21

2.5K 180 86
                                    



"Jennie, sen... yani... bize kızgın değil misin?" diye sordu annem çekingen bir ifadeyle.

Yok canım, ne kızgınlığı? Alt tarafı babamın beni satmak gibi bir plan yaptığını ve annemin buna onay verdiğini, bunları bilen iş ortaklarımız, aile dostlarımızın da her şeye sessiz kaldığını öğrendim. Göz göre göre, sırf ailem daha fazla para kazansın diye hiç tanımadığım bir adamla evlendirilecektim.

"Değilim, anne," diye söylendim elimdeki dosyaları zaptetmeye çalışırken. "Siz öyle uygun gördüyseniz, doğrusu o demektir." Yo, öyle falan değil. Ama bir süre öyle sansanız iyi olur.

"Böyle olgunluk göstereceğini biliyordum, sen benim kızımsın, beni anlayacağını biliyordum."

"Anne, şimdi izin verirsen, işime dönmem gerekiyor." Aslında işe gelmek gibi bir niyetim yoktu ama Jisoo bugün kendini iyi hissetmediğinden onun yerine işe gelmiştim. İşleri birikirse döndüğünde daha çok yorulacaktı çünkü.

Kollarım arasındaki bir yığın dosyayla koridorda ilerlemeye başladığımda, bir yandan da dosyaların düşmemesi için uğraşıyordum.

Bir anda biri tarafından kolumdan tutulup erkekler tuvaletine çekildiğimde, dudaklarım arasından bir çığlık dökülürken, elimdeki dosyalar yeri boylamıştı. Çığlık atmaya devam ettiğimde bir el ağzıma örtüldü.

"Sessiz olsana biraz, dizi mi çekiyoruz burada?" diye söylenen tanıdık sesi duyduğumda, çığlığım kesildi. Elini sertçe ittirerek ona baktım. "Taehyung," dedim sabır dilenir gibi. "Dizi çekmiyoruz evet, ama bunu sen unutuyor gibisin aptal! Ne işin var burada?"

Aramızda bir adımlık boşluk bırakarak hafifçe omuz silkti ve bir elini yaslandığım duvara koyarak bana baktı. "Seni özledim."

Ben de seni özledim.

Ama senin bunu bilmene gerek yok.

"Ben seni hiç özlemedim," dedim bakışlarımı ondan kaçırırken. Yarım ağız bir gülümsemeyle bana baktı. "Yalancı."

"Yo, yalan falan değil. Çekil şimdi, işlerim var." Omzundan ittirdiğimde yerinden hareket bile etmemesiyle yutkundum. "Çekilir misin?" diye mırıldandım o yüzünü yüzüme yaklaştırmaya başladığında. Başını yavaşça iki yana salladı. "Çekilemem," dedi fısıltıyla. Dudaklarımız arasındaki yok denecek kadar az olan boşluk, tüm mantığımı yerle bir ediyordu. "Ne-neden?" diye sorduğumda, kekelediğim için içimden kendime edebileceğim tüm küfürleri saymıştım.

"Çünkü," dediğinde, dudakları dudaklarıma değmişti. Gülümseyerek hafifçe geri çekilirken gözlerinin kapalı olduğunu gördüm. "Artık senden uzak kalmaya dayanamıyorum."

Dudaklarını sertçe dudaklarıma bastırdığında, mantığımı ele geçiren özlemimle öpüşüne karşılık verdim. Duvara yasladığı eliyle belimi kavradığında, dudaklarım arasındaki üst dudağını sertçe ısırdım. Kısık bir sesle inleyerek belimdeki tutuşunu sıkılaştırdı. Ellerim saçlarını çekiştirirken onun eli, iç gıdıklayıcı bir yavaşlıkla belimde geziniyordu. Ona olan özlemimle karşılık verdiğim bu öpücük derinleşmeye başladığında, nerede olduğumuzu hatırlayarak duraksadım.

Dudaklarımız birbirinden ayrılırken "Siktir..." diye soludu. "Jennie... ben..." İşaret parmağımı dudağına koyarak "Şşş," dedim. "Şimdi değil, Taehyung," diye mırıldandım. "Bugün değil."

Duvarla onun arasından çıkıp kapının önüne düşen dosyaları toplamaya başladığımda, o da sessizce gelerek bana yardım etti.

Yanımda duruyordu, bana bakıyor, yardım ediyordu ve birbirimizi kırıp üzecek hiçbir şey söylemiyorduk tüm bunlar olurken. Bu sanki bir rüyadaymışım gibi hissettiriyordu. Bir yandan mutluyken bir yandan her an uyanabilirmişim gibi korkuyordum.

Dosyaları toplamayı bitirdiğimizde "Jennie," dedi Taehyung. Başımı kaldırarak ona baktım. "Ne oldu?" diye sorduğumda "Seni seviyorum," dedi kısık bir sesle. Vücudumdaki tüm kanın yüzüme dolduğunu hissettim. "Bu-bunu neden söyledin ki şimdi?" dedim ve konuştuğum anda, kekelediğim için eve gittiğimde kızlara kendimi dövdürmeyi düşündüm.

"Hiç," diye mırıldandı. "Sadece artık her fırsatta bunu söylemek istediğimi fark ettim."

Gülümseyerek ona baktım. Dudaklarımı aralayıp konuşacağım sırada koridorun başından "Jennie," diye seslendi biri. Başımı çevirip bize doğru gülümseyerek gelen kişiye baktım. Onu tanımıyordum. Yanımıza gelerek elini bana doğru uzattı.

"Uzun zamandır seninle tanışmak istiyordum, Jennie." Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Sen kimsin? Adımı nereden biliyorsun?"

Gülümseyerek elini geri çekti ve "Affedersin," dedi mahcup bir sesle. "Kendimi tanıtmayı unuttum." Başımı hafifçe yana doğru eğerek gülümseyen yüzüne baktım. Neden gülümsüyordu ki?

"Adım, Kim Jongin."

•••

Selam. Ben bu bölümü yazarken hâlâ taennie etiketinde birinciydik. Çok🥺fazla🥺duygusalım. Teşekkür ederim🙏🏻😌
Gitmeden yıldızımı turuncuya boyarsanız ve yorum yaparsanız çok çok mutlu olurum.
Öpüldünüz.

💜

🍷Lily🍷

🍷Lily🍷

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
as if it's your last | taennie Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin