2.

427 30 67
                                    

"Gel!" Öğretmenin seslenmesiyle içeri girmişti bir çocuk.

"Bayan Song sınıf defterini almam için gönderdi."

"Peki. Ama önce bir kaç işim var defterle, biraz bekleye bilir misin?"

Başını evet anlamında sallamış ve kapıya yakın bir yerde durmuştu. Sınıfın boylu-poslu erkeklerinden biraz kısa olması Shulan'ın ondan etkilenmesine engel değildi.

"Şşt, noldu sana?" Ivy göremeyeceğini bilerekten göz kırpmıştı. Çünkü bunu görürse arkadaşı canına okuya bilirdi.

"Etkileyici görünüyor sadece." Yanaklarının kızarmasını hissederekten kafasını aşağı salmış ve kendini çizdiği şeye odaklamıştı.

"Yine mi karakalem? Biraz renklendirsene çizdiklerini." Ivy elini çenesinden çekmişti ve bu sefer dersin sıkıntısından kafasını masaya gömmüştü.

"Renklendirmede senin gibi iyi değilim, zorlama hem böyle daha güzel." Gözucu çocuğa bakarak çizimine devam ediyordu.

"İsmin neydi ve rehber öğretmeniniz kimdi?" Öğretmenin sorusu çocuğu düşüncelerinden ayırmıştı.

"Changbin, Seo Changbin, efendim. Rehber öğretmenimiz Bayan Song HwaYoung."

"Üzgün görünüyor." Shulan'ın dediği şey Ivy'yi kafasını kaldırmaya teşvik etti.

"Hm? Kim?"

"Çocuk. Üzgün görünüyor."

"O zaman git ve neyi olduğunu so-"
Zil çalmıştı ve Shulan çocuk çıkmadan onu durdurmuştu.

"Dostum, neyin var?"

Galiba afallamıştı. Bir kaç kez kolundaki ince ele ve o elin sahibine bakıp gözlerini kırpıştırdıktan sonra konuşmaya çalışmıştı.

"Bir şeyim yok. Kolumu bırakırsan sevinirim."

"Uhm, özür dilerim." Bıraktığı an sınıftan çıkmıştı.

"Ukala birisine benziyor, bırak sen şu işi." Shulan omzuna atılan eli farketmemişti bile. Bir tür garip duygu yaşıyordu, ama ismini bilmiyordu.

"Çocuğu tanımıyor musunuz girls!"

"Hayır, Woo. Tanırsak söylerdik zaten."

"Sen biliyor musun?"

Wooyoung kaşlarını kaldırmıştı.

"Okulun en popüler çocuğu Changbin, size böyle bir arkadaşım olduğunu söylediğimi sanıyordum?!"

Shulan bir kaç kez göz kırpıştırdıktan sonra hatırlamıştı.

"Şu kısa olan? Hani daha 2-3 ay bize gelip her bokunu haber verdiğin?"

"Evet, evet, aynen o."

Üçlü 30 saniyeden uzun bir süre susunca Ivy çantasını almış ve her ikisini sürüklemeye başlamıştı.

"Bedem öğretmeni acımaz bu sefer, hadi."

***

"Cidden...Tüm erkeklerin basketbol oynayacağı sırada kızların mal-mal bakacağını düşünmezdim." Shulan hiç memnun değildi.

"Kitabımı bitireceğim ne güzel, neyi kötü oldu ya." Koluna yediği yumrukla Shulan'a döndü. "Ne var ya!"

"Öff, maç başladı ve tuttuğum takım doğru düzgün sayı alamadı bile. Cidden...Keşke ben olsaydım birinin yerinde, en azından onlardan daha iyi oynardım."

"İlgilenmiyorum." Kendini çantasıyla koruma altına aldı Ivy.

"Woo karşı grupta olduğu için bu grubu seçerkenki aklımı sikeyim. Cidden!"


Keyfini düzelten şeyse huzurla kitap okuyan arkadaşının kafasına atılan basketbol topuydu. Far görmüş tavşan gibi (zaten tavşana benziyordu, orası ayrı mesele) topa ve elindeki kitaba bakarken Shulan kahkaha atmaya başlamıştı.

"Ne mal-mal bakıyorsun, topu atsana!" Karşıdaki uzun oğlan bağırmıştı.

"Tanrım...Ivy...SEN ONU BULDUN!" Daha fazla gülmesi arkadaşının sinirlenmesine sebep olmuştu.

"Yüz yıl düşünsem berbat bir beden dersinde bu kadar eğleneceğimi tahmin edemezdim, sis!" Yanından kalkmasıyla duraksamıştı.

Ve daha çok gülmüştü.

Çünkü arkadaşı topu geri vermek yerine, elindeki topu ondan uzun olan oğlanın kafasına vurmuştu ve yerine geçmişti.

Tabi Shulan böyle gülerken, onu izleyen Changbinden habersizdi.

"Hey Binnie! Neye bakıyorsun?"

"Hm? H-hiç, hiç birşeye."

Felix arkadaşının dikizlediği yere bakarken şaşırmamıştı.

"Bro, sevgilinle bu kız yüzünden ayrılmadın mı zaten? Onu gözlerinle yiyip bitirmeseydin, Yujin hala seninle birlikteydi."

"Umrumda değil, Lix. Ciddiyim."

Aklımda güzel birşey vardı...Ama yazınca bok gibi olduğunu gördüm aq

FİKRİMDEKİLERİ DÖKEMİYORUM NEDEN

A Soulmate Who Wasn't Meant to be , Seo ChangbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin