Birini sev, ona güven.Ve sonra izin ver, seni yakıp yıksın.
Parçalan, dağıl. Ağla, o kadar çok ağla ki gözlerinde artık yaş kalmasın. Ve içten içe de bil, tekrar sana gelse, tekrar izin verecek kadar aşıksın.
Sonra o tekrar gelsin, kalbinin kırık yerlerini üzerine basarak ezsin. Bırak, canından can gidiyormuş gibi bir acı yayılsın ruhuna. Tüm bunlar olurken de neden diye sorma.
Çünkü onu sevdin, ona güvendin.
Ona, en başta seni yakıp yıkması için izin veren de sendin.
"Neden?" diye sordum dudaklarımın arasından bir hıçkırık daha kaçarken. Ağladığım için sesim kısık çıkıyordu. Jisoo dolu dolu gözlere bana bakıp sessiz kaldığında, ağlayışım daha da arttı. Böyle olsun istememiştim.
"Aptal, orospu çocuğu!" dedi Lisa odanın içinde dönüp dururken. "Nasıl bu kadar şerefsiz olabiliyor ya? Aklım almıyor, delireceğim!"
"Annem benim açıklamamı bile beklemedi," dedim ağlayarak. "Bana ne olduğunu sormadı bile!"
"Anlayamıyorum," dedi Chaeyoung. "Nasıl her şey bir anda daha da kötüleşebiliyor?"
Neden yitiriyorum yavaşça, insanlara olan güvenimi?
Ne yapacağım şimdi?
"Bilmiyorum," dedim çok fazla ağladığım için güçsüzlerin sesimle. Kırgınlığım ve öfkem yalnızca Taehyung'a değildi. Babama kırgındım, kızına güvenmediği için. Anneme kızıyordum, bana bir açıklama şansı bile vermeden, bilmediği bir olayın cezasını bana kestiği için. En son ise o vardı. Ona kızıyordum çünkü beni kırıyordu. Her seferinde daha fazla kırıyordu. Üstelik ona ne yaptığımı bile bilmiyordum.
"Ben biraz hava alsam iyi olacak," diye konuştum yavaşça ayağa kalkarken. Aldığım nefes yetmiyormuş gibiydi ve belki biraz yürümek, hava almak iyi gelebilirdi.
"Seninle gelmemizi ister misin?" diye sordu Lisa. Başımı iki yana salladım. Benim için endişelendiklerini görebiliyordum ama şu an biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. "Siz de gidin artık, geceden beri yanımdan hiç ayrılmadınız. Ben gerçekten iyiyim, benim yüzümden işlerinizi aksatmanızı istemiyorum."
"Boş yapma istersen," dedi Jisoo gözlerini devirerek. "Tamam şimdi seni yalnız bırakacağız ama bu sen istediğin için, işlerimizin hiçbiri senden önemli değil." Gözlerim dolduğunda yanına gidip ona sarıldım. Lisa ve Chaeyoung da yanımıza gelip sarıldığında "Beni bırakmayın, olur mu?" diye mırıldandım. "Sizden başka kimsem kalmamış gibi hissediyorum."
Söylediklerimden sonra birbirimize bir süre daha sarıldık. Kızlar, son güvendiğim insanlardı ve onlar olmasaydı ayakta kalamazdım, biliyordum.
Onların yanından ayrıldıktan sonra evden çıktım, oturduğumuz evin on beş dakika kadar uzağında bir çocuk parkı vardı ve orayı severdim. Lisedeyken her akşam kızlarla orada oturuyorduk.
Adımlarım beni oraya götürürken düşündüm. Birlikte olduğumuz o geceyi düşündüm. Hayatımda daha heyecanlı olduğum hiçbir an olamamıştı. Ve sonra o gecenin sabahını düşündüm. Hayatımda daha kötü hissettiğim hiçbir an olamayacağını düşünmüştüm. Ama belli ki, Kim Taehyung'ın sınırları yoktu. Onu sevmekten yara almadan çıkmanın bir yolu olduğunu sanmıyordum.
O şiddetle esen bir rüzgar gibiydi. Ve ben dalına tutunmuş bir yapraktım. Beni alıp yanında götürmesine bile razı olacakken beni dalımdan ayırmış, sonra durmuştu. Düştüğümle kalmıştım.
Bir an takip edildiğim hissine kapılarak arkamı döndüm. Kimse yoktu. Kaşlarımı çatarak yürümeye devam etsem de içime kurt düşmüştü bir kere. Telefonumu alarak kızları arayacağım sırada, arkamda bir gürültü kopmasıyla çığlık atarak arkamı döndüm.
İki adam birbirine girmişti, üstte olan siyah takım elbiseli adam, altındakini dövüyordu. "Niye takip ediyordun lan onu? Orospu çocuğu! Kimin adamısın lan sen?"
Bağıran, takım elbiseli adam Taehyung'dı.
Gözlerim şokla aralanırken, Taehyung altındaki adamı yumruklamaya devam etti. "Ta-taehyung," dedim gözlerim yaşlarla dolarken. Ne olduğunu bile anlayamıyordum ama korkuyordum. İnsanların birbirlerine şiddet uygulaması beni korkutuyordu. Şiddet, en çok korktuğum şeylerden biriydi.
Korkuyla yere çöktüğümde, hıçkırarak ağlamaya başladım. Kafamın içinde dönen görüntülere dayanamadığımda gözlerimi kapatarak ellerimi kulaklarıma örttüm. "Tae," dedim hıçkırarak. "Lü-lütfen dur."
Bu kadar çaresiz ve korkak hissetmekten nefret ediyordum.
Ondan bir şey istiyor olmaktan nefret ediyordum ama durmalıydı. Korkuyordum.
"Jennie, iyi misin?" diye sorduğunda gözlerimi açarak ellerimi yüzüme siper ettim. "Vu-vurma bana." Gözleri şaşkınlıkla aralandı. "Sana vurmayacaktım," dedi. Eğilerek kendime siper ettiğim ellerimden birini tuttuğunda, tekrar hıçkırdım. "Jennie, seni korkutmak istemedim," dedi elinin baş parmağıyla elimi yavaşça okşarken. "Özür dilerim."
Kendime gelmek istercesine başımı iki yana sallayarak elimi sertçe çektim. "Benden uzak dur! Ne zaman yakınımda olsan canımı yakmaktan başka hiçbir şey yapmıyorsun! Lütfen, lütfen artık beni rahat bırak."
Elini çekerek başını öne eğdi. "Seni takip ediyordu, güvenilir olmayan birinin adamıydı. Güvende olduğundan emin olmak istedim."
Ayağa kalktığımda, o hâlâ yere çömelmiş halde duruyordu ve başı öne eğikti. "Güvende olmamı istiyorsan..." dedim kelimeleri bastırarak. "Benden uzak dur." Duraksadığımda başını kaldırarak gözlerimin içine baktı. Yine gözleri kızarmıştı.
"Çünkü sen yakınlarımdayken güvende hissetmiyorum."
Böyle söylediğimde, kızaran, dolu gözlerinden bir damla yaş aktı.
Beni yakan acı, seni ağlatacak kadar kuvvetli mi Taehyung?
Neden ağlıyorsun?
Oysa biliyor olmalısın, benim hiçbir kelimem, senin yaptıkların kadar acı veremez.
•••
🍷Lily🍷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
as if it's your last | taennie
Hayran Kurgu"Bir yalanmış gibi öp beni. Sanki son aşkınmışım gibi." ••• Kim Taehyung, sarhoş olduğu bir gece Kim Jennie ile birlikte olur. Kim Jennie uyandığında ise, onu umduğundan çok daha başka şeyler beklemektedir. ••• "Sadece merak ediyorum. Hiç şansımız y...