Vegas'ın büyülü, ışıltılı, kalabalık sokakları. Yanımda milyon dolarlık bir adam, 1957 model bir Tunderbird'ün içinde ufak bir gezmedeyiz. Neden burada olduğumu bilmiyorum ama herkes arabanın beyaz parlak cilasına ve içindeki şarap kızılı saçlara sahip, bronz tenli adama bakarken burada olduğumun bir nedene ihtiyacı yok gibi geliyor.
"Nereye gidiyoruz?" Bir nedene ihtiyaç yok tabii ama ne kadar yakışıklı olsa da ufak bir yürüyüşün otel odasına doğru mu ya da organlarımı alıp satacak bir ameliyathaneye doğru mu gideceğini de merak ettim.
"Sen nereye istersen." Küçük bir gülüş sergiledi. Sonra torpidoya ulaşıp Marlboro paketini çıkardı, itinayla paketi açtı ve ceketinin cebindeki gümüş çakmağı çıkarıp alevlendirdi. Şekilli dudaklarına değen sigara, hiç bu kadar güzel gözükmemişti gözüme.
"Buraları pek bilmiyorum Bay Park." Bacaklarımı birbirine kenetledim. Gerilmiştim ama bunu belli etmemek için tenime değen rüzgarı hissetmeye koyuldum.
"Öyleyse kısa bir şehir turu yapabiliriz," dediğinde sigara dumanlarını üfledi.
"Neden benimle kısa bir yürüyüş yapmak istediniz?" Soruma karşılık gülümsedi. Neden sürekli gülüyordu bu adam.
"Bunu çikolataları söylemememin bir bedeli olarak düşün."
"Size yirmi beş bin dolar kazandırdım, ödeştik sanıyordum." Sırtımı dikleştirip nereye gittiğimize baktım. Tam önümüzde devasa yükseklikteki Vegas'ın ünlü Stratosphere kulesi duruyordu. Arabayı park ettiğinde anahtarı çekti ve hızlıca indi. Ben de onu takip ederek arabadan indim. Kafam kocaman kuleye bakmaktan ağrısa da bakmaya devam ediyordum. Bu inanılmazdı.
Vale kapıda bizi karşılarken Bay Park'a doğru eğildi ve arabasının anahtarını aldı. Resepsiyona geldiğimizde de onu tanıdıklarına dair bakışlar attılar. "Bay Park, hoş geldiniz!"
"En yukarıya çıkacağım, kimsenin gelmesini istemiyorum."
"Ama-" Kadın bir şey söyleyecekken sustu. Kızıl adamın çatık kaşlarını gördüğümde meraklandım. Sanırım en yukarısı gözlem eviydi ve bir çok müşterinin orada olduğunu anlamıştım. Vay canına, orayı kendi için kapattırıyor muydu yani? Paranın yaptıramayacağı bir iş yoktu. Kadın bir şey demeden gülümsedi. "Buyrun efendim," diyerek asansörü gösterdi ve ardından telefonla gözlem evini aradı.
"Neden orayı kapattınız," diye sordum yürürken. Asansöre yalnızca ikimiz bindiğimizde arkasını yasladı. "Seninle daha rahat konuşabilmek için."
Şaşkınca gülümsedim. Benimle daha rahat konuşabilmek için koskoca kulenin gözlem evini kapattırmıştı. Sehun bunu duysa düşüp bayılırdı ya da adamın üzerine atla, ne duruyorsun derdi. Şu an ikisini de yapabilirdim. Gerildiğimi anlamış gibi biraz daha yanaştı bana. "Rahat ol, seni ısırmayacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Welcome to Las Vegas || Chanbaek
ActionFakirhanelerinden dört yüz yetmiş virgül dört kilometre yol sonunda Vegas'a ulaşan Baekhyun ve en iyi dostu Sehun ünlü kumarbaz Park'la tanışacaklarını ve tüm hayatlarının değişeceğini nereden bilebilirlerdi? chanbaek, sekai 2008