Diet Mountain Dew

427 50 78
                                    

Affetmek zordu. Affetmek, nefretine kalbinde daha küçük bir oda verirdi ama işler benim açımdan hiç öyle değildi. Başka birine verdiğim boyalı cümlelerin altında aslında güçlü olmayan biri vardı. Sehun ne zaman annemden bahsetse konuşmak istememem, kaçmam bundandı. Yine de karşımda oğlu için çabalayan bir baba görmüştüm, şimdiye kadar hiçbir halt yapmamış olsa da en azından burada olması bile bazı şeyleri değiştirmek istediğini gösteriyordu.

O bağırışlı konuşmadan sonra Chanyeol ortalıktan kayboldu. Ben ise biraz bahçenin kocamanlığını, uzun palmiye ağaçlarının altındaki yemyeşil çimleri ve klor kokan havuzu izledim. Ardından içeriye babasının yanına gittim.

"Onunla konuşmaya çalıştım. Biraz sinirli," dedim kahvaltı masasına geri otururken. "Zamanla alışacaktır."

"Senin hakkında yanılmışım galiba," dedi. Gülümsemesi ihtiyar gözlerinden gerçek gözüküyordu. "Chanyeol'ün daha önce çok sevgilisi oldu fakat ilk defa birini tanıyorum. Üstelik onun en sevdiği yerdesin."

Sehun anlamamış gibi kafasını eğip sordu. "En sevdiği yer burası mı?"

"Burası annesinden kaldı, normalde New York'ta oturuyorduk fakat o Vegas'taki evi her zaman daha çok seviyordu."

"Çünkü burada kumarhane cenneti var," diyerek güldüm. O da kafasını salladı hafifçe.

"Chanyeol zor biridir, üstesinden gelebilecek misin Baekhyun? Kumarbaz, uyuşturucu içiyor ve psikolojisi pek iyi değil, gördüğün üzere bir adam bile öldürebiliyor. Yine de, yine de onunla olmak istiyor musun?"

"Benim annem babam yok efendim," dedim ciddi sesimle. "Onları küçükken kaybettim, bu yüzden çok zorlukla karşılaştım ve üstesinden gelemeyeceğim bir şey yok. Oğlunuz zor evet ama onu iyileştirmek için elimden geleni yapıyorum."

"Çok üzüldüm," dedi gözlerini masaya dikerek. "Ben iyi bir baba olamadım. Annesinden sonra işleri toparlamak kolay olmadı, çalışmaktan başka bir şey yapmıyordum ve oğlumu görmezden geliyordum. Bunun için gerçekten pişmanım. Daha az çalışıp onunla ilgilenmeliydim, o zaman böyle olmazdı."

Sehun üzgün halde bana baktı. "Hâlâ bir şansı var."

"Geç değil hâlâ ona onu sevdiğinizi gösterebilirsiniz, tek ihtiyacı sevilmek."

"Ne yapmam gerek," diye sordu kaşlarını kaldırıp.

"Yani onunla konuşmaya çalışın, sevdiğiniz şeyleri yapmaya çalışın, ah buldum ikinizin ortak hoşlandığı bir şeyler yapabiliriz, organizasyon gibi?" Heyecanla dirseklerimi masaya dayadım.

"Olabilir ama önce şu Quin meselesini çözmem gerek."

"Ne? Nasıl?" Quin ölmüştü değil mi? Kendi gözlerimle onun alnındaki kanlı kurşun izini ve yere yığılışını görmüştüm fakat hâlâ adını duyuyor olmak tüylerimi diken diken yapıyordu.

"Vegas'ta bir söz var. Burada olan burada kalır diye. Bu tarz pis işlerin bilinmemesi için daha pis işler yapılıyor neyseki Quin'in yakın akrabalarından kimse kalmamış. Babasıyla olan anlaşmazlığımızın üzerine Chanyeol'ün onu vurması çok şaşırtıcı değil."

"E-e yani?" Şaşkın ifadeyle arkama yaslandığımda ne tür pis işler olduğunu merak etmiştim fakat sormamak en iyisiydi.

"Tam olarak neden öldürdüğünü biliyor musunuz?" Gözleri ikimizin üzerinde gezinip durduğunda telaşla Sehun'a baktım.

"Quin sürekli Chanyeol'ü ve Baekhyun'u rahatsız ediyordu," dedi Sehun. Endişeli gözlerimi anlamış gibi cevabı benim için vermişti.

"Anlıyorum. Her neyse bugün çok işim var," diyerek kalktı. Elini omzuma koydu yavaşça. "Chanyeol'ü kazanmak için ne gerekiyorsa yapacağım. Size güveniyorum."

Welcome to Las Vegas || ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin