu görmek beni şaşırttı. Ara sıra sanki Kaan yaşıtıymış gibi didişse de bu en çok Alara'nın hoşuna gidiyor, uzaktan onları gülümseyerek izliyordu.

''Selam,'' dedim makarnamdan bir çatal alıp. Tabağına tuz eklerken boşta kalan eliyle terden ıslanmış tişörtünü çekeleyerek havalandırıyordu.

''Kim kazandı maçı?''

Dolgun yanaklarını şişirdi. ''Luke abi ve ben kazandık aslında ama Cihan abiyle Emre abi sürekli hile yapıp, kalemize gol attılar.'' Kale dediği iki ağacın arasıydı. Yaklaşık iki saattir ormanda buldukları bir düzlükte futbol oynuyorlardı. Burada yapacak pek bir şey olmadığından günün büyük bölümü ya ormanda ya da akşam üstü verandada çay, kahve içerek geçiyordu. Bende bu boşluğun bahanesiyle kitabımı rahatlıkla bitirmiştim. İstanbul'a döndüğümde Mustafa Amcayla beraber üzerinde konuşmak istediğimden hala ara sıra gidip sayfaları karıştırıyordum.

''Şikeciler demek he.''

''Emre abi, Luke abiyi üç kere düşürdü. Sonra Çisil abla koşa koşa yanımıza gelip ona baktı. Bir ara Emre abi ile tartıştılar hatta. Sonra da Çisil abla yiyorsa benimle oynayın dedi.''

Luke'un futbolda iyi olduğunu biliyordum. Bu yüzden ilk aklıma gelen şey acaba Çisil onunla ilgilensin diye kendini yere atıp atmadığı oldu. İstediği zaman gerçekten sinsi olabilirdi. Turuncu kafasında ne tilkiler dolaştığını bilemezdik.

''Çisil oynadı mı peki?''

Tabağını güzelce karıştırdıktan sonra ''Oynadı oynadı,'' dedi gülerek. ''Beş dakika sonra yeri öptü. Kafasının hemen yanında hayvan pisliği olduğunu görünce öğürüp kustu. Peşinden Luke abi yardıma gitse de kusmuğu görünce hemen yanına da o kustu.''

Kuşun GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin