Nothing's Gonna Hurt You Baby

504 64 103
                                    


"Bu gece Baekhyunla randevumuz var."

Evet, tam olarak ne düşündüğünüzü tahmin edebiliyorum. Baekhyun aptalın teki diyeceksiniz. Üstelik Chanyeol daha yeni sevgili olduğunuzu söyledi. Evet, benim, aptalım. Ama bir şeyler yapmak istemiştim. Onca gün benim için büyük uğraşlar veren adamın başından kurtulamadığı, bozuk sakızı ensesinden çıkarmak istemiştim. Bir takım işleri elime yüzüme bulaştırmakla ünlü olduğumu söyler Sehun, çok haklı. Karşımda benden açıklama bekleyen adama ne diyeceğimi bilmiyordum. Her şeyi daha da elime yüzüme bulaştırmaktan deli gibi korkuyordum.

Akşam saat dokuzdu, bana büyük bir keder veren bir sahnenin ortasında bulmuştum kendimi. Perdeleri ardına kadar açmışlardı ve tepeden yüzüme yüzüme gelen beyaz bir ışık vardı. Bütün gözler benim üzerimdeydi, ışık yüzünden alnımdan terler akmaya başlamıştı ve ben ne diyeceğimi bilmiyordum. "Ne? Ne diyor bu Baekhyun?" Chanyeol çatık kaşlarını yerinden oynatırcasına daha da çatarken sustum. "Konuş!"

"Doğum günün kutlu olsun Chanyeol," dedi Quin. Eliyle büyük bir alkış yaptı. Oturduğu yerden şerefsizce gülümsemeyi bırakmadan kadehinden bir yudum aldı. "Kes sesini!" diye bağırdı Chanyeol ona doğru.

"Baekhyun?"  Baekhyun kendine gel ve onunla konuş.

Onu elinden yakalayıp salondan çıkardığımda alt kattaki misafir odalarından birine girdik. Kapıyı kapattım ve deli gibi merak eden suratına döndüm. "Biz bir iddiaya girdik."

"Siz? Ne iddiası?"

"Eğer ben kazanırsam seni rahat bırakacaktı. Eğer o kazanırsa onunla bir randevuya çıkacaktım. Kazanırım sandım-"

"Beni aldatıyor musun?" Yüzünde, alnında oluşan bütün çizgilerde hayal kırıklığını görebiliyordum. Sanki kalp atışları yavaşlamış göğüs kafesine ağırlık yapıyordu.

"Ne?"

"Beni duydun, aldatıyor musun beni o şerefsizle, iki gündür geç gelmen bu yüzden miydi?"

"Tanrım Chanyeol ne diyorsun, yok öyle bir şey, beni bir dinle," diye feryat kopardığımda kollarından tutmaya çalıştım. "Gece kulübünden çıkınca beni takip etmiş, yarış yaptık, seni rahat bırakacağını söyledi. Ben- Ben kazanırım sandım-" Avucumu alnıma vurdum ağlamak üzereydim. Karşımda bana inanmayan biri vardı.

"Ama kazanamadın. Tanrım, aklından ne geçiyordu?" Kafasını iki yana salladı. "Kazanırsan beni gerçekten rahat bırakacağı, mutlu mutlu devam edeceğimiz mi, ailelerimiz ezelden düşman Baekhyun. O beni bıraksa bile ben onu rahat bırakmam." Sesini yükselterek konuştuğunda kollarımdan çoktan kurtulmuştu. Kendimi yere atıp ağlamamak için zor tutuyordum.

"Ne yapmamı bekliyordun? Karşıma geçmiş seni artık rahatsız etmeyeceğini söyledi. Tek istediğim nefes almandı."

"İntikam mı alıyorsun?" Bir eli çenesindeydi ve diğeriyle belinden kuvvet alıyordu. Çok sinirliydi ve sakin kalmaya çalışıyordu. Onu bir ayda gayet iyi tanımıştım. Hızlıca "Hayır," diyerek düşüncesini silmeye çalıştım. "Hayır, hayır."

"Evet sana yaptığım şey için intikam alıyorsun benden. Ben seni o masaya koyduğumda kazanacağımı biliyordum lanet olsun, gerçekten onunla mı gideceksin?"

"Chanyeol sakin ol, gitmem gerek sen de biliyorsun. Gitmezsem daha fazla sorun çıkacak."

"Onu öldüreceğim." Oldukça hızlı adımlarla kapıya yürüdü. Ayakkabısının zengin parkede çıkardığı sesler kulağımda yankılanırken onu göğsünden ittirdim.

"Hayır yapmayacaksın, kendine gel!" Bağırdığımda sinirden yatağın önündeki küçük pufa vurdu ve üzerindeki yastıkları yere fırlattı. Öfkeli öfkeli burnundan soluyorken ona sakin ol demek ne kadar doğruydu bilmiyorum. O adamı öldüreceğim diyorsa öldürürdü. Onda bu potansiyeli görüyordum.

Welcome to Las Vegas || ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin