27

345 34 5
                                    

"Donghyuck her şeyi yanlış anlıyorsun dinle beni."

"Neyi yanlış anlıyorum ya? Gördüm işte. Git Jaemin'e tamam mı? Git onunla ne yaparsan yap."

Mark'ın evindeki eşyalarımı toplarken eski telefonumu bulmuş elimdeki telefonun içinden hattımı çıkararak Mark'ın telefonunu bırakmıştım.

"Bende kalan her şeyini getirdim, sende kalanları da aldım. Hayatına girmemişim gibi davran ve boş yere drama yapma."

Sırt çantamı sırtıma alırken, Mark çantamı çekiştirmiş odada bir yere atmıştı.

"Beni dinlemeden bir yere gidemezsin."

Sımsıkı bana sarılmış, hareket etmemem için yapışmıştı.

"Ya gitmem gerekiyordu çünkü olur olmadık şeyleri aklına sokacaktı. Sonra ilişkimizde güvensizlik oluşacaktı. Gerçekten aldatma falan yok. Hem seni gerçekten çok seviyorum ben."

"Jaem'le uyuduğunda ilişkimiz daha mı güvenilir oldu şimdi?"

Mark'ı kendimden uzaklaştırmış çantamı sırtlamıştım.

"Bana haber verebilirdin, mesajlarımı silmek yerine bana her şeyi anlatabilirdin. Belki o zaman henüz bitmemiş ilişkimiz için bende bir şeyler yapabilirdim."

Kafe'de mesajları sildiğini anlamak zor olmamıştı. On küsürden fazla mesaj geldiğinden gelen iki mesajla demek sadece annem yazdı demezdim.

"Ne diyorsun sen? Ne ilişki bitmesi?"

Yine önüme geçmiş bu sefer gitmemem için durdurmuştu.

"Bitti Mark. Ben 2-3 sorunu içime atıp bu ilişki için üzülemem. Bu bencillik. Sen her şeyi yapıp benden saklayacaksın bende yok ya aldatmıyordur mu diyeceğim?"

"Bak ortada aldatma yok. Gerçekten sadece gittim görüştüm ve uyuyakaldım öylece."

"İlaçta atmıştır içeceğine Jaem değil mi?"

Söylediklerine alayla gülmüş evden çıkarak kendi evime yürümüştüm. İlk aşk acımı kötü geçirmeyeceğim aşikardı. 6 ay sonra doğacak minik ikizlerim vardı. İlla ki kafamı onlarla toparlardım. Evet evet, hatta sınavım da vardı seneye.

Eve çantamı bırakmış telefonumu yaptırmak için geri döneceğim sırada yaptırılmış ve çalan telefonum dikkatimi çekmişti. Anlaşılan Mark kendi telefonunu verirken yine de benim telefonumu da yapmıştı.

"Efendim Jeno?"

"Konuşmamız gerek Mark nerede?"

"Mark yok, bu sefer birlikte bazı anlarımızı çekemeyeceksin yani. Kapatıyorum şimdi."

Telefonu kapatmış, yatağıma kendimi bırakarak gözlerimi yummuştum ki kapı adam akıllı tıklatılmadan annem içeriye girmişti.

"Neyin olduğunu anlatır mısın yoksa Mark'ı mı arayayım?"

"Anne, uyumak istiyorum sadece. Kocanla ilgilensene sen, balayına gidin hadi!"

Bu arada geçen hafta annemler evlenmişti. İkizlerin kendilerine umut olduğunu düşünüyorlardı. Açıkcası ben sadece gülüp geçmiştim, çünkü ikizlerden sonra maalef ki boşanacaklardı.

"Zaten gideceğim kocamla balayına."

Saçını savurup hava atarken kıkırdamış ona dönmüştüm.

"Öyleyse kocanı bekletme hadi."

Annem uzanıp yüzümün her yerini öpmüş sonra da yavaşça ayaklanmıştı.

"Gelince konuşacağız, tamam mı?"

Erken gitmesi için başımı usulca sallamış odamdan çıkmasıyla kıyafetlerimi değiştirerek yeri yatağıma uzanmıştım. Elimde telefon Mark'ı unutmak için instagram'dan ilgilimi çekebilecek kızlara/erkeklere bakıyordum.

10 dakika içerisinde bir çoğuna mesaj atmış geri dönüşlerde almıştım. Ama gerçekten bazıları 5 dakika içerisinde baymıştı. Bu yüzden mesajlara cevap vermeyip aşağıya inmiş ve netflix üzerinden yarım kaldığım diziyi açmıştım. Gün boyunca her Mark aklıma geldiğinde ya yemek yiyor, ya da müzik dinliyor ya da başka bir işle uğraşıyordum. Sanırım unutmamın ihtimali bile çok düşüktü ama kendi başımın çaresine bakmalıydım. Omzunda ağlayacağım bir yakın arkadaşım yoktu.

Dışarı çıkmanın iyi geleceğini düşünüp anahtar, telefon ve cüzdan üçlüsünü alarak evden çıkmış. Jaehyun Hyung'un kafesine gitmiştim. Beni anlasa o anlardı zaten.

Benim bunu demem üzerine sanki sırf ben sıkıntılıyım diye dükkan bugün açılmamıştı ve bende beklemek yerine düz yolda hafif hafif yağan yağmur altında yürümeye başlamıştım.

Saatlerce yağmur altında yürümüş, sonra da evime dönmüştüm. Ben evime dönerken yağmur yavaş yavaş hızlanmış onun hızlanmasıyla koşar adımla evin girişine girmiştim.

"Donghyuck, neredeydin? Aradım açmadım evdede yoktun?"

Kapıyı açar açmaz duyduğum sesle Mark'a dönmüş sonra da bir şey demeden cüzdanımda olan parayı Mark'a vermiştim.

"Teşekkürler, telefonumu tamir ettirdiğin için."

Sonra bir şey dememiş ve içeriye girerek sesini duymamak için son ses müzik açmıştım.

Belki de bana oraya gideceğini söyleseydi aramızda bir güvensizlik oluşmazdı. Ama oraya gideceğini söylememiş, haber etmemiş ve gelen fotoğrafa da inanmamam gerektiğini söylemişti. Tam tersi ben Jeno'yla olsam ve ona söylemesem büyük ihtimal, burnumdan getirirdi.

Bir kaç saat son ses müzikle durmuş, sonrada başımın ağrımasıyla müziği kapatıp Mark'ın gidip gitmediğini anlamak için kapıya kulağımı dayamıştım. Ses gelmeyince kapıyı açmış kapıyı açmamla yere düşen Mark'ı yakalamaya çalışmıştım. Tabii geç davrandığım için kafasını yere vurmuş hafif bir baygınlık geçirmişti ve bende onun uyanması için onu oturma odasına çekmiş koltuğa yatırmıştım. Yüzü buz gibi olduğundan üstüne bir battaniye yerleştirmiş sonra da odama çıkarak kendim uyumaya çalışmıştım. Her şey daha kolay olur sanıyorken, her şey en başından beri zorlanıyordu.

---

baymak falan derken geçenlerde biriyle
konuştum arkadaşım istedi diye neyse
çocuğa 30 dakika dayandım valla zordu sorry

4-5 bölümdür en uzun olanı galiba bu :)

30.bölümün final olması muhtemel :")

Bu arada yazdığım Markhyuck ve
luwoo ficini düzenleyip yayınlayacağım
tekrardan yayımdan kaldırdım yani💋

bol bol yorum yapın lütfen

on gün etkisi, markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin