entrikalı türk dizilerine çevirdim fici ama pişman değilim tysm💖
"Ne için? Yani...İntikam dedin. Ama neyin intikamı?"
"Ben...İlk defa dürüst olacağım."
Yere çökmüş ve cebinden bir kağıt çıkarmıştı.
"Doğduğumdan beri...Bir ruh eşim yok. Yani galiba."
Shulan da soğuk zemine oturmuş ve dizlerini kendine çekmişti.
"Bu yüzden aşka falan pek inanmazdım. Çıktığım kızların hepsini kırdıktan sonra tanımıyormuş gibi davranıyordum, çünkü gerçekten onlardan hoşlanmıyordum, ya da başka birşey. Sadece öylesine gözüme güzel geliyorlardı."
Derin nefes almıştı, elindeki kağıta bakıyordu hep. Elinde çeviriyor, büküyor ve yeniden açıyordu.
"Sonra Yujin'i gördüm. Melek gibi birisiydi, boş zamanlarında hayvan barınaklarını ziyaret ediyordu, kimsesiz çocuklar için bağış kampanyalarına tüm parasını yatırıyordu, her haftasonu huzur evlerini ziyaret ediyordu...O gerçek bir melekti."
Durmuş ve gözlerini kağıttan çekmişti.
"Ben ona aşık olduğumu sandım, ama tek yaptığım yine bencillikti. O beni gerçekten önemsiyordu, beni gerçekten seviyordu. Bense daha beni tanımayan birisine kafayı fena halde takmıştım."
Bu sefer Shulan'ın gözlerine bakmıştı.
"Beni bıraktı."
"Benim kalbim o zaman gerçek anlamda beni rahatsız etmeye başladı."
Bir süre duraklamıştı. Kimse konuşmuyordu.
"Arkadaşlarım da ona hak verdi, Shu. Onlar da beni bıraktı. Sadece bir kaçı yanımdaydı. Ama sana yazdığım gün bileğimde bir dövmem olduğunu farkettim."
Shulan sağ bileğini açmıştı, ama odaya düşen yegane ışık ay ışığıydı.
"O dövme bende yoktu. Yemin ederim. Seninle tanışdıktan sonra..."
"Benimle tanıştıkdan sonra?"
Shulan gözlerini kısmış ve alayla gülümsemişti.
"Ukalanın tekisin, Seo."
Changbin'in yaptığıysa sadece bakmaktı.
"Tam o yazıyordu."
Aniden gülümsemişti.
"Her baktığımda ukala olduğumu bana hatırlatan bir dövmeye sahiptim bu bir ayda. Ama şimdi her sana baktığımda hatırlaya bilirim."
Ayağa kalkmış ve odadan çıkmak istemişti, Changbin kolunu tutana kadar.
"Ayol ben ters deja vu yaşıyorum!" Ivy kapının ağzında elinde cips paketiyle dayanıyordu.
"Sen bir burun sokmasana!"
"Enişte, ben burun sokmasam olmaz."
"Enişte?" Kimsenin göremeyeceğini bilse bile yüzündeki o komik ifadeyle arkadaşına ve kolunu tutan şahısa bakmıştı.
"Hadi çıkalın şuradan, evde falan konuşalım. Burası çok sıkıcı, hayaletlerle arkadaş olduk bu arada."
"Komik değil."
"Kendim güle bildiğim sürece komiktir." Ivy kısa saçlarını savurmuş ve önden çıkmıştı. Shulan da kolunu Changbin'den kurtardıktan sonra arkasınca koşmuştu.
***
"Ne yani şimdi beni affetmeyecek misin?"
Shulan dakikalardır bileğindeki dövmeye bakıyordu. Garip, önceden onda da yoktu, o da bir ruh eşi olmadan doğmuştu.
"Ya ben bile nickimi daha az değişiyorum."
"Nick ne alaka?"
"İşte evren insanların bahtlarıyla oynamayı seviyor ya!"
"Hadi! İlk defa birisine bu kadar dürüst oldum ve kendimi suçlu hissediyorum..."
Shulan kafasını kaldırmış ve ikna olmadım bakışıyla karşısındaki çocuğa bakmıştı.
"Tamam!" Ayağa kalkmıştı Changbin.
"Ama onu bil ki, seni gerçekten seviyorum."
Shulan yine aniden dövmesine bakmıştı.
"Oha, yok oldu...Puff diye..." Ivy ciddi kalamamış ve yine kafasına yastık yemişti.
ciddi ortama sıçmak💖bennnn
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Soulmate Who Wasn't Meant to be , Seo Changbin
Fanfiction! düzenlenmesi gerek ama üşeniyorum arkadaşlar, o yüzden cringe olay döngüsüne aldırmayın. ! Sen ruh eşimsin. Ama olmaması gereken bir ruh eşi. B×G Changbin×fem!reader