And When I'm At War With Myself, I Ride. I Just Ride.

479 43 120
                                    

"Benim Baekhyun, annen."

Ayağa fırladım. Sandalye parkede koca bir ses çıkardı. Ayaklanmamla Chanyeol'de ayaklanmış annem olduğunu söyleyen kadın ise hâlâ oturuyordu. "Hayır," dedim bağırarak. "Sen benim annem değilsin. Benim annem öldü."

"Baekhyun sakin ol," dedi Chanyeol. Yanıma adımlayarak insanların şaşkın bakışlarına kafasını çeviriyordu. "Oturup konuşalım."

"Sonunda buldum seni." Annem olacak kadın sinir bozucu bir gülümsemeyle bana doğru yürüdü. "Ne kadar büyümüşsün."

"Konuşacak bir şey yok, çekil." Bağırdım. İnsan saniyeler içinde sinirlenebiliyordu, saniyeler içinde de gidebiliyordu. Oradan uzaklaşmam gerektiğini biliyordum. Ve hatta herkesten uzaklaşmalıydım. İnsanların bakışlarını umursamadan restorandan çıktım. Chanyeol kadına bir şeyler söyledi ve peşimden geldi.

"GELME!" Bağırışlarım otelin içinde iyice duyulmuştu ama bunu düşünecek psikolojide değildim. Hiçbir şey umurumda değildi.

Asansörün başına gelip birkaç kere bastım. "Nereye gidiyorsun ya," diyerek kolumdan tuttu. Onu ittirerek asansöre bindim, yine peşimden geldi ve benimle birlikte asansöre bindi. Sinirle döndüm ona. "Ne geçiyordu aklından." Burnumdan soluyordum. "Babanla barıştığın gibi benim de barışacağım mı?"

"Hayır ben sandım ki-"

"Ne sandın Chanyeol, tekrar onu seveceğimi mi, kucaklayacağımı mı, ağlayacağımı mı?"

"Baekhyun aşırı tepki veriyorsun. Sen dedin affetmek nefretine kalbinde küçük bir oda verir diye. Şimdi niye böyle yapıyorsun?"

"Bu annem için geçerli değildi, onun için ne ev veririm ne de bir oda. Çünkü beni bırakıp gitti, öldü anlıyor musun, benim gözümde ölü o."

Asansör son kata geldiğinde onu beklemeden direkt çıktım. Valelerden birine arabayı getirmelerini söyledim. "Nereye gidiyorsun?"

"Cehennemin dibine gidiyorum Chanyeol, mümkünse peşimden gelme."

"Senin için iyi bir şey yapmak istemiştim, niye böyle davranıyorsun?" Sesi ağlamaklı geliyordu, yıkılmıştı. Ama çok kızgındım, öyle kızgındım ki gözüm hiçbir şey görmüyordu.

"Benim için daha farklı şeyler yapabilirdin, yalnız kalmak istiyorum. Uzun bir süre, herkesten uzak olmak istiyorum. Anlıyor musun?"

Vale arabayı getirdi. Anahtarı teslim eder etmez, ön koltuğa oturdum. Açık camın önünde gitmemem için yalvarıyordu. "Hep gidecek misin böyle?" Yüzüne bakmadım. Vazgeçmişçesine geri çekildi. "Tamam yine git, hep yaptığın gibi, git yine!"

"Evet gidiyorum, beni arama, bulma, anneme de bakabilirsin ama söyleyeyim Chanyeol, tek yapacağı senin paranı kullanmak olacak."

"Seni doğuran kadın o!" Arabayı çalıştırdım tekrar. Yüzüne bakmadan kemerimi dahi takmadan gaza basmak için hazırlandım. "Doğurmasaydı o zaman terk etmek zorunda kalmazdı."

Gaza bastım ve arkamda bıraktım onu. Sinirden ağlamaya başladığımda Bellagio'nun muhteşem binası geride kalmıştı. Direksiyonu yumrukladım, birkaç kere bağırdım ama hayır kızgınlığım asla geçmiyordu. Gaza bastıkça bastım, hızlanabildiğim kadar hızlandım. Ardından gözyaşlarım yanaklarımda kuruduğu ve artık gözlerimin acıdığı bir vakitte eve gittim. Chanyeol hâlâ gelmemişti. Gelmediği için şükrederken kapıyı açan kişi Sehun'du. Üzerine yığıldım, beni kucaklarken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Ne oldu, neden ağladın, ne bu halin, kavga mı ettiniz?"

"Sehun," dedim. "Ben eve gitmek istiyorum."

"Yine ne yaptı Chanyeol," dedi omuzlarımdan tutarak.

"Annem hayır, o kadını getirmiş. O kadın geldi Sehun, hayatımı mahveden kadın. Gülüyordu, hiçbir şey yapmamış gibi, gülümsüyordu." Bu sefer daha şiddetli ağladım. Sehun benim uyumam gerektiğini söyledi ama son kalan enerjimi Chanyeolle odamıza çıkıp eşyalarımı tıkacağım bir çanta bulmaya harcadım.

Welcome to Las Vegas || ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin