25

399 38 4
                                    

"Ekranda görsem anında kapatacağım sahne bu."

Gülüp hamburgerimi ağzıma götürdüğümde Mark'ta gülmüştü.

"Klişelerden hoşlanmadığını biliyorum, ama bazen klişe gereklidir."

Sırf karşımda sevgilim var diye özene bözene yemiyordum. Mark daha beter halimi de görmüştü. Bu yüzden hem arada onu dinliyor hemde hamburgerimi gömdüğümden yüzüm değişil şekillerde oluyordu.

"Benden ne zaman hoşlanmaya başladın?"

Genellikle her dizide gördüğüm soru buydu merak etmiştim bende.

"Ormanda beni öptüğünde."

Sırıta sırıta hamburgerini yerken devam etti.

"Ama büyük bir his değildir diye düşündüğümden ortaya saçma bir bahane attım. Jeno umrumda bile değildi. Genellikle her zaman yapar bunu, son zamanlarda sana kayıyordu zaten."

"Jeno, ben senden hoşlanmaya başladığım zamandan beri benden hoşlanıyordu. Dış görünüşümü beğenip peşimde koştuğundan her zaman ona karşı samimi olamıyordum. Ama sen beni fark etmemiştin bile, bu yüzden ilgimi sen çektin sanırım."

"Eskileri konuşmasak, geleceğimizi konuşalım meselaaaa, kaç çocuk istersin? Ona göre meslek seçeceğim."

Kıkırdayıp bana baktığında gülümsememeye çalışmış hamburgerimi yemiştim.

"Seninle evlenmek istediğimi kim söyledi?"

Son anda ister istemez kıkırdadığımda Mark bunun bir komplo olduğunu anlamıştı.

"Dene bakalım benden başka biriyle evlenmeyi."

Mark'ın cevabına öylece gülmüş çalan telefonumu tekrar kapatmıştım.

"Ne oldu?"

"Bilmiyorum, telefonu bozdum sanırım."

Mark masanın üzerindeki telefonu almış, ekranda koyduğu şifreyi girmişti.

"Bebeğim, annen mesaj atmış ya."

"Hadi ya? Neymiş?"

Jeno'dan mesaj geldiğini düşünüp gerildiğimde, aslında ondan olmayışı beni mutlu etmişti.

"Kardeşin için bir saat sonra doktor randevusu varmış, ona çağırıyor. 10-15 dakika içerisinde kalkarız olur mu?"

Benimle konuşurken bir yandan telefonumla uğraşması bana bir merak salmıştı ve telefona uzanmıştım.

"Ne yapıyorsun sen?"

Kendi telefonunu masaya koymuş telefonumun ekranını göstermişti.

"Beni çok özlersin diye fotoğrafımızı koydum bak."

Ekranda iki gün önceki geceden ona sımsıkı sarılaeak uyuduğum fotoğrafı koymuştu.

"Sevgilini çıplak çekmeye utanmıyor musun sen?"

Demiştim. İkimizinde üstünün açık olması o gece birşeyler yaşandığını gösteriyordu.

"Hayır, sevgilimi çıplak görmeye bayılıyorum h-"

Elinden telefonumu almış anneme yazdığına bakmıştım.

10 dakika sonra yola çıkacağız Bayan Lee.

"Gitmek istemiyorum ben."

Mızmızlanmış, mızmızlanırken de hamburgeri yemiştim.

"Hayatında kaç defa kardeşinin cinsiyetini öğreneceksin ki? İtiraz istemiyorum gidiyoruz bebeğim."

"Ama randevumuz, bu an özel olmalıydı!"

Mızmızlanmaya devam ediyor tabii ki oflayıp pufluyordum.

"Bizim bir sürü güzel randevumuz olacak zaten. Hem, büyüyünce kardeşine anılarınızı anlatırsın. Şu an istemiyorsun ama doğduğunda her zaman ondan bahsedersin gibi geliyor bana."

Biraz şakayla karışık trip attığında kıkırdamıştım. Sonra ben gönlünü almaya çalışırken hesabı ödemiş yürüyerek hastaneye ilerlemiştik. Doğruyu söylemek gerekirse yalan yoktu, gerçekten merak ediyordum ama sevgilimle de vakit geçirmek istiyordum. Hayatımın her zamanında aşık olmuyordum ki.

20-25 dakika içerisinde hastaneye girdiğimizde, randevu saatine çok az zaman kaldığı gibi koşmuş asansörün inip çıkmasıyla son kata çıkmıştık. Yemin ederim yetişemem korkusuyla ben doğuracak gibi olmuştum.

Son anda yetişip annem ve babamla içeriye girdiğimizde Mark dışarı da bizi beklemişti. Doktor bebeğin sağlıklı göründüğünü ama yine de testler yapacağını söyler söylemez kalp seslerini dinletmiş sonra da cinsiyeti için bakınmaya başlamıştı. Dışarıdan umursamaz abi olarak gözüküyor olabilirdim ama neredeyse heyecandan bayılacaktım. Gerçekten Mark'ın dediği gibi bu his farklı oluyordu.

"Kız ama iki tane kız."

Bu arada annem ve babam zaten üçüncü aya kadar bir şeyler tam anlamıyla belli olmaz diye düşündüğünden ilk defa doktora gelmişlerdi. Bir bonus daha, annem bana hamileyken paraları olmadığı için sadece doğum anında hastaneye gitmişti. Yani, kalp atışımı bile duymamışlardı anlayacağınız.

"Teşekküe ederiz."

Bir kaç dakika içerisinde annemin toparlanmasına yardımcı olmuş, annem özel olarak konuşmak isteyince de babamla çıkmıştık. Yüzümde aptal bir gülümseme vardı ama bir nevi de şaşkındım. İKİZ BEBEKLER Mİ?

Bu arada Mark benden daha heyecanlıydı.

"Ne oldu?"

"Kızmış hemde iki tane."

Babamın bir şeyler için geri odaya dönmesiyle Mark'la başbaşa kalmıştık.

"Seni iki tane kız çocuğun peşine koşarken hâyâl edemiyorum."

Kıkırdamış başını iki yana sallamıştı.

"Yani iki tane kız çocuğunun arkasından koşarken hayal etmek yerine-"

Babamların gelmesiyle cümlemi tamamlamayıp annem ve babamın arkasından yürümeye başlamıştık.

"Hadi cümleni tamamla."

"Unuttum."

Aslında unutmamıştım, ama söylememe de gerek yoktu.

---
yahu keşke 25.bölümde bitirseydim ilham gelmiyor
bu arada luwoo ve markhyuck ficime bakmayı da unutmayın*-*
chensung ve taeten taslaklarım var bir de kaisoo

on gün etkisi, markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin