23

2.3K 167 55
                                    


"Sorun ne?" diye sordum Lisa'nın ofisine girerken. "Beni neden çağırdın?"

Lisa işaret parmağını dudağının üzerine getirerek bana sus işareti yaptı ve gözleriyle bir yeri işaret etmeye başladı. Ancak gözlerini etrafta döndürmesi neyi işaret ettiğini anlamamı sağlamıyordu.

"Konuşsana kızım," diye söylendim. "Anlamıyorum." Gözlerini devirerek "Arkana bak," dediğinde, arkamı dönerek ofisin kapısından dışarıya baktım. Koridorun biraz ilerisinde, Jungkook ve Taehyung vardı ve hararetli bir şekilde bir şeyler konuşuyorlardı.

"Tae'nin burada ne işi var ki?" dediğimde omuz silkti. "Bilmiyorum. Ama belki yine bir boklar yiyordurlar diye seni çağırdım. Boş beleş patronum Tae'nin aklını çelecek gibi olursa ona engel olursun diye seni çağırdım."

"Pekala, hadi yanlarına gidelim o zaman. Şu boş beleş patronunla adamakıllı tanışamadık bir türlü. Bakalım hangi akla hizmet saçma sapan tavsiyeler veriyormuş."

Lisa tereddütlü adımlarla ayağa kalktığında, onu yanıma çekerek koluna girdim. Ofisinden çıkarak koridorda ilerlemeye başladığımızda, Taehyung beni görerek gülümsedi. Jungkook, Tae'nin suratındaki ifadenin sebebini merak etmiş olacak ki arkasını dönerek bize baktı. Göz göze gelmemizle gözlerinin şaşkınlıkla irileştiğine şahit oldum. Sanırım vur yumuruğu masaya, al kızı diye boş yaparken, o kızın ondan hesap sormaya gelebileceği ihtimalini düşünmemişti.

"Selam," dedim yanlarına vardığımızda. "Jennie," diyerek kendimi tanıttım ve elimi Jungkook'a uzattım. "Sen de Jungkook olmalısın, adını çok duydum."

Jungkook yerinde rahatsızlar kıpırdanarak uzattığım eli tuttuğunda, Taehyung gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmıştı. "Adımı duyacağın kadar tanınmış biri değilim aslında," diye mırıldandı Jungkook.

"Yok yok," dedim hızlıca. "Öylesin. Verdiğin tavsiyeler falan, muhteşemler, duydum."

Elini elimden çekerek saçlarını karıştırdı ve yavaşça Taehyung'a baktı. "Senin gelmişini geçmişini sikeceğim," diye fısıldarken muhtemelen bunun duyulmadığını sanıyordu ama duymuştum.

Tekrar bize döndüğünde bakışları benden çekilip Lisa'ya döndü. "Senin yapman gereken işler yok mu? Neden buradasın?" dediğinde Lisa gülümseyerek başını iki yana salladı. "İşlerimi hallettim. Bu hafta için yeni bir dosyayı da editörlere teslim ettim," dediğinde, Jungkook gözlerini kısarak ona baktı. "Yine gerçek aşk saçmalıklarıyla başımızı ağrıtmayacaksın değil mi?" Kaşlarım havaya kalkarken ciddi olup olmadığından emin olmak istercesine suratına baktım. Ciddiydi. Geri zekalı.

"Pardon?" dedim hafifçe sesimi yükselterek. "Aslında Lisa, bu hafta çok güzel bir yazı hazırladı. Gerçek aşktan anlamayanların verdiği yanlış tavsiyelerin, insanların hayatını nasıl kararttığıyla ilgili. Bir alıntı duymak ister misin?"

Jungkook seslice yutkunduğunda, arkasında duran Taehyung ukala bir gülümsemeyle duvara yaşlanmıştı ve olanları izliyordu.

"Yumruğu vur masaya, al kızı. Bu bir alıntıydı ve bekle, bir tane daha var. Başucuna para bırak. Bunlar... sana tanıdık geldi mi?"

Jungkook öksürerek başını iki yana salladı. "Şey... çok tanıdık gelmedi aslında. Henüz bu haftanın yazılarını okumadım da ben, gideyim en iyisi."

Gitmeye yeltendiğinde kolundan tutarak onu durdurdum. "Gitme ya, konuşuyoruz işte ne güzel. Hem bak, sana yazıdan biraz daha bahsedeyim."

"Böyle aşktan sevgiden bir haber insanların bilmedikleri şeyler vardır. Bir kadının gururunu kırmak çok kolay görünüyor, değil mi? Onu başucuna bıraktığın parayla, söylediğin aşağılayıcı birkaç kelimeyle yıkabilir, ağlatabilirsin. Ama unuttuğun şey yıkılmasına sebep olduğun kadının muhakkak bir gün ayağa kalkacağı ve eskisinden daha güçlü olacağıdır. Arkadaşına yardım etme çabanı anlayabiliyorum, ama yardım etmenin daha insanca yolları var Jungkook. Benim kırgınlığım bir gün tam anlamıyla geçecek, bunu biliyorum. Peki ya sen? Senin düşüncelerin? Düşüncelerin böyle kaldığı sürece sen gerçek aşka saçmalık diyen, sevgiden bihaber biri olarak yaşamaya devam edeceksin. Okuduğum bir kitapta diyordu ki 'Ölenler için üzülme, yaşayanlar için üzül. En çok da sevgisiz yaşayanlar için.' Benim elimden de sana üzülmekten başka hiçbir şey gelmez, Jungkook."

Derin bir nefes alarak yanımda gözleri dolmuş bir şekilde duran Lisa'ya baktım. "Lisa buradan ayrılıp başka bir yerde kolayca iş bulabilir. Ama sen sana tahammül edecek başka birini kolayca bulabilir misin, işte onu bilmiyorum. Henüz geç değilken değişmek için çabala. Sevgiyi, gerçek aşkı bir saçmalık olarak, kadınları yumruğu masaya vurup alabileceğin bir şey olarak görmeyi bırak. Sana kötü birisin demiyorum, Jungkook. Ama iyi biri olduğunu da söylemek gelmiyor içimden. Umarım bir gün birini canından bile çok seversin ve kendini önce dostunun, sonra da sevdiğinin yerine koyarsın. Ve bir kadının uyandığı yatağın başucuna tıpkı bir fahişeymiş gibi para bırakma fikrini verdiğin için kendini kötü hissedebilirsin umarım."

Tekrar Lisa'ya baktım. "Benim gitmem gerekiyor, geliyor musun?" Lisa dolan gözlerini kırpıştırarak beni başıyla onayladığında, bu defa bakışlarım hâlâ Jungkook'un arkasında kalan Tae'ye kaydı.

"Az önce sırıttığını görmedim sanma, senin sıran daha gelmedi bile."

Seslice yutkunduğunda, korktuğunu anlamıştım. Bir süre rahat davranmasına izin vermiştim ama durması gereken bir yer olduğunu hatırlamalıydı.

Lisa ile beraber yanlarından ayrıldığımızda, kendimi rahatlamış hissediyordum.

Bazen bazı insanların, hatalarının yüzüne vurulmasına ihtiyaçları olurdu ve bunu yapmadığınız sürece onlar doğruyu göremezdi.

Ve ben Jungkook'un doğruyu görebilmesini umuyordum. Jungkook gibi düşünen tüm erkeklerin, doğruları görebilmesini diliyordum.

•••

🍷Lily🍷

🍷Lily🍷

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
as if it's your last | taennie Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin