Düzenlendi.
Hepimiz salondaki sehpanın etrafınki koltuklara yerleştiğimizde Emre yutkunarak önüne konulan tabağa bakıyordu. Başta tüm tencereyi önüne koymak istemiştik ancak kusarsam siz temizlersiniz dediği için vazgeçmemiz uzun sürmedi. Barın'ın ağırlığı yanıma çökünce ''Hala uyuyor mu?'' diye sordum Alara'yı kast ederek.
''Uyuyor,'' diye mırıldandı. ''Olmazsa doktoru çağıracağım.''
Başımı salladım. ''Emre de aynı şeyi dedi.''
Bıyık altı gülümsedi. ''Belli etmiyor ama aklı orada hergelenin.''
Yüzünü tiksintiyle ekşiten Emre'ye baktım. ''Emin ol şu an kaç hamlede o tabağı bitirebileceğini hesaplıyor. Belki de tabağı bilerek yere düşürür ve kurtulmaya çalışır.''
Barın yanımda kıkırdamaya başlayınca meraklı gözler bize döndü. Çisil'in bakışlarında ise gördüğüm tek şey mutluluktu çünkü Barın benden önce davranıp bugün olanları ona söylemişti. Ardından üzerime atlayan bir Çisil'le beni yalnız bırakmıştı. Neyse ki ikimiz de yuvarlanmadan sırtımı dayayacak bir duvar bulabilmiştim.
''Bana gülüyorsunuz deme?'' dedi Emre dik dik bakarak. ''İyi ki manita oldunuz. Artık çekirdek çitleyerek arkamdan da gıybetimi yaparsınız artık.''
''Gıybet?'' diye sordu Luke. Çisil kaşlarını çatarak telefonuna odaklanınca merakla bekledim. Google Translate'ten robotik donuk İngilizce'yle gossip dendiğini işitince ne zamandır suratıma oturduğunu bilmediğim gülümsemem büyüdü.
''Çeviri kullanarak da flört etmezsin ya,'' diye homurdandı Emre. Barın tek kaşını kaldırıp Çisil'e sert bir bakış atarken Çisil'in ilk tepkisi elindeki yastığı var gücünle Emre'nin kafasına fırlatmak oldu.
Barın koltukta doğruldu. ''Flört mü ediyorsunuz?'' Çisil gözlerini kaçırınca Barın bakışlarını Luke'a çevirdi. ''Turuncu?'' diye sorguladı. ''Hayırdır kardeşime mi sarkıyorsun?''
''Saçmalama Barın,'' dedim. ''Emre'nin tek oyununa ben gelmiyormuşum demek ki. O makarnayı yememek için olay çıkartıyor işte.'' Ona yalan söylemek istemesem de Luke'u ortada bırakamazdım. Aslında sadece Luke'u değil, Çisil'i de bırakamazdım. Önce aralarındaki şeyi çözmelilerdi ki ondan sonra Barın'a söyleyecek bir açıklamaları olmalıydı.
Barın boşluktaki elini bacağımın üzerine bıraktı. ''Haklısın,'' diyerek diğerlerine döndü. ''Benim kız kardeşim zaten bu zibidiye bakmaz.''
Çisil alt dudağını dişlerken gülümseye çalışıyordu. ''Bakmam,'' dediğinde Luke'un asılan yüzünü görünce içim sızladı.
''Deme turuncu?'' diye onay istedi Barın. Luke usulca başını salladı. Her zamanki gibi bacım savunmasını beklerken sessizliği beni şaşırttı.
''Hadi Emre,'' diyerek konuyu değiştirdiğimde yüz ifadesi eski halini aldı. Derin bir nefes aldığında Luke'un anlamsız bakışlarından ona kimsenin olayı anlatmadığını anladım. Ama sanıyordum ki birkaç dakikaya işi çözecekti. Emre ellerini birbirine sürterek sıvazlarken besmele çekti, ardından kaşığını tabağa daldırdı. Makarna tam ağzına değecekken Alara'nın sesiyle irkildim.
''Ne yapıyorsunuz siz burada?'' Gözlerimi merdivenin son basamağından inmiş, yanımıza doğru gelen Alara'ya çevirdim. Uykudan kalktığını işaret eden dağınık saçlarına rağmen şirin görünüyordu. Pekala, katil bir civciv gibiydi.
Emre kaşığı hızlıca tabağa fırlattı. Ayaklanıp, halsiz duran Alara'nın karşısına geçerken yüzünde panik alarmı çalmaya başlamıştı. ''Düşündüğün gibi değil.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuşun Gölgesi
AcciónBir kuş gökyüzünde ne kadar özgürdür? Kullandığı on yedi isimden sonra kendine Gece ismini veren casus, İstanbul'daki görevini noktalama aşamasına gelmişken her şey sarpa sarar. Bir iş adamı olan Barın'ın, Gece'nin pansiyon odasını basıp sunduğu ye...