21.

180 15 36
                                    

'flashback'

"Changbin?"

Arkadan gelen sesle çabucak gözlerini silmişti.

"Ne oldu?"

"Hiç birşey. Ne olmalıydı?"

Kız parmaklarıyla oğlanın yanağındaki yaşları silmişti.

"Ağlamışsın."

Yine gözleri dolmuştu.

"İyi değilim. Sadece bu kadar."

İçinde anlam veremediği bir duygu oluşmuştu Shulanın.

Sanki aşık olduğu adamı başkasıyla görmüş gibi üzgündü şuan.

"Biraz rahatlamaya ne dersin? Kafanı dağıtacak çok iyi şey biliyorum."

"Olur..."

"Bekle beni."

Koşarak kantine gelmişti.

"Ivy beni bekleme sen, eve git. Bir kaç işim var, hall edip geleceğim."

"Ben burda oturmaktan odun oldum neden mesaj atmıyordun bunu amına koyayım. Neyse çıkıyorum o zaman."

Ulusal göz devirme hareketlerini yaptıktan sonra Ivy çıkmış, Shulan'sa iki tane çikolatalı süt alıp Changbin'in yanına koşmuştu.

"Koşmana gerek yoktu."

"Çabuk olmalıydım. Al." Elindeki sütü ona uzatmıştı. Changbin gülümseyerek almış ve teşekkür etmişti.

"Eee, şimdi ne yapacağız?"

"Elini ver. En üst kata çıkacağız."

***

"Hangi şarkı?"

"Alec Benjamin. Lock me up for life."

"Güzelmiş."

"Öyledir."

Kurdukları saçma diyalogtan sonra sadece gökyüzünü izlemeye başlamışlardı. Ve konuşmaya.

"Annem sence beni neden sevmiyor?"
Shulan ona bakmıştı.
"Bunu sana düşündüren ne?"
Changbin dolmuş gözlerini gizlemek için ayaklarını kendine çekmiş ve elleriyle onları çevrelemişti.

"Her doğum günümde beni doğduğuma pişman ediyor."

Sesini düzeltmek için yutkunmuş ve devam etmişti.

"Doğduğuma sevinemiyorum bile. Bana 'sadece dünya için fazlasın, neden doğdun bilmiyorum bile' diyor hep. Kendimi gerçekten fazlalık olarak görmeye başlıyorum."

Gözlerinden akan bir kaç damla süzüldüğünde sadece boş bir noktaya bakıyordu.

"Anne sevgisine ihtiyaç duymaya nefret ediyorum. Ama ona ihtiyacım var. Çocukken de böyleydi. Ona sarılınca hep iterdi beni, hiç sevmezdi. Bir keresinde önceki okulumda anneler günü için parti veriyordular. Tüm çocuklar anneleriyle güzel zaman geçiriyordu, herkesin tonlarca fotoğrafı vardı ama ben..."

Sesi titremişti.

"Ben annem 'sana nefret ediyorum, seninle o berbat partiye geleceğimi mi sanıyorsun?' dediği için okula geldiğimden beri kendimi okul tuvaletine kitleyip ağlıyordum."

Shulan ne söyleyeceğini bile bilemiyordu. Birisi ağladığında hep isteksizce gülüyordu ama bu sefer gülememişti. Bu sefer Changbin'in ağlaması karşısında gülememişti.

Sadece elini onun omzuna koymuş, sonraysa sıvazlamaya başlamıştı.

"Sevgisizliğin verdiği hiss...Berbat bir hiss."

A Soulmate Who Wasn't Meant to be , Seo ChangbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin