16

3K 212 72
                                    



"Gerçekten bunu yapacak mıydın?" diye sordum kaşlarını çatarak bana bakan babama.

"Beni haberimin dahi olmadığı bir evliliğe zorlayacak mıydın?" Başını iki yana sallayarak bana doğru yaklaştığında elimle durmasını işaret ettim. "Dur, baba," dedim fısıltıyla.

"Jongin çok iyi bir adam, Jennie. Bu istemeyeceğin bir evlilik değil. Ben sadece senin iyiliğini düşünüyorum." Gözlerimden yaşlar akarken kahkaha attım. Masasının üzerinde duran boş kahve kupasını alarak sertçe yere fırlattım.

"Ben artık çocuk değilim!" diye bağırdım. "Beni artık böyle kandıramazsın! O aptal sözleşmede yazanları gördüm!" Masasının üzerindeki her şeyi yerlere fırlatmaya başladığımda babam hiçbir şey yapmıyor, öylece izliyordu.

"Sen beni satmayı kabul etmişsin resmen!" dedim ağlayarak dizlerimin üzerine çökerken. Lisa koşarak yanıma geldiğinde, yere çökerek kollarını bana sardı. O sırada babam hiçbir şey söylemiyor, bizi izlemeye devam ediyordu.

Ve ben hâlâ o kalbi kırık, aptal, küçük kız çocuğuydum.

Bana bir şeyler söylesin istiyordum.

Bana yalanlar söylesin, gerçek olmasını istediğim yalanlar söylesin ve onlara bile inanmaya razı olacağım.

Çünkü gerçekler beni o kadar çok kanattı ki nasıl devam edeceğimi bilmiyorum.

Hıçkırarak ağlıyor, titriyordum ve saçlarıma uzanan ellerimi Lisa güçlükle kontrol ediyordu. "Bırak beni!" dedim çığlık atarak. "Bırak, lütfen! Görmüyor musun? Benim babam... benim babam beni satmayı kabul etmiş!" Benim babam benden vazgeçmiş.

"Jennie," diye söze başladı babam. Başımı kaldırıp öfkeyle ona baktım. "Kızım," dediği anda Lisa'nın kollarından kurtularak elime geçen ilk şeyi ondan tarafa fırlattım. "Bana kızım deme!" diye haykırdığımda sakin bakışları yüzümde dolaştı.

Nasıl bu kadar sakin kalabiliyordu? Hiç utanmıyor, kendini kötü hissetmiyor muydu? Peki ya annem? O, tüm bu olanlardan haberdar mıydı? O da mı vazgeçmişti kızından?

"Jennie, sakin ol, sakin ol kardeşim," dedi Lisa kollarını bana sararak. Mümkünmüş gibi, ağlayışım daha da arttı. "Sakin olmak istemiyorum," dedim fısıltıdan farksız bir sesle. "Bitsin istiyorum, artık her şeyin bitmesini istiyorum. Çok yoruldum." Gözlerimden akan yaşları ellerimin tersiyle silerek ayağa kalktım. O an ayakta kalmak, benim için yapılabilecek en zor şeydi ama imkansız değildi.

Lisa da benimle beraber ayağa kalktığında babama doğru ilerleyerek tam önünde durdum. Başımı hafifçe kaldırarak, varlığı bana her daim güven veren yüzüne baktım. Şimdi o gözler bana güven vermiyordu. Artık yüzüne baktığımda huzurlu hissedemiyordum.

Hayat bana, artık daha kötüsü olamaz dediğim her an, daha kötüsünün olabileceğini gösteriyordu.

Her şey bitti dediğim, sonun geldiğini sandığım her anın yeni bir başlangıcı beraberinde getirdiğini görüyordum.

Asla bana zarar vermeyeceğini sandıklarımın, hayatımı cehenneme çevirmek isteyebileceklerini anlıyordum.

Hayat bana güvenmememi söylüyordu. Işığına inandığın güneş bir gün muhakkak batar. Saklandığın gece bir vakit illaki sabaha çıkar.

Sadece kendine güven.

Yoksa yolun yarısında yere düştüğünde, her şeyin bittiğini sanırsın.

"Teşekkür ederim, baba," dedim ağlayarak. Ağlıyordum ama bu az evvelki gibi şiddetli, öfke dolu bir ağlayış değildi. Kırgın bir ağlayıştı. "Bana bir kızın babasına bile güvenmemesi gerektiğini öğrettin. Keşke sadece söyleseydin, keşke böyle öğrenmeseydim. Keşke hayat dersleri verirken beni sevmeyi unutmasaydın. Bir şeyleri yapamayacağımı düşünüp beni küçümseyeceğin yerde bana güvendiğini söyleyip sarılsaydın bana," konuşmak için ağzını araladığında başımı iki yana salladım.

as if it's your last | taennie Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin